Senin istediğin gibi olmaktan sıkıldım
Yerin altında inançsız bir sekilde kaybolumuş hissediyorum.
Benden ne beklediğini bilmiyorum
Senin yerinde olmanın baskısı altındayım
Attığım her adim sana göre yeni bir yanlış
Nakarat :
O kadar hissizleştim ki senin burada olduğunu fark edemiyorum
Çok yoruldum
Ne hale geldiğimin çok daha fazla farkına vardım
Tek istediğim daha cok benim gibi, daha az senin gibi olmak
Beni boğduğunu göremiyormusun
Kontrolu kaybetme korkusu ile çok sıkı tuttuğunu
Çünkü benim olabileceğimi sandiğin her şey
Dağılıverdi gozünün önünde
Attığım her adim sana göre yeni bir yanlış
Ve harcadiğim her saniye dayanabileceğimden fazla
Nakarat
Ve biliyorum
Hüsrana da uğrayabilirim
Ama biliyorum
Sende hayal kırıklığına uğrayan biriyle tıpkı benim gibiydin
hissizleşmekten ne kadar uzaklarda olduğumu bilmediğim zamanlar. dünyanın yükünü sırtımda taşıyorum sanki, nasıl içli dinliyorum. sözler yeni, müzik yeni. sartre'ın bulantı'sını okumuyor da o bulantının kendisiyim sanki. nasıl kederli, ne kadar önemliyim kendi zihnimde. herkesin düşünmediklerini düşünüyorum. endişelerim var dünyanın gidişatına ilişkin. o kadar derin sıkıntılarım var ki, sıkıntılardan harekete geçemiyorum. pencereden bakıp bunalmaya, etrafımdaki insanları daraltmaya devam ediyorum. çünkü ben tam bu şarkıdaki gibi hissizim. büyük dertlerim var, mesela daha geç saatlerde eve dönememek, mesela daha çekici olamamak, mesela bunları anlayan, onaylayan bir aileye sahip olamamak, ne yapsalar bana yaranamayacak bir aileye sahip olmak, ve uzayıp giden saçma sapan şımarıklıkla doluyum. kederden kafamı oynatamıyorum. sanıyorum ki hissizim.
henüz dışarıya burnumu uzatır uzatmaz yiyeceğim tokatlardan haberim yok.
yılların adamı öyle bir anda bile değil, eze eze uzun uzun nasıl hissizleştireceğinden hiiiç haberim yok.
şimdi hissizleşmemek için direnirken, dönüp gidip o balkondan kederle bakan başımı taşıyan omuzlarımdan tutup sarsmak isterim. sarsıp bir kendine gel salak! demek.