ambalajına para verdiğin ürünler zehir saçıyor, halkın sağlığı ile oynayanlar komik para cezalarına çarptırılıp adeta ödüllendiriliyor, bakan çıkıp ekrana süt'te zehir yok diye süt içiyor ertesi günü başka bir besin maddesinde yabancı madde bulunuyor (adamlarda akıllandı kimse çıkıp kaşıkla bal yemedi televizyonda) neyse efendim, bunlar bizim için olağan şeyler..
gelelim nükleer meselesine o işler öyle allahın inayeti, babanın kerameti ile olmuyor; senin ülken nükleeri olmadığı halde nükleer kazası olan bir ülke, bilinçsizlik, vurdumduymazlık esir almış her yeri.
kadrolaşma tavan yapmış, sen santral açsan bile bir zaman sonra profesyonellikten uzak kişilerin elinde patlamaya hazır bir bomba olarak bekleyen bir santralin olacak, terör saldırıları, deprem riski gibi faktörlere değinmiyorum bile.
gelişmiş ülkeler sıralamasında ilk ona oynayan ülkeler mevcut santrallerinden kapatıp kurtulmaya çalışırken; ne gerek var böyle şeylere değil mi? yapmayın etmeyin.
gelişmekte olan ülkelerin yöneticilerine rüşvet vererek işini yürüten nükleer lobilerin faaliyetlerine ve rüşvetlerine gözü tok, nükleere muhtaç olunmadığın bilen, namuslu ve bilinçli yönetici ve insanlara sahip ülke insanının nedenleridir. gelişmekte olan ülke yöneticileri, nükleer enerjiye karşı çıkan bilinçli çevrecilere ideolojik veya çıkarları gereği bir körlükle "satılık, herkesin var bizim de olsun, güçlü olmamızı istemiyorlar, nükleere mecburuz vs. diyebilirler", sahibinin sesi kalemler de içgüdüsel olarak destekleyici saldırıya geçebilirler, ama gerçek değişmez; nükleer enerji kötüdür ve tüm dünya nükleerin yanısıra, fosil yakıtlardan da kısa zaman içinde yenilenebilir enerjiye geçmek zorundadır. en gelişmiş ülkelerden olan japonya'daki santralde bile kaza olabiliyor ve santral çevresinde artık kimse yaşayamıyor, doğa zehirleniyor, insanlar kanser oluyor, etkiler binlerce kilometre uzakta dahi görülebiliyor. nükleer kirlilik, binlerce yıl etkisini gösteriyor.
kafası almayanlar bilsinler ki, radyoaktif bir element olarak, yarım kilogram plutonyum eşit olarak yeryüzünde yaşayan tüm insanlara dağıtılmış olsa, yani temas etmiş olsalar, 7 milyar insanın tamamı kanser olur, bu kesin bir sonuç. burada ideoloji gözlüğü ile bakılacak birşey yok, gerçek tüm çıplaklığıyla ortada duruyor. insan hayatına saygı duyan herkes durup bunlar düşünmeli.
Deney yapılırken patlayan çernobilin her zaman patlayacağını sandığımız için istemiyoruz. Patlayan çernobil burnunun dibindeki moskovaya zarar vermezken avrupanın içlerine zarar vermezken türkiye kıyılarına gelip bizim çayımıza radyasyon bulaştırdı. çayla fındık yanyana yetişirken ne tesadüftür fındığa bulaşmadı. Fındığa bulaşsa ihraç edip avrupaya satamazdık. çaysa kolay. ingilizler hemen liptonu dayadılar bize halen içiyoruz.
Türkiye sınırına 10 km de ermenistanın milattan kalma nükleer santrali var. Ama bizim sınırlarımızda olmadığı için patlasada bize zarar vermez. Bulgaristanda 2 tane var.. ama dedim ya sınır dışında zarar vermez. Kuşuçusu 2000 km deki çernobil patlıyor türkiye kanserden kırılıyor ama burnumuzun dibindeki bulgaristanda patlasa istanbul yerinde kalıyor bize bişey olmuyor.
2 gün elektrik yok deseler ayağa kaldırırız türkiyeyi ama enerji üretelim denildiğinde de ayaklardayız. HES istemezük, nükleer istemezük, termik külliyen günah... çözüm bulgaristan üretsin biz ondan alalım... ha bi de rusyadan doğalgaz alıp elektrik üretiyoruz. paramız çok ya önemli mi kullanılan yakıtın ne olduğu...
Çevreci geçinen kesimin sunduğu öneriler var birde... en gözdesi rüzgar enerjisi. Yazın yaprak kıpırdamadığı günün sıcak saatinde serinlemek için klimanın tuşuna bastığında tedaştan uyarı gelir artık. "Rüzgar vardı da biz mi üretmedik; duasına çıktık, essin üretcez göndercez"
Artık kulanılan nükleer santraller çağın son teknolojisine sahip ve ilk üretilen ve görülen eksiklikler tamammen tamamlanmış. her türlü aktif ve pasif önlemler alınmış. Güvenlik had safhada. Patlatmak için gayret bile sarfetseniz sistem kendini kitliyor. Şimdi asıl soru şu: işletecek olan içimizden yetişmiş insanlarımıza mı güvenmiyoruz yoksa muhalif olmak adına gözlerimiz mi kör?
nükleer santrallerin yapımı, bakım ve işletim masrafları geleneksel santrallere göre daha pahalıdır. ayrıca atık depolama ve bertaraf etme sorunları vardır. ayrıca ne yazık ki ülkemiz uranyumu da ithal etmek zorundadır. enerji krizini pahalı nükleer enerji santralleri kurmak yerine öncelikle daha az enerji kullanarak, enerji verimliliğine dikkat ederek daha sonra ise yenilenebilir enerji kaynaklarımızı kullanarak aşabiliriz. ülkemizdeki rüzgar, güneş, jeotermal ve biyogaz potansiyelimizi kullanırak şu anda %73 oranında ithal ettiğimiz enerji kaynaklarını mümkün olduğunca daha az bir düzeye çekebiliriz.
sırf kapitalist burjuvaların cebine para girecek diye zehirlenmemek için istemiyoruz. doğa yok olup gitmesin diye istemiyoruz. bugün nükleer santlrali gö**üze sokan yarın nükleer silahlarla hiroşima yağdırır.