bilmediğinde aslanlar gibi 'bilmiyorum' diyebilen, ve onu da bilemeyişinin çok normal olduğu, istemiyorum dediğin de, bin dereye gerek duymayan ona tek dere de yeten yazar..
günün yıldızı yazar arkadaşımız. ruhunun derinliklerinden gelen her duyguyu, coşkuyu öpüp başımızın üzerine koyuyoruz. aşk var ise bu boktan evrende bir salise daha yaşamaya tahammül ediyoruz. yok ise eğer aşk, ağzına kadar dolu şarjörlerle rus ruleti oynuyoruz. *
(#2321572)
(#2321548)
Kaydedilmeden kapatılan bir aşktı bizimkisi. Ne bir kopyasını aldık ne benzerini yazabildik. Bir tek kelime kalmadı onca yaşanandan. Oysa tek bir sözüyle kitaplar yazılırdı aşkımızın bir anından. Hafızamızı da kaybettik aşkımızla beraber. Artık bakıyor ama hiçbir şey anlamıyoruz birbirimizden. Nasıl yaşadık onca şeyi ve şimdi nasıl hatırlamıyoruz hiç şeyi?
Tek bir cümle yeterken her şeyi yeniden başlatmaya, bizim tek bir satırımız yok artık yaşanılanı anlamaya.
Kadın emanettir. Emanete hıyanet edilmezi. Emanete kötü davranılmaz. Emanete hiç gitmeyecekmiş gibi bağlanılmaz. Emanet kişiselleştirilmez. Emanet değiştirilmeye çalışınılmaz. Olduğu gibi ve hep bir gün geri verilecekmiş gibi kabul edilir emanet. Emanet başkasına emanet edilmez.
Emanete hor davranılmaz. Emanet bir kolyeye bakar gibi bakmalı kadına, koparmadan kırmadan, uzaktan çekinerek okşar gibi bakmalı.
Kadın emanettir, dikkat etmek, nazik davranmak, kirletmemek , kendine ait izler bırakmamak, ve senin bir parçanmış gibi bağlanmamak gerekir.
Çünkü emanettir o. Bir gün vardır bir gün yoktur, hiç senin olmaz. Sadece zaman zaman seninle olur ama hiçbir zaman ellerin gözlerin gibi senin olmaz.
Kadın emanettir bağlanmamak ve gittiğinde dünyaları yıkmamak gerekir. Zaten emanettir ve bir gün mutlaka gideceğini her zaman bilmek gerekir.
Kadın emanettir. Kimden mi emanettir? Belki Allahından belki ailesinden, belki gelecekteki eşinden, belki de Kendinden emanettir kadın.
Kadın emanettir sevdiği erkeğe ve elbette ki erkekte emanettir kadınına.
ajandamın bembeyaz bir sayfası ile yanına uğradım bi gün. sit'inde sakin sessiz bir bekleyiş hali vardı. ulan sanki kıyameti bekliyor hep. hep bir kıvılcım var gözlerinde. gidilecek yerler adında bir başlık açtım ajandama. altına sadece ikimizin yazacağı entryler'le bezeli olacak bir sayfa. üstelik manual, yani kalemle ellerimizle yazacağımız bir sayfa. kimsenin hiç bir nedenle silemeyeceği, uyması gereken hiç bir formatın olmadığı bir sayfa. ''ulan'' dedim yanına geldiğimde. ''bak parayı bulursam gidicez buralardan, işte yazıyorum''dedim. döşemeye başladım ütoplayalarımızı. bir yandan titrek ellerime bakıyor bir yandan da çakır gözlerini büzülen dudaklarıyla kombine edip tebessüm ettiriyordu masum sıfatını. derken sayfa aynen şimdiki olduğu gibi dolmaya başladı.
Bilir o beni. Gözlerimin çukurlarınıda ara sıra yaş'la doldururum. Hep dolduracak bişeler var. Çoğu zaman da kafamı(!)..neyse.
Rio de jenerio'yu da ekledim, boston'dan atina'ya, kabil'den napoliye kadar aklıma ne kadar saçma sapan yer varsa hepsini yazdım aklıma. Aynen o kağıda yazdığım gibi.
En çok beni anlamasını seviyorum. Veya beni anlamak isteyişlerini, yani çaba verişlerini, azmini, yakınlaşmasını, sıcaklığını. Hissetmeyen bilemez. Frekans meselesi diyorum ben buna, birisi benim kanalıma ayarlamış gibi..