nisan yağmurlarına tutuldum
büyüyen otlarla garip böceklerle beraber.
dağ yağmurlarına tutuldum, toprak kokar
öylesine ıslanmış türküler
öylesine hasret, anladım
bütün yollar sana çıkar,
boş ver roma'ya.
eğer sivasta yağıyorsa tam bir eziyete dönüşebilen yağmurdur. nitekim ekim ayından itibaren güneşi sadece 2-3 kere görebilmişsinizdir, kışın diz boyu kar ve -20 derecede seyreden soğuklardan sonra tam "olm güneş var lan güneş var" naralarının ardından bu abimiz yağar. üşütür de.
bu işte bir gariplik var fakat ankara'ya kafam kadar dolu şeklinde düşmüştür. bir an camlar filan kırılacak sandım da sağlam çıktılar. zaten ankara'nın nesi normal ki yağmuru normal olsun. bildiğin doluydu lan. baya da yağdı üstelik. pencerelerin önünü dolduracak kadar.
kısa olduğu söylenir ve hatta şarkısı bile vardır; ''..nisan yağmuru kadar kısa süren hayatımız...''diye ama nedense 4 gün oldu hala dinemedi şu yağmurlar. zamanla yağmurların da mı huyu değişiyor ne?
bugün beni sırılsıklam edendir. tamam romantik geliyor ilk başta. Hava güneşliyken yağıyor falan da, yahu saatlerce yağdı.
Bir de pollyanna'lar var. Neymiş efendim Nisan yağmuru saçlara çok iyi gelirmiş de, bilmem ne hastalığının çaresiymiş de vs. vs. Havayı böyle beklemiyorduk, şemsiye almadık, bot giymedik, Sırılsıklam olduk dememek için millet kırk türlü şey uyduruyor.