bazı filmler vardır, uçanlar kaçanlar, zıplayanlar vardır bu filmlerde, çok güzel kızlar vardır, mermiler su gibi akar falan, çok paralar harcanarak çekilen aksiyon sahnelerinin altında da acayip gaz verici müzikler vardır.
bir de no country for old men vardır. müzik yoktur, güzel kızlar yoktur, sağa sola savrulan, bir aşağı bir yukarı çırpınan kamera yoktur. bir dingillik vardır. insanı çileden çıkartacak kadar rahat ve yavaş bir katil vardır.
tanım lazımsa eğer hala: bir filmin yüzde 60'ı sestir der ya bu işi bilenler, işte no country for old men sessizliğin de en vurucu ses olabileceğini gösteren kült bir filmdir.
devam ederken hiç müzik kullanmadan, sizi ayak seslerine, nefes alışlarına kanalize edip; atmosferi yaşamanıza sebep olan ve geren. o gerilimi ise aniden bir kahkaha ile üzerinizden atmanıza sebep olan film.
kesinlikle çok çok etkileyici; aldığı her ödülü sonuna kadar hakeden bir film.
--spoiler--
ciddi anlamda hayatımda en iyi çizilmiş kötü karakteri tanıdım bu filmde. evet; içindeki kötülüğü çenesine vurmadan halleden bir katil. duygusu olmayan ve ne zaman ne yapacağı çokta kestirilemeyen, düpedüz ve sırılsıklam bir psikopat.
susturuculu pompalı tüfek ile dumur olduğumu itiraf etmeliyim. iyi adamın aslında "avcı" olduğu ve "avcı" karakterine uygun olduğu sık sık vurgulanıyor filmde. kaçmaktan ziyade tuzak kurmayı ve "avcı" konumuna tekrar geçmeye çabaladığına şahit oluyoruz. özellikle anton u vurduğu sahnede; vericiyi saf dışı bıraktığından arkasını dönüp kaçabilecekken konumunu koruma gayreti müthiş bir karakteristik özelik kesinlikle. karakterleri anlayıp, onların doğasını çözümlediğinizde gerçekten çok daha etkileyici oluyor.
zor sahnelerde karakterlerin bıyıklarının terlemesi gibi ayrıntılar; oha dedirttiriyor. kesinlikle müthiş ayrıntıya inilmiş bir film. ilk sahnede vurulmuş olan köpeğin daha sonra ki sahnede daha beyaz olması veya ateş ettikten sonra mermi kovanının toplanması gibi; önemsiz ama işleyişi derinden etkileyen ayrıntılar nefisti gerçekten.
şerif in tecrübesi, ön görüleri ve bilgeliği insanı alıp götürüyor. hayata dair müthiş dersler var o sütliman, yarı hareketli duruşun içerisinde.
ve o son; çok etkileyici ve herşeyi birden bağlayan "hsktr artık yaa" dedirtecek bir son beklerken; ki şerifin son sahnede otel odasına girişinde buna gönderme yapılıyor sanıyorum; apansızın biten film gerçekten insana "hsktr yaaa" dedirtiyor. ne mutlu son var; ne de kötü. zannımca sadece ilahi adaletten bahsedilmiş en sonunda.
--spoiler--
uzun zamandır böyle sürükleyici ve etkileyici bir film izlememişti bu bünye. kalıplarından sıyrılmış çok özgün bir yapım. javier bardem öyle oynamış ki.. karakterle bütünleşmiş adeta.
bundan sonra izleyeceğim tüm bardem filmlerinde bu karakterle aklımda kalacak; işte oyuncu bunu başarabilmişse gerçekten rolünün hakkını da vermiş demektir.
oscardan boş dönmeyeceğini umuyorum. coen kardeşlere de buradan selam ediyorum. adamlar yapmış arkadaş.
görüntü yönetmenliği hat safhada.
filmde müzik yok, genel olarak sessiz bir film. gerçekten geri gerim geriliyorsunuz.
atmosfer çok iyi aktarılmış.
tommy lee jones de filmin bonusu olmuş. her şey var; kan, ölüm, entrika, para, cinayet, psikopat katil ve ekstra olarak t.lee jones.
ne diyelim efendim kısa kısa yazmayla bitmez bu harikulade film. izleyin izlettirin.
--spoiler--
filmin sonunda bardem'in kaza sahnesinde yeminle söylüyorum yerimden fırladım.
--spoiler--
coen kardeşlerin hiçbir filmini beğenmeyen birisi olarak başlamamdan mıdır bilemem ancak, bu filme javier bardem'e saygı duymaktan başka hiçbir pozitif eleştiri oluşturamadım. fargo'da da aynısı olmuştu zaten, yine tatmin etmemişti beni. bu kez de aynısı oldu.
bir filmi izlerken sürekli kaç dakika kaldığına bakıp filmin bitmesini istiyorsanız, o film sizi içine almamış demektir.