istediğiniz şeylerin üzerine gidecek cesaretiniz yok. Ne bastığınız yerden ses gelir, ne de tuttuğunuzu koparabilirisiniz. işte bu yüzden hayatınızı sağa sola vura vura bitireceksiniz.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1823966/+
ben bugün, bu ev için mutsuzum. gerçekten parçalandım, yüreğimden bir şeyler kaydı, gözlerimden yaşlar kaydı. maaşımı ilerdeki evim için harcıyordum ve biriktiriyordum. bu aykinin yarısı benim ilerdeki evim için değil, bu ev için. yüreğim sızlıyor. bugün ilk defa kendi evime aldıklarımdan utandım.
bu ülkede böyle. her şeyin en pahalısı bizde, maaşların en düşüğü bizde. bir şeyin ucuz yolunu bulmayalım hemen bir şekilde engelliyorlar yada vergi falan gömüyorlar. sırf bize işkence olsun diye.
herkes mutsuz değil aslında. mutluluğun kendiliğinden geleceğini, gelebileceğini bilenler mutlu. kendiliğinden derken, hiçbir şey yapmamak demek değil tabii. evet yani yetinmek kısacası. herkes mutsuz daha da mutsuz olmalıyım diyen de var. herkes mutsuz halime şükretmeliyim diyen de. şu da var. herkes mutsuz, sırf herkesin mutsuzluğundan mutlu olabilen de. var yani enteresan ama var. inancınız ne yönse bilmiyorum ama ben sanıyorum ki bu hayat elbet bir gün bitince mutlu olmamız gerekirken ama daha fazlasını istediğimizden, şımarık memnuniyetsizliğimizden ötürü tutamadığımız mutluluklarımızdan, yaşamadığımız mutluluklarımızdan dolayı pişman olacağız.
Bir insan ile iletişim kurmak, bunu yaparken bütün olası artı ve eksikeri hesaplamak. Hepsini tamam etsen bile sıkılmamak imkânsız.
insanlarla yaşamasaydık her şey düzelirdi bence. Ya da bu kadar düşünmeseydik.
toplumdaki somurtkanlığın sebebini sorgulayan soru. herkes değil ama ağır çoğunluk mutsuz. ekonomik sıkıntı, toplumsal ayrışma ve sosyal vizyon eksikliği başta gelen nedenlerden. eğitim şart. *
doğdumuz günden itibaren bize "kader kurbanı" olduğumuz düşüncesi doğrudan veya doalylı olarak aşılanıyor. bunun sonucu sürekli olarak kendimize acıyoruz ve bizi bu acıdan kurtaracak birini veya bir olayı bekler oluyoruz.
mutsuzluktan kurtulmanın ilk adımı insanın kendine acımasına son vermesidir. olayları kontrol edemeyiz ama duygularımızdan biz sorumluyuz.
Elimizdekiler ile yetinmeyi bilmiyoruz. Tatminsiz insanlarız. Herşeyin daha fazlasını istiyoruz. Örnek çok güzel bir eşin varken aklının hep başkalarında olması gibi. Küçük bir çocuk gibi tek bir oyuncakla yetinmeyip, bir sürü oyuncağı olmasına rağmen yine de başka bir oyuncak istemesi ve aldığı oyuncağı da ilk fırsatta kırıp atması. Halbuki atalarımız ne yokluklar, ne mücadeleler ile savaştı. Onların yarısı bile olamıyoruz. Yaşamın gerçek anlamını idrak edemiyoruz. Kendimizi ve insanları yormadan yaşayabilsek keşke...