Bu hareketleriyle sanatçı olamayacağını bir kez daha kanıtlamıştır. gitsin reklam müziği yapmaya devam etsin böyle mevzularda konuşmasın. çok lüzumsuz bir insan çünkü.
ayıptır vs lakin amnk şu adam ölmeseydi girilen entrylerin 3 te 1 i girilmeyecekti lan. ne bu ölen herşeyi sahiplenme içgüdüsü. harbi siktirin gidin çay koyun.
tepki gösterilmemesi gereken durumdur. cahillikle falan da alakası yoktur. insanlar dinlediği şarkılar ya da tanıdığı sanatçılar yüzünden eleştirilmemelidir. ben de bu güne kadar bir kez bile neşet ertaş dinlemedim, suç mu?
eleştirenlerin en az yarısının neşet ertaş ismini ölümüyle beraber duydukları hadise.
ölmeden önce isminin altına 500 entry girilmiş. sözlükte neşet ertaş'ı tanıyıp hakkında entry girecek kadar değer veren kişi sayısı her entry farklı bir yazar tarafından yazılsa dahi 500.
madem bu kadar büyük bir sanatçı olduğunu düşünüyordun girip hakkında 3-5 kelime yazaydın.
nil karaibrahimgil tanımasa da olur, şimdi tanımıştır gerçi. ama çok da önemli değil, nil karaibrahimgil tanımıyor diye bu onun neşet ertaş 'tan daha büyük bir sanatçı olduğunu göstermez ki öyle bir şey olamaz da zaten. nil unutulur gider ama neşet usta türküleriyle yaşayacaktır.
Tanımazsa tanımasın Nil Karaibrahimgil kim ki, hatta bu soruyu Nil'e sorma gereği neden duyuldu anlayamadım, Nil Karaibrahimgil önemli birisi mi de gidip ona bu soru sorulmuş.
Bir yaz boyu hiç durmadan onu dinlemiştik. Çoluk çocuk nerdeyse bütün parçalarını ezberlemiştik.
Birçok türküsüne de eşlik ediyorduk..
'Karadır şu bahtım kara / Sözüm kâr etmiyor yare / Yüreğimi yaktı nara / Eyvah...'
Köy yolunun kurumaya yüz tutmuş derelerinin yanından geçerken, dağlara sis çökerken, Tonya'nın yemyeşil yamaçlarını seyrederken, daha önce hiç yolumuzu düşürmediğimiz Anadolu kasabalarından geçerken onu dinliyorduk.
Çocuklarda nasıl bir etki bırakıyordu bilmiyordum.
Bildiğim tek şey; felaket alışmışlardı.
O kadar ki, ne zaman uzun yolculuğa çıksak, 'Baba Neşet Ertaş koysana..' diyorlardı.
Bizim için uzun yolculuğa çıkmak biraz da Neşet Ertaş dinlemek demekti.
Çocuklar Neşet Ertaş'la daha önce görmedikleri köyleri, kasabaları, şehirleri gezmiş oluyor, ben çocukluğuma gidiyordum!
Oyun havaları çalıyordu, benim boğazım düğümleniyordu.
'Sallan boyuna bakıyım / Elmas küpeler takıyım / Eğil gerdandan öpeyim / Üç o yandan beş bu yandan / Bir de gönül yaylasından / Haydan olur huydan olur /Arap atı taydan olur / Bu güzellik soydan olur...'
Siyah beyazlı TRT'den her bayram sabahı yükselen Neşet Ertaş oyun havaları mahallemizi çiçeklendiriyordu.
Avucuna para sayarak çocukluğumuzu satın alabileceğimiz bir Affan Dede yoktu, hiçbir zaman da olmayacaktı.
Ama her türküsüyle çocukluğumuza dönebileceğimiz çok şükür bir Neşet Ertaş'ımız vardı...
Her türküsü çocukluğuma götürüyordu beni.
Ramazan hazırlığı için annelerimizin yufka açtığı bahçelere, rüzgârda uçmasın diye iç içe geçirdiğimiz mika toplarla akşamlara kadar top oynadığımız sokaklara, bütün bir mahallenin geniş bir aile hüviyetine büründüğü o bayram günlerine gidiyordum.
* * *
Bir gün, Milli Eğitim Eski Bakanımız Nimet Çubukçu'dan sevgili Mustafa Karaalioğlu'na kadar birçok dostun yer aldığı bir dost meclisinde canlı canlı dinlemek nasip olmuştu.
Bir şey dikkatimi çekmişti:
Sazını çalarken, bozlak türküleri çığırırken nerde olduğu, kaç kişinin kendisini dinlediği Neşet Ertaş'ın hiç umrunda değildi.
Yüz bin kişiye konser verirken nasıl bir coşkuyla söylüyorsa, ıssız dağ başlarında da aynı coşkuyla söyleyecekmiş gibi bir hali vardı.
Şöyle ayak üstü konuşmuştuk.
Mültefitti.
Mütevazıydı.
Gönül ve aşktan gayrı hiçbir sözden heyecan duymuyordu.
* * *
'Ben bu yaz bronzlaşmak / Kendimle uzlaşmak / Yer yer yozlaşmak / Uzaklaşmak istiyorum' şarkısını dillendiren bir Nil Karaibrahimgil kızımız vardı.
Hani bir aralar arzı endam ettiği reklam filminden mülhem 'Özgür kız' diyorlardı.
Sen ve senin gibiler 'bronzlaşmak, mümkünse biraz da uzaklaşmak isterken' o aşıkların yüreğinde, dertlilerin sinesinde hep yaşayacak: 'Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor / Hiçbir tabip yarama merhem olmuyor / Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor / Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen..'
Yüzyıllar geçse de bu ülkenin sokaklarından, caddelerinden, meydanlarından aşk çekilmediği müddetçe o hep var olacak: 'Seher vakti garip bülbül öterken / Kirpiklerin oku yar yar cana batarken / Cümle alem uykusunda yatarken / Kimseler duymadan yar oy / Gel gizli gizli gel gizli gizli..'alıntı salih tuna/yeni şafak
tanımak zorunda mıdır düşüncesini taşıyanların da neşet ertaş' ı tanımadığını gösterir açıklamadır.
ki tanısa sevmeme olasılığı çok düşüktür çünkü neşet ertaş belirli bir kesime değil bu coğrafyaya mal olmuş bir insandır.
neşet usta hayatta olsa bu konunun eminim tekrar açılmasını kesinlikle istemezdi bence onun sevenleri olarak ona ayıp etmeyelim.
ayrıca bu konu zamanında neşet babaya söylendiğinde kendisi kendine yakışan bir üslup içerisinde ''tanımayabilir gözlerinden öperim'' demişti.
nil'in ayıbı değildir. gençleri kendi öz kültürüne, müziğine bu kadar uzak yetiştiren sistemin,medyanın,devletin ayıbıdır. içli köfte ve lahmacun dururken burger kinge giden de aynı ayıbı işler.