nasıl olurda koskoca nurullah atacın sadece 2 sayfayla ibaret kaldıgını aklım almıyor. o ki tam bir deneme üstadı. türk diline katkısı belkide en fazla olan insan. dil konusunda aşırı hassas üstadımızdır kendisi.
tam bir dil sapığıdır.. dilimize pek çok kelime katmıştır ve kattığı tüm kelimeler de kendi iç sesinden gelmektedir.. yani şimdikiler gibi, ingilizceden, fransızcadan yok efendim ondan yok efendim bundan türünden değildir..saygıyla yad etmek gerekir.
eskiden güncelerini okuduğum, o zaman hoşuma giden, şimdi ise öztürkçe konusundaki aptalca hassasiyeti -özellikle çakma entellerin yayın evi olarak gördüğüm bazı yayın evlerinin de bu hassasiyeti göstermesi- kendisinden 'soğumama'( türkçe ne kadar yetersiz bir dil!) neden olan yazar.
kendisi cumhuriyetimizin ilk eleştirmen ve dil bilimcilerinden. ya da bir dönemin tekeli. yabancı sözcükleri orijinalleri şeklinde kullanır ve mesela kitaba beti, mektuba betik gibi öztürkçe karşılıklar bulmuştur. bir nevi dil milliyetçisi de diye biliriz ki türk milli eğitiminden geçmiş inek öğrencilerin etkilenmesi oldukça olasıdır.
orta okul yıllarımda, varlık yayınların tarafından basılmış olan yeşil bir kitabını türkçe öğretmeninin masasına atmak marifetiyle aktivistlik ve anarşistliğimi de konuşturmuşumdur o ayrı.
türkçeye bay ve bayan sözcüklerini kazandırmış yazar. türkçenin özleşmesi için yaptığı çalışmalara tabi ki lafımız yok, ancak bu sözcüklere gerek yoktu sanki.
21 Ağustos 1898 tarihinde istanbul Beylerbeyi'nde doğdu. ilkokuldan sonra dört yıl kadar Galatasaray Sultanisi'ne, sonra da bir süre Edebiyat Fakültesi'ne (1922) gittiyse de Fransızca öğrenmesi ve yetişmesi okullarda değil, kendi kendine ve özeldir.
1921'de Nişantaşı Lisesi'nde Fransızca okutarak başladığı öğretmenlik hayatı, 1925/26 arası Ticaret Vekaletindeki görevi bir yana hep Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak istanbul, Adana ve Ankara'da 31 Mayıs 1945'e kadar sürdü, sonra Cunhurbaşkanlığı Mütercimliği'ne geçerek emekliye ayrılıncaya kadar (7 Şubat 1951) bu görevde çalıştı. 17 Mayıs 1957 tarihinde öldü.
Türkçe'nin özleşmesi, arınması için yılmadan savaştı, bu uğurda yazdığı yazılarda hiçbir yabancı söz kullanmadığı oldu, kendine özgü, devrik cümleleri çoğunlukta; yeni bir dil ve anlatım biçimi yarattı, genç yazarların çoğu onun etkisinde kaldılar. Kabul edilmiş değerleri yeniden ele alarak tartışmalara yol açması onun arayıcı olumlu yönlerinden biri oldu.
"ben'in ülkesidir." diye tanımladığı denemenin türkiyedeki en büyük üstadı olduğu gibi eleştirileri ve yaptığı çevirilerle edebiyatımızı zenginleştirmiş bununla da kalmamış başllattığı dilde sadeleşme hareketi sayesinde edebiyatımıza sayısız yetenek kazandırmış üstattır. saygı duyulasıdır.
uzun paragraf sorularına konu olan ancak gerçek şahsiyetine ve eserlerine nail olamadığım insan. bu durum aklımda 'acaba nurullah ataç sadece uzun paragraf soruları için ösym tarafından yaratılmış bir karakter mi' sorusunu uyandırıyor.
türkçeye vurgundur. dil sorunumuzu çözmeden toplumumuzun kalkınamayacağını, ilerleyemeyeceğini anlatabilmek için bütün gücü ile bu konuya vermişti kendini. ataç'ı, başka konulara değinmekten korktuğu için sadece dil üzerinde durmakla yerenler yanında, birtakım anlayışlı kişiler de, onun haklı olduğunu, fakat abartıcılığa düştüğünü, temel sorunumuzun bu olamayacağını söylemişlerdir. daha iyi niyetliler ise, bir sorunu toplumun bilincine sokmak için abartıcılığa gitmekten başka yol olamayacağını söyleyerek, dil özleşmesinin göründüğünce doğru olmadığını, istemeyerek, ortaya koydular. çünkü abartma, gerçeği olduğundan başka türlü göstermek değil miydi?