demokrasinin yeniden yorumlanması ve işlevi açısından bir kez daha değerlendirilmesi itibariyle yeni bir çağın eşiğindeyiz. bu ülkenin insanları da öyle, tüm dünyadaki insanlar da öyle.
demokrasi şimdiye kadar egemen güçlerin yolsuzluklarını, kanunsuzluklarını * için kullanılmaktan başka bir işe yaramamıştır dense yeridir. hal böyle olunca, demokrasinin temel işlevi ve anlamı, demokrasiyi korumak ve kollamak iddiasındaki hakim güçler tarafından şimdiye kadar çeşitli bahanelerle bir punduna getirilerek sürekli ezilen kesimler tarafından elbette bir gün tartışılacaktı. işte şimdi, o günlerin eşiğindeyiz, ey ahali. gelop önümüzde durmuş olan bu çağa iyi girebilmemiz için, bu dönemde, tüm dünya müslümanları olarak göze almak zorunda olduğumuz varoluş mücadelemizi demokratik bakış açılarına göre de gözden geçirmek lazımdır.
islami varoluş mücadelemizi demokratik bakış açılarına göre de gözden geçirmek derken kasdettiğim şey, hiç kuşkusuz, bulunduğumuz gayr-i islami ortamlarla bize gayr-i islami otoritelerce verilen veya verildiği ileri sürülen demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanır hale gelebilmek ve bu hakları ne süretle olursa olsun kimseye çiğnetmemek arzusundan başka bişey değildir.
bu memlekette; demokratik haklarımızı korumanın ve bu hakları son haddine kadar kullanmanın mücedelesini verecektir, elbet.
demek oluyor ki her müslüman, içinde bulunduğu ortamlardaki haklarını çok iyi bilmek ve bu haklarını sonuna kadar kullanmak için gözünü açmak durumundadır. ondan ötesinde neler olur, ne gibi gelişmeler görülür, şimdiden bilemeyiz bunları. ben burada ve şimdilik, sadece birinci aşama üzerine konuşmayı tercih ediyorum.
biz demokrasiyle niçin ilgilenmeliyiz? gerçekten neden. demokrasinin bizi ilgilendiren yanı neresidir?
soru açık, ama sorun da açık.
yanlış yorumlara mahal bırakmamak için hemen belirteyim ki. islami olarak fıkh'ın tanımından yola çıkarak söylüyorum bunları. fıkh, hatırlayacak olursak, "kişinin kendi lehine ve aleyhinde olan şeyleri bilmesidir. " şeklinde tanımlanır genel olarak. bu tanımdan, müslümanın yaşadığı ortamda her bakımdan lehine ve aleyhinde olan şeyleri bilmesi, öğrenmesi gerektiği de anlaşılmalıdır.
öyleyse yeryüzündeki her müslüman, yaşadığı ülkenin nasıl bir hukukla yönetildiğinden haberdar olmak ve kendi ülkesinde sahip olduğu demokratik hakların neler olduğunu çok iyi bilmek durumundadır.
bir zamanlar * diye bir şey vardı. epeydir ortalarda görünmeyen o şeye şimdi ne oldu acaba?
dünyanın bir çok ülkesinde yasaklar arasında yaşamak zorunda bırakılan müslümanların, çoğu zaman, yapabilecekleri bir çok şeyi de kendi kendilerine yasak ettiklerine tanık oluyoruz. (inönü zamanında ezanın türkçe okunması) mevcut rejimlerce yasaklanmış birçok şeyi de, "belki bu da yasaktır. " diyerek, yahut "belki bir gün bu da yasak edilir. " diye düşünerek, içinde gizlice taşıdığı kahrolası o korkusundan dolayı yapmaktan çekinenlerimizin sayısı az değildir. işte * dedikleri o şeyi tamamen yitirmiş olmamız nedeniyledir ki, kendi kafamızdan uyguladığımız yasaklarla kendi çalışma alanımızı son derece dar bir hale getirmeye doğru gidiyoruz da farkında değiliz bunun.
aslında, dünyanın bir çok yerinde müslümanları, küfür, şirk ve tuğyan rejimlerinin sansürlerinden çok, kendilerinden gelen bu oto-sansürler çaresiz ve güçsüz duruma düşürmektedir. çoğu yerlerde ve çogu durumlarda müslümanlar, kendi kendilerine uyguladıkları bu oto-sansürle kendi ellerini kollarını bağlamakta; giderek, yasak olmayan şeyleri de yasak saymaya ve yasak sanmaya başlamaktadırlar. bu durumlarda bir müslümanın biraz önce unutulduğundan yakındığım * dedikleri o şeye sahip olmasında sayısız yararlar vardır muhakkak.
şimdi agalar durup kendimize bi soralım: mevcut demokratik haklarımızın neler olduğunu biliyor muyuz? çoğumuz "onu bilmeyecek ne var! " diyecektir bu soru karşısında. bu soruya böyle bir cevap geliyorsa, o zaman hemen şu soruyu soralım kendimize: mevcut olan demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanabiliyor muyuz?
buna verilen cevapların çoğu olumduzdur, hiç kuşkusuz. haklarımızın ne olduğunu bilmek bir mesele, bu haklarımızı kullanalım mı kullanmayalım mı tartışmasının içindekileri ikna etmek bir mesele, haklarımızı bildikten ve bunları kullanmamız gerektiği konusunda birbirimizi ikna ettikten sonra; bu haklarımızı yerinde ve zamanında, sonuna kadar kullanabilir hale getirebilmemiz de apayrı bir mesele.
bu ülkede yaşadığımıza göre; şimdi soruyorum size. bu ülke üzerine yapılan hesapları ve oynanan oyunları öğrenmeye çalışmak herkes gibi bizim de hakkımız değil mi? hatta bunu sadece bir hak olarak değil, bu ülkeye ve bu ülkenin insanına samimi olarak çıkacak tek çevre olarak gördüğümüz insanlar kesimi için bir görev kabul ediyoruz, sorumluluk yani.
bilmem hala anlaşılmıyor mu demokrasiyi konuşmamızın gereği?