nuovo cinema paradiso

entry38 galeri27
    38.
  1. Film, nostaljiyle dolu, hüzünlü ama bir o kadar da umutlu bir yolculuk. Sinemanın büyüsüne ve çocukluk anılarına dair muazzam bir öykü anlatıyor. Her şey çok saf ve içten; eski bir sinemada geçen bu hikayede, hayatın acı tatlı yanlarını ve kayıpları hissediyorsunuz. Özellikle sonlarına doğru duygusal bir yıkım yaşatıyor ama işte bu yüzden de unutulmaz. Herkesin biraz kaybetmesi gerektiğini, ama kaybedilen şeyin aslında hayatın kendisi olduğunu gösteriyor. Sinema, sadece film izlemek değil, yaşamın bir parçası olmalı diyor.

    --spoiler--
    "Sinemayı sadece bir eğlence aracı olarak görme. O, hayatın bir parçası; geçmişi, acıyı ve mutluluğu birleştiren bir yer. Her karede bir hayat var."
    --spoiler--
    0 ...
  2. 37.
  3. Bazı sanat eserleri vardır ve onlar icra edildikleri alanın çok dışında değerlendirilir. Yani belli bir kalıba giremez, belli bir alanda ele alınamazlar. Bir başyapıt değillerdir ancak başyapıt mertebesindeki çalışmalardan çok farklı bir havaları vardır. Bir ödüle ihtiyaç duymaz, devir açıp kapama gibi işlerle uğraşmaz, otoritelerin olağanüstü betimlemeleri ile taltif edilmezler.
    işte Cennet sineması böyledir. 1988 yapımı bu film anlatım tekniği olarak sinemanın ezberini bozmamıştır. Hatta içinde sıkça atıf yaptığı fellini, de sica, visconthi gibi büyük yönetmenlerin filmlerinde olduğu gibi herhangi bir sinema akımına da yol açmamıştır. Oscarları, cannes'ları yıkıp geçmemiş; buralardan mütevazi sayıbilecek ödüllerle çıkmıştır.
    Ama cennet sineması; diğer tüm sinema yapımlarından farklı bir başyapıttır.
    Sinema tarihinde başrolünde sinema olan daha iyi bir film henüz çevrilmedi desem abartmış olmam. Cennet sinemasının başrolü ne toto, ne alfredo ne de başka bir karakterdir. Cennet sinemasının başrolünde dünya savaşının yıktığı bir ülkenin enkazları arasında beyazperdede ki öpüşme sahnelerinden bile mahrum fakir bir akdeniz halkının hayata karşı tek eğlencesi olarak konumlandırılmış sinema sanatı vardır. Ve cennet sinemasının yücelttiği sinema sanatında yer yer melodrama kaçan, b tipi, dönemsel statülerle çevrilen basit yapımlar daha öndedir. Cennet sineması filminde tarnatore, sanat ve estetik kriterlerden soyutlanmış bir sinema sanatını kusursuz bir güzellikte üstelik izleyicinin gözünden izletir bize. Yönetmen kamerasını bir filmin dışına konumlandırarak; o filmleri izleyen insanları ötekileştirmeden bir sahiplik hissi yaratır. Kendi hayallerini kurmaktan bile mahrum kalmış insanların idea'larını ithal etme yöntemi olarak konuMlanan sinemayı; gerçeklikten uzaklaşma simulasyonu olarak işler. yusuf atılgan In aylak adam ındaki gibi, sinema salonlarına doluşan insanların dünyadan kopma eğilimini işler. Tarnatore'nin nuovo cinema paradiso'sunda sinema, bir bedene girerek arzı endam eder.
    Yani bu film sinema sanatını başrolde oynatmayı başaran bence tek yapımdır.
    Üstelik tarnatore bunu yaparken bize savaş sonrası yıkık bir ülkeyi, babalarını kaybeden çocukların dramını, fakirliği, sosyal değişimi, aileyi, yurt kavramını, konar-göçer olmayı, aşkı, dostluğu ve taşra ilişkilerini de 12'den vuran bir anlatımla beyazperdeye aktarmayı başarır. Bu açıdan cennet sineması aslında biz kaza ile hayata geçmiştir dememiz de mümkündür. Tıpkı türkiye'nin en farklı-sıradışı-muhteşem yapımı olarak gördüğüm tabutta rövaşata'da derviş zaim'in yaptığı gibi; tarnatore'de sanırım nasıl bir eser ortaya çıkacağını pek kestiremeden bu filmi çekmiş zira ne zaim de ne tarnatore'de daha sonra bu filmlerinin yüzde 10'una bile ulaşacak bir yetenek göremiyoruz. Kaba tabirle kaza ile mona lisa çizip sonrasında orta halli pitoresk eserler ortaya koyan iki ressam gibiler desek yanılmış olmayız.
    Cennet sineması, akdenizin sıcak ikliminin sıcak insanlarının hayal dünyalarını şekillendiren bir sanatı bize harika bir üslupla anlatır. Gelmiş geçmiş en büyük film müzik yapımcısı ennio morricone'nin olağanüstü sound'ları ile duygusal bir trajedi cennet sineması ile bizlerin izlemesine sunulmuştur.
    Sinemaya bir saygı duruşu niteliğinde olan ve başrolünde de sinemanın oynadığı tek filmdir.
    Buraya kadar okumaya dayandıysan eğer sevgili dostum; bu filmin içerdiği o sıcacık tebessüm ile tüm samimiyetimi kelimelerime yükleyerek sana sevgiyle sarılıyor ve alfredo'nun kör gözlerinin karanlığına atıf yaparcasına seni tanımadan sevdiğimi de bilmeni istiyorum.
    Öyle...
    0 ...
  4. 36.
  5. sinema tarihini kendi üslubunca anlatan, küçük bir çocuk hikayesinden ziyade bir topluluğun hikayesini anlatan, zaman zaman güldüren, zaman zaman da hüzünlendiren bir italyan filmi.

    içinde kendinizden hikayeler bulabiliyorsunuz. sonu biraz seyirciye bırakılmış ancak değişik şekilde bitirilmiş bir film. izlemeyenler için tavsiye ederim...

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1607330/+
    11 ...
  6. 35.
  7. 34.
  8. Duygusal ve etkileyici bir film. Salvadore çocuk kalmalıydı.
    1 ...
  9. 33.
  10. 32.
  11. --spoiler--
    Hunharca öpüşmelerin insanı gözyaşlarına boğduğu tek film olan başyapıt.

    Finali adamın amına koyar

    Ahanda burda
    https://m.youtube.com/watch?v=1FoHCtEt_DY

    --spoiler--
    0 ...
  12. 31.
  13. 2 ay önce izleyip bu 2 ayda nuovo cinema paradiso kadar içten, samimi bir şey karşılaşmadım. ulan bir film çevrendeki insanlardan daha iyi olabilir mi derseniz oluyor kardeşim .
    0 ...
  14. 30.
  15. Bir cok film izlersin cok azi akilda kalir. Iste bu film hicbir zaman unutmayacagim filmler listesine giriyor. Mükemmel bir yapit. Insanin icini isitan, cocukluguna götürüp getiren bir saheser.
    Bir yönetmenin cocuklugundaki gencligindeki cok deger verdigi bir adamin Alfredo nun öldügünü duymasiyla tüm gece uyumayip cocuklugunu hatirlamasini anlatiyor film. Toto nun sinemaya olan merakinin cocuklugunda yasadigi yerdeki tek sinemada yani Cinema Paradiso da calisan Alfredo nun basina üsüsmesiyle basliyor. Mükemmel bir iliski kuruyorlar aralarinda. Toto icin bir baba rolü, Alfredo icin bir ogul rolü...
    Tek kelimeyle mükemmel bir film. Giuseppe Tornatore un ellerinden öpüyorum.
    0 ...
  16. 29.
  17. şu dünyada samimiyetle ve içtenlikle yapılmış işler var. kitap olsun film olsun heykel olsun ne olursa olsun sanat'ın (hatta zanaat da buna dahildir) böylesine içten ve samimi olanlarına denk geldikçe insan keyifleniyor ya ne keyiflenmesi bildiğin nefes alıyor ahanda öyle bi film. bitince "yaşadığımı hissettim anasını satayım" dedirtti. ama o genç 99. günün sonunda neden terk etti alfredo gibi ben de bilmiyorum anlamadım. ah alfredo baba ah sen ne güzel adamsın ki sayende nice Tornatore'ler yetişti, yetişiyor ve yetişecek.

    ek: 31 mart 2015'e inat.
    1 ...
  18. 28.
  19. Giuseppe Tornatore tarafından 1988 yılında çekilen ve başrolüne bizzat italyan Sineması'nın kurulduğu film.
    0 ...
  20. 27.
  21. spoiler

    -yirmi yıldır sinemaya gelirim; bir kez bile öpüşme görmedim..

    spoiler

    sicilyalı yönetmen (bkz: giuseppe tornatore) nin yönetmenliğini yaptığı 1988 tarihli bir film. kahramanımız toto , eski yeşilçam'ın yumurcak karakterini anımsattı bana nedense.

    izlediğim filmler arasında abartarak bahsedeceğim bir film değildir; ama kötü bir film olduğunu söylemek şöyle dursun, filmin verdiği tadın, izleyip de mükemmel dediğim filmlerden apayrı bir yeri vardır. şöyle ki;

    izlerken filmin verdiği o nostalji havası, içinize işleyen sıcaklığı, durmadan yüzünüze bıraktığı hüzünlü tebessümler..vs sizi alıp o bellli belirsiz anımsadığınız çocukluğunuza götürüyor. yani en azından beni oralara götürdü.

    ayrıca, türkiye'de 2000 yılı sonrasında yapılmış kimi fimlerin - vizontele, karpuz kabuğundan gemiler yapmak- bu filmin etkisinde kalınarak çekildiğini çok bariz bir şekilde görebiliyoruz. iyi ki de etkilenmişler gerçi.

    spoiler

    özellikle filmin bir sahnesinde, kasabanın meydanında dönüp duran mecnun bir adamın, akşam vakti:

    " meydan benim bu meydan benim hadi hadi kapatıyorum meydanı evinize gidin"

    diye diye insanları iteleyerek eve göndermeye çalıştığı o sahne muhteşem bir sahnedir.

    spoiler
    0 ...
  22. 26.
  23. geçmişi bırakabilmenin insana neler yaptırabileceğini gösteren film.
    sayfalar dolusu övgüler yazabileceğim bir film. mutlaka izlenmeli.
    0 ...
  24. 25.
  25. ekşi sözlükte bu başlığa öyle alıntılar, öyle yorumlar yapmışlar ki insanlar, daha filmi izlemeden tüylerim diken diken oldu diyebilirim.

    http://antik.eksisozluk.com/show.asp?id=25851700

    tanımı özellikle bu filmi izlememe sebebiyet getirmiştir, torrent'ten indiriyorum bu şaheseri tam şu dakikalarda.
    0 ...
  26. 24.
  27. 2.yarinin baslari biraz baysada bitisinde gercekten cok hüzünlündüren cok güzel film. Alfredo yu oynayan amcanin performansi süper.
    1 ...
  28. 23.
  29. alfredo karakteri uzerinde cok fazla durdugum ve dusundugum film.
    1 ...
  30. 22.
  31. Filmle birlikte siz de geriye dönebilir, nostalji yapabilirsiniz. Bu film işte bu yüzden dolu dolu ağlatır insanı. Sinematografisi aşırı yüksek bir filmdi.

    --spoiler--

    Filmde telefonu bir kadın açar. Annesi ise Toto'nun telefonları hep farklı kadınların açtığını dile getirir. Bu bizde merak uyandırır.. Acaba neden böyledir diye. Ondan sonra Toto, Alfredo'nun öldüğünü öğrenir, suratı bir anda değişir. Yanında ki kadın 'o kimdi, akraban filan mı?' diye sorar. Toto 'hayır, sen uyu.' der ona. Sonra uzandığı yatağında sağına doğru döner Toto... Şimşekler çakmaya başlar, geçmişi bir bir yâd eder anılarında. Gözünün önüne getirdikleriyle birlikte.

    Filmde bundan sonra bir çocuğun Cennet Sineması'nın içine dahil oluşunu ve Alfredo ile yakaladığı bağı görürüz. Ancak Alfredo'nun gözlerini kaybetmesi belki de onun için bir ilham kaynağı. Çünkü öyle şeyler anlatıp öyle şeyler söylüyor ki izleyen herkesi mest ediyor. Cennet Sineması ise herkesin eğlence ve meşgale alanı. Orada yaşanılanlar, ayrı bir sinema oluyor izleyenlere. Hele ki filmin sonunda Toto onların yüzüne bakıp geçmişe iç çekmez mi, o zaman biz de iç çekiyoruz. Alfredo geçmişi düşünmemenin ve nostaljiye bağlı kalmamanın önemini şu sözlerle anlatıyor ve gözyaşlarıma boğuyor beni...

    - Geri döndüğün zaman, her şey değişmiş oluyor. Çark kırılmış, bulmaya geldiğin gitmiş. Senin olan kayıp..

    işte belki de bu yüzden sadece gitmek gerekir diye düşünüyorum. Ardına hiç bakmadan..

    Aşkı öyle bir hikayeyle tanımlıyor ki Alfredo izleyenler ''Acaba ben de böyle bir delilik yapar mıyım'' sorusuna cevap arıyorlar. Ancak ''Hayat filmlerdeki gibi değil. Hayat çok daha zor.'' repliğiyle izleyici reele dönüyor bir anlamda. Zaten olamazdı diyor insan kendi kendine.. işte o hikaye.

    Bir zamanlar krallığın tekinde bir kral güzel prensesi için bir ziyafet verir. Kapıda bekleyen bir asker kralın kızını görür. Prenses çok güzeldir ve asker o anda aşık olur ona. Fakat basit bir kapı görevlisinin kralın kızıyla ne işi olabilirdi? En sonunda ona ulaşır ve artık onsuz hayatının bir anlamı olmadığını söyler. Prenses askerin aşkından o kadar etkilenir ki; "Eğer balkonumun altında 100 gün 100 gece bekleyebilirsen, senin olabilirim..'' der. Bunun üzerine asker gider, bir gün bekler. ikinci gün, üçüncü, yirminci gün.. Her gece prenses dışarı bakar ama o kımıldamaz bile. Yağmurda, rüzgarda, karda. O hep oradadır. Kuşlar kafasına pisler, arılar sokar ama o kımıldamaz. 90. günün sonunda zayıf ve solgun bir haldedir. Gözlerinden akan yaşları tutamaz. Uykusuzluğa dayanacak hali kalmamıştır. Ve tüm o günler boyunca prenses onu seyreder. Nihayet, 99. günün akşamında asker ayağa kalktı, sandalyesini aldı ve gitti..

    - Ne? Tam sonuna gelmişken mi?
    + Evet, tam sonunda. Ve ne anlama geldiğini sorma. Bilmiyorum, anladıysan sen bana söyle.

    --spoiler--

    Böyle bir filmdir cennet sineması...
    3 ...
  32. 21.
  33. ennio morricone'nin yine müzikleriyle kusursuzlaştırdığı bir film. italyan tarzı filmlere alışmak için de birebirdir.

    ilginçtir, "hayatımda izlediğim en güzel film" diyen pek kimseyi görmememe rağmen, hemen ardından "ama onun yeri çok farklı, sıcak, insancıl" gibi eklemeleri gülümsemeleri yüzlerine yayılmış kişilerden duymuşumdur. hülyalara sokar, alfredo gibi bir abi istetir.

    toto ile alfredo o kadar güzel insanlardır ki, aralarındaki sevgi ve bağlılık sonradan birçok filme esin kaynağı olmuştur. toto'nun büyümesi, ergenliği, ilk aşkı, kasaba hayatına meydan okuyan hali bana "keşke bir an için böyle bir hayatım olsa" dedirtmiştir.
    2 ...
  34. 20.
  35. sadece bu filmini izlememe rağmen , yönetmen giuseppe tornatore'ye altın ayı , öküz vb. tüm büyükbaşları verdim gitti. nitekim kendisine en iyi yabancı film dalında altın küre de verilmiş zaten.

    insanı o kadar derinden etkileyen bir senaryosu var ki izlerken başlarda güldüğünüz yerlerde sonlara doğru hıçkırıklara boğulabilirsiniz. filmde dikkatimi şu çekti ; böyle tarihi yapımlarda o zamanın olayları adeta gözümüze sokularak gösterilir. ama cinema paradiso'da böyle bir kaygı güdülmemiş , roller o kadar doğal , içten ki ; kendiliğinden anlıyorsunuz.

    sağlam bi spoiler iyi giderdi ama büyüsünü bozmayayım. alfredo ve toto hep içimde yaşasın.
    3 ...
  36. 19.
  37. --spoiler--
    bak, sana bir hikaye anlatacağım toto. bir zamanlar krallığın birinde bir kral güzel prenses için ziyafet verir. kapıda bekleyen asker kralın kızını görür ve bir çırpıda aşık olur. fakat kralın kızının basit bir kapı görevlisiyle ne işi olabilir? en sonunda asker prensese ulaşır ve artık onsuz hayatının bir anlamı olmadığını söyler. prenses askerin aşkından etkilenir. “eğer balkonumun altında hiç hareket etmeden yüz gün yüz gece bekleyebilirsen senin olabilirim.” der. asker kabul eder ve prensesin balkonun altına gider. bir gün, iki gün, üç gün, yirmi gün, otuz gün… her gece prenses dışarı bakar, ama o kımıldamaz bile. yağmurda, rüzgarda, karda… o hep oradadır. kuşlar kafasına pisler, arılar sokar, ama o kımıldamaz. doksanıncı günden sonra taş kesilmiş bir vaziyette gözlerinden akan yaşları zapt edemez. uyumaya bile dermanı kalmamıştır. tüm o günlerinde prenses onu camından seyreder. ve doksan dokuzuncu günün akşamında asker sessizce çekip gider oradan. bu hikayenin ne anlama geldiğini sorma. çünkü ben de bilmiyorum. eğer bir gün anlarsan sen bana söylersin.
    --spoiler--
    3 ...
  38. 18.
  39. sinema tarihinin en etkileyici finallerinden birine sahip film. hem de adı gibi buram buram sinema kokusuyla yapar finalini.
    3 ...
  40. 17.
  41. guiseppe tornatore imzalı sinema aşkı üzerine sıcak, güzel film. türk arak varyantı için (bkz: karpuz kabuğundan gemiler yapmak)
    4 ...
  42. 16.
  43. gidenleri, gidemeyenleri ve kalanları aynı derecede burkan film.
    2 ...
  44. 15.
  45. Konuşup konuşmamak bir şeyi değiştirmeyecekse, susmamak için bir neden yoktur.
    2 ...
  46. 14.
  47. içimizden bir parçanın içine saklandığı, izledikçe bulunduğu, güzelce film.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük