keşke nirvana diye bir nick almasaydı ya da ufak bir oynama yapsaydı dediğim yazar. çünkü ben nirvanayı çok severim o da belli ki sever ama bu başlık yani nasıl diyim ömerçip olmuş nirvana hakkında bir entry giricem ama hiç girmek istemiyorum çünkü yazara yazılan yazılar* arasında biryerlerde kaybolmasını istemiyorum neyse...
böyle sıcacık, güleç mi güleç, yüreği temiz mi temiz, üstelik bilgi deposu, ayrıca biraz da kaçık ve gelişiyle bizleri mutlu etmiş yazar kişisidir. lakaplarım eskimiştir, ona ihtiyacım vardır. gelsin de yeni bir kengel türü bulsundur. *
nirvana, bati’da genelde anlasildigi gibi olumden sonra degil, burada ve su anda gerceklestirilebilecek bir ruhsal durumdur. istek ve tutkularin yok olmasi, istirabin etkili olmayacagi bir ic barisa, ic suskunluga, askin bir mutluluga erismektir. nirvana’ya erisme istegi de dahil olmak uzere tum istek ve tutkular birakilmadan, olanla, gelenle yetinmekten gelen iyimser bir yetingenlik kazanilmadan nirvana gerceklestirilemez. nirvana’yi gerceklestiren kimse bir yandan da gunluk yasamini normal haliyle surduruyor. eylemlerinin bir takim nedensel zorunluluklar (karma) yaratmamasi da olanaksiz elbette. nirvana’ya erisen kimselerin tek farki, bu zorunluluklarin disinda kalmayi basarabilmesi. eylemlerinde begenilmek, begenilmemek gibi bir gudu etkin olmuyor, yaptigi islerden alkis beklemiyor, basari ya da kazanc onu fazla sevindirmedigi gibi basarisizlik ya da yitim de fazla uzmuyor. kuskusuz aci da cekiyor ama bunlara bilgece katlanmasini, olaylarin dogal akimina boyun egmesini de biliyor. ben’i asinca butunle butunlesiyor.. yarinin getireceklerine kaygisiz, ben’in doyumsuzlugundan gelen butun sorunlara sirtini cevirmis, su yasam nasil yasanmaliysa oyle yasamaya basliyor. ã–zgurluk, cosku, askin mutluluk icinde, akip gitmekte olan yasam irmagi icindeki yerinin bilincine erisiyor.
buda’nin ogretisi, bir yandan ben’i yokumsarken obur yandan da bireyciligi en ileri goturmus olan ogretidir. insanin toplumun kendisine giydirdigi kisiliksiz kisilikten soyunup gercek varligiyla basbasa kalinca gercegi oldugu gibi ozumleyecek bir yetenege sahip olabilecegine inaniyordu.
buda olumden sonra ne olduguyla ilgili sorulara yanit vermek istemiyordu. boyle bir soruyla karsilasinca ya susuyor, ya da soyle diyordu: gogsunuze zehirli bir ok saplanmis olsa, oku cikartmaya calisacak yerde, oku atanin kim oldugunu, hangi kasttan, hangi soydan geldigini, boyunu bosunu, oku atmaktaki amacini falan mi arastirmaya kalkardiniz? ben bir seyi aciklamiyorsam birakin aciklanmamis olarak kalsin. peki neden aciklamiyorum? cunku o seyin aciklanmasi size hic bir yarar saglamayacaktir da ondan. cunku bu sorulara yanit aramak ne aydinlanmaniza, ne bagimliliktan kurtulup ozgurlugunuzu kazanmaniza, ic suskunluguna, gercege ermenize, nirvana’ya erismenize katkida bulunabilir.
buda ogretisinde hic bir dogma, ic yasantiyla dogrulanamayacak hic bir inanc getirmemeye ozen gostermistir.
varolus, devingen gucunu nedensellikten alan surekli bir olusum, degisim surecinden baska bir sey degildir; varolsun ardinda duragan bir oz, tozel bir nitelik yoktur. budizm’de tozsuz, ozvarliksiz bir nedensellik vardir.
ulasmak icin caba harcamak istedigim ilginc hos guzel bi kelime..
bunun otesinde solisti, kurt cobainin sesinin muthis oldugu gruptur. birçok şarkılarındaki gitar notaları basittir ama kulaga çok hoş gelir nedense..
lithium la ağladığım come as u are la sızladığım smells like teen spirit' le ortalığı dağıttıım rape me ile duvarlara yapıştığım kurt cobain i abim gibi sevdiğim gelmiş gecmis en iyi grubu..
(#547289)
(#547297) entryleri ile sözlüğün "püf noktaları" açığını kapatmaya niyetli olan, uzun zamandan beri kendisini görmediğim, varlığına sevindiğim pek değerli yazar.
Gitar ve vokalde Kurt Cobain, bas gitarda Krist Novoselic ve bateride Dave Grohl. 1988 yılında çıkardığı ilk albümle (Bleach) sesini pek duyurmayan grup, 1991 yılında çıkardığı Nevermind albümü ile müzik dünyasında tam anlamıyla bir çığır açtı. 4/4'lük ritm kalıplarıyla, yalın fakat akılda yer tutan melodileriyle ve vurucu sözleriyle kendine özgün bir tarz oluşturan solist Kurt Cobain, aynı zamanda çalkantılı yaşamı ve uyuşturucu bağımlılığı ile de gündeme gelmiştir. Grunge adı verilen bu müzik tarzında hızlı bir tempo ve defalarca tekrarlanan nakarat bölümü en belirgin özellikler olarak karşımıza çıkar. Grunge bu yönüyle Punk müziği de andırır fakat Grunge ile Punk akımları temsil ettikleri kuşaklar ile birbirlerinden ayrılır.
1990 veya 1991'de, tam hatırlamıyorum, evimize kablo tv'nin gelmesiyle 3 kanallı hayattan sıyrılarak mtv ile tanışmamdan çok kısa süre sonra nirvana ile de tanıştım. o güne dek modern talking ve sandra gibi isimleri dinlerdim ve led zeppelin, rolling stones gibi grupların video çalışmaları ekrana geldiğinde "bunlar da müzik mi böyle böğğkk, insanlar bu iğrenç şeyleri nasıl dinleyebiliyorlar" diye düşünürdüm..... ta kiiiii...... smells like teen spiriti duyana kadar. işte o benim kader anım oldu. bir daha asla modern talking ve türevlerini dinlemedim, dinleyemedim. artık "iğrenç" olarak nitelendirdiğim, o ana kadar dinlediklerimdi.
kelimelerle anlatilamayacak bir mutluluga erismek. genel kaninin aksine budizmde nirvanaya ulasmak amaclanmaz. buda nirvanayi sadece bir kelime olarak gormustur. onun felsefesine gore kelimlerin (ya da dusuncelerin) hic bir anlami olmadigindan nirvana da anlamsizdir ve nirvanaya ulasilamaz. nirvana tanriya yukselmekle falan alakali bisey degildir zira nirvanaya ulasmaya calisan rahipler tanri denilen seye inanmazlar. kisacasi budizm ve nirvana pek alakali degildir. zavalli buda bazi gerizekalilar tarafindan her zaman yanlis anlasilmistir, bu da orneklerinden biridir. tersi ise samsara'dir.