Burada ikamet ettiği sürece insan kendisine; "Burası da özlenilir mi?" diye sorar. Sonrasında düşünmeden yanıtlar kendine sorduğu soruyu; "asla". Fakat "sıkılmak" fiilini iliklerinize kadar hissettirmiş olan bu kent, gün gelir özlenir.
üniversite okumak için kaza ile gittiğim şehir, şehrin ortasında mecburiyet caddesi adında bir yol vardır, tüm şehir neredeyse bu caddenin kenarından ibarettir,esnafı öğrencileri pek sevmez, 1 liralık bir şeyi 2 liraya satmaya çalışır, niğde'ye giden arkadaşlar dikkat etsin...
niğde pek gelişmemiş olsa da,istanbul'a göre çok aşırı derecede soguk olsada yine de özlüyorum o günlerimi.
dadaloğlu'nun bir şiiri
Gönül arzuladı Niğdeyi, Boru
Gün günden artmakta yiğidin zârı
Çifte bedestanlı koca Kayseri
Erciyaş karşısında yaman görünür.
abimin calısmasıyla nedeniyle gittigim bir ilce olabilecek buyuklukte il.üniversitesi vardır buranın soylenenlere gore hocaların cok yolsuzluk yaptıgı soylenir zira surmekte olan bir yıgın davası varmıs yuzlerce ogrenciyi ilgilendiren.
üniversite münasebetiyle geldiğim, üniversiteyi kazandığımda çoğu kişi gibi haritada yerine baktığım şehirdir. dört tarafı dağlarla çevrili kara parçasının anlamıdır niğde. kaç senemi alt edeceğini seneler geçmiş olmasına rağmen kestiremiyorum*.
konuşmalarının gülmekten kırıp geçirdiği insanların yaşadığı memlekettir.
sanırım türkiye'deki bütün hurdalar orada toplanıyor. tanıdığım bütün niğdeliler hurdacı, bütün hurdacılar da niğdeli. bu adamlar başka iş yapmaz mı ya?