arkaya dönülüp son bir kez daha bakılmayan anlardır. sebebi de ; kapıda duran astsubay, subay vs kim varsa "ne bakıyorsun olm gel bakim buraya" diye geri çağırır falan diye. çarşıya inen dolmuşa biner binmez yere doğru sinip şoföre "abi lütfen hemen gidelim" diye ricada bulunulduğu da rivayet edilir. şimdiki gibi öyle 12 ay 6 ay 21 gün falan yoktu olm o zamanlar. 550 günü dolu dolu yaşatıyorlardı adama. vatan görevi milletim için falan diyerek 12-13 ay geçiyor ama son 5-6 ay yıpratıyordu çok fena. sanki orada doğmuşsun orada ölecekmişsin gibi hissettiriyordu insana.
Bitti mi şimdi? Her şey bitti mi? Diye kendinize sorarsınız. yine de içinizde tam olarak kelebeklerin uçuşmadığı bir andır. Siz o kapıdan giren kişi değilsinizdir çünkü artık.
Şöyle geriye bakarsınız... fonda maziye bir bakıver, neler neler bıraktık diye bir şarkı.
ilk günkü mide bulantınız heyecanınız yoktur. Askerlik korkunç bir iç sıkıntısıdır. Tahmin edilemez bir yalnızlık. Kimseyle doğru düzgün bir şey paylaşmadım. Çünkü artık bir sonrasında kurulacak cümleleri ezberlemiştim. Bildiğim cevapları duymak istemiyordum.
Fırsatını bulduğumda en uzaklara gidiyordum kendimi tekrardan bulmak için. Kendimle konuşmak için. Bunu bile beceremedim.
Çünkü Bütün şarkılar çalınmıştı aklımdan
Bütün duygularım çalınmıştı.
Kapıdan çıktığımda da dönemedim kendime. Çarşıda gezindim durdum. Sonra otobüse bindim evimdeydim. Evimde de bir yabancıydım. Tuhaf.
Nöbet yerinde elinde tüfekle hep karşıdan izlediğin havalimanına senin de artık ayak basacağına inanasın gelmez, sabah son içtimada samimi davranışlar olur vay be gidiyon mu lan der askerin biri veya komutanının biri. Gözünü size dikmiş imrenmiş bakışlar da mevcuttur o gözler o mekana 20-30 gün önce gelmiştir ve karamsardırlar, ee sende öyle değilmiydin. Nizamiye kapısından araçla çıkarken gördüğün tek şey ilk gün ki girdiğin andır. Başka kimseye dikkat etmezsin. Havalimanına ring aracı atar seni gider, artık yalnızsın ve ülkenin bir ucundan diğer ucuna gideceksin. Ardından derin bir oh.