kimi çevreler tarafından aristo ile eşdeğer olarak görülen, ancak bir taraftan da yoğun eleştiriler alan dilcidir. eleştirilmesinde baş etken, kuramını hemen hemen 10 yılda bir gelen eleştiriler doğrultusunda yeniden şekillendirmesi, ekleme ve çıkarmalar yapmasıdır.
Türkiye nin 90 larda kürtlere karşı etnik bir temizlik uyguladığını iddia eden şahsiyet. En önemli argümanı da artık nereden okuduysa 2 3 milyonluk göç ve 3500 köyün yakılması istatistiğidir.
Dünyanın en iyi aydınlarından biri de olsa olaya istatistiklerden bakmak insanı yanlış fikirlere sürükleyebilir. Türkiye asla sütten çıkmış ak kaşık değildir kürtlere karşı asla nazik olmamıştır ancak olanları "etnik temizlik" olarak nitelemek o çok eleştirdiği hakim medyanın doğruyu çarpıtmasının sadece bir başka versiyonudur.
--spoiler--
Her türlü otorite ve hiyerarşi sorgulanmalı ve bunların meşruiyeti ispatlanmalıdır.. Meşruiyetini ispatlayamayan her türlü otorite gayrimeşrudur ve devrilmelidir.
--spoiler--
sözlükte benzerleri olan adam. tek farkı noam chomsky'yi milyonlarca kişi okuyor, benzerlerini biz okuyoruz.
ben de ne diyorsa kelimesi kelimesine katılıyorum sayın chomsky'ye. gelsin bizi de kendi gibi noam chomsky yapsın, yetiştirsin bizi.
severim kendisini zaten. hep onun gibi düşünürüm.
mesela sabah kahvaltı ederken mursi'nin ne kadar ulvi ve feyizli bir abimiz olduğunu düşündüm, öğlen otobüse bindim sisi'ye laflar hazırladım.. aşağılık adam. akşama doğru bir anda türkiye'nin mısır'a yarın sabah çöküp oraya yeniden kavalalı mehmet ali paşa'yı dikebileceği ve eski şaşaalı günlerimize dönebileceğimiz fikri geldi. cidden inandım buna.
hemen noam chomsky'yi aramak aklımdan geçti, ama numarasını bulamadım. sonra yine aklıma mursi geldi...
kahvaltıda o vardı, esra erol'da o vardı, telegol'de bile o vardı... onu seviyordum.
uyumuşum...
rüyamda beşer esad'ın taksim meydanında çırılçıplak toma kullandığını, insanımıza kahkahalarla kimyasal su sıktığını gördüm.
sonra birden mursi ve choamsky el ele gelip bu gafil adamı sırayla pataklamaya başladılar.
kefere layığını bulmuştu... mısır'a hareket ediyorduk ki ağlayarak uyandım... ustam dedim, ustam...
Boğaziçi Üniversitesi'nde dün gerçekleştirilen Chomsky konferansı beklentileri karşılamadı.
Saat 15:00 te başlayacak olan konferansa 2 saat kala upuzun bir kuyruk oluştu. Bunu düşünmemiş olduklarındandır herhalde seçilen Albert Long Hall'ın kapasitesi oldukça küçük olduğundan gelenlerin yarısından fazlası etkinliğe dahil olamadı. Bunu telafi etmek için yan konferans salonlarından canlı yayın verildi. Fakat izleyenlerin hepsinin ingilizce bilme ihtimali bir hayaldir. Neden bunu söyledim? Verilen canlı yayın çevrilmeden yayınlandı.
" Türkiye'deki mahkum gazetecilerin sayısı oldukça fazla. Bu nedenle Türkiye gazeteciler hapishanesidir. " dedi
Bugün Boğaziçi üniversitesi'nde "Türkiye ve Oluşan Dünya Düzeni" konulu bir konuşma yapmış dilbilimci, güzel insan, sürekli karşıma çıkan adam.
dilbilim çalışırım o, çeviribilim çalışırım o, göstergebilim çalışırım o, medya çalışırım o. canım.
Ancak kendisini dünya gözüyle görme şerefine nail olamadım. küçücük albert long hall yetmedi chomsky'e... metrelerce kuyruk oldu, çok az insan girebildi salona. Ben de binaya girebildim, ancak sadece alt katta kurulan barkovizyondan izleyebildim.
hayran olduğum terry eagleton'ı bu sene canlı dinleyebilmiştim, chomsky'i ise sadece perdeden izleyebildim. ama olsun. benim bir üst katımda, o anda orada olduğunu bilmek de güzeldi.
keşke daha büyük bir salon tahsis edilebilme ihtimali olsaydı. gerçi boğaziçi'nden başka hangi üniversite chomsky'i ağırlayabilirdi ki...
kendisini seneler önce ilk tanıdığım cümlesiyle selamlamak istiyorum: "Colorless green ideas sleep furiously."