aslında en sevmediğim aydır. yağmuru var güneşi sıcağı var soğuğu da var dışarı çıkarken ne giyilir diye 2 saat hindi gibi düşünürsün. mayıs gelse de rahatlasak.
"Nisan ayların en zalimidir" o, bizi yakamızdan tutar, hırpalar, üzer, ağlatır...
Nisan sen neden böylesin?
parçalı bulutların ve çiseleyen akşam yağmurların üstümüze bulaştı. Mağduruz, mazlumuz ve en kötüsü mecburuz.
Nisan sen neden böylesin?
oturuyorum kıyıdan sesin duyuluyor. gittin ama kalacak olanlar senden gebedir. Çiçekler, yağmurlar, hasatlar, kışlar...
Nisan sen neden böylesin?
Akşam oluyor. Çekilelim geriye ve kuytumuza dönelim. Sen gözlerime bak Nisan. Bir daha bak, bir daha bak, bir daha... Nisan gidiyorum bu gece, ay da benimle geliyor. Nisan sen uzaklardasın. yıldızları al götür Gökyüzüne.
Nisan sen neden böylesin?
Neden saatler geçmiyor? seni koyuyorum saniyelere, saliselere... Nabzımda getirdiğin mevsim atıyor nisan. Dudaklarımda güneşlerin açıyor, damlaların düşüyor. Karışıyorsun Nisan, ah çekip gitme Nisan!
Nisan sen neden böylesin?
Bak bekliyorum. Ahir baharı, kışı ve tüm zorlukları bekliyorum. Hadi gittin ya, dönmeye dur Nisan. Döneceksin değil mi? Biz yine bir sahilde sabahleyin denizlere tebessümler saçacağız değil mi nisan? Akşamüstü yine tüm ferahlığınla avucumdan tutacaksın değil mi? Yine yağmurlarla ıslatacaksın beni değil mi Nisan? Nisan bütün sonlarım sen ol, başımı sana yaslayayım.
Hadi git Nisan, git ve gel bir an önce. Gel ve gitme bir daha ömrünce.
tarif edilmez huzurun ayıdır illa ki. tencereye sığmayan yaprak sarmasıdır. küçük kardeş tarafından tüketilen sarma içidir. ekmek almaya gönderilen küçük kardeşe kalan para üstüdür.
telaffuzu bu kadar seksi olan bir "eylül" var aylardan "nisan"dan sonra gelen.
eylül insanın içini gıcıklayan hafif meşrep bir kadın,
ruju muhakkak kırmızı
çok güzel kahkaha atan...
nisansa;
zeki gözleri delici bakan
umursamaz, bir o kadar karmaşık
bir o kadar güzel kokan
kumral bir don juan...