nil'in neşet ertaş'a isterseniz basınla paylaşabilirsiniz dediği mektuptur. bunu dedikten sonra kendi paylaşmamış olsa gerek. neşet ertaş da gazetecilere hayır dememiştir. nil'in üzerine daha fazla gelinmesin diye... gönlü derya...
ağzından salyalar akıtarak saldıramaya yer arayan insanları pek sevindirmiş durum. halbuki mektubu yayınlayanın neşet ertaş'ın kendisi olduğunu, telefon konuşmasının ise bir radyo programından ** alındığını bilseler her şey çok başka olurdu değil mi azizim? yoksa olmaz mıydı ha?
reklam yapmak da zorlaşıyor tabii gittikçe, insanın ruhu kirlenmeyegörsün, haddini, hududunu bilmez oluyor, boyundan büyük laflar kusuyor, kustuğunu yemesi ise bambaşka bir mevzu tabii.
kara kıtaya hayat veren koca nil'in reklamlara hayat veren adaşının özür mektubudur.
'merhaba neşet abi, ben özgür kız nil, hayatı reklam tadında yaşadığım için yaşandı bunlar. sizden özür diliyorum. kendimi komik duruma düşürdüğüm için.'
şeklinde kısa bir mektup yazsaydı başarı şansı yükselirdi.
merhaba ben nil.nasılsın iyi misin.bizleri sorarsan iyiyiz ve dağları taşları kurtları kuşları yaratan allahıma iyi olman için duacıyız.
geçenlerde bana seni sordular tanımadım aslında tanımıyor değilim.ismen tanıyamadım yani,görsem simanı cıkartırım yani.hani birden sorunca şey edemedim, yoksa niye tanıyamayayım seni.yoksa tanırım tabi benim neşet dinleyen arkadaşım bile var kaliteli her tür şeye ok yani.bilirsin biz de 60 yaşını aşan her sanatçı efsanedir ama ben seni nasıl gözden kaçırdım hayrettir.
işler nasıl neşet amca, bana sorarsan işler gayet iyi samanyolu tv hayatı yaşayan ergenlere cnbc-e dizilerinden fırlama sözler satıyorum, şarkılarım very simple ama para perfect e bir de sempatiğim, ha boğaziçi diploması olunca da zerre kişi sorgulamıyor zekamı kültürümü, ismail yk nın yaptığını yapsam yine biri bişey diyemez kapı gibi diplomam var.
neşet amca kısacık boyunla o kocaman sazı nasıl çalıyorsun anlamadım ha bir de yeni albümümde bir düet yapalım mı dehşet olur iyi de pay veririm sana ha düetten sonra bir de öldün mü oh değme keyfime.
mektubuma burada son verirken büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum.
mektubun en komik bölümü için: ''Neşet Ertaş'ı üzmüş olabilirim. Sözlerim yanlış anlaşıldı, o gerçek sanabilir. Kelimeleri sevmiyorum, çok kayganlar...'' *
mektubu okuduğumda bir kaç yıl önce zülfü livaneli' nin bir dostunun kendisine yazdığı mektubu çalıştığı gazetede haber olarak yayınlatması geldi aklıma. bunlar sanatçı evet ve burası türkiye...
küçük dinleyicilerine bu olay sayesinde neşet ertaşın adını da duyurmuş olması güzeldir; fakat kendisinin de küçük dinleyicileri gibi neşet ertaş'ı bilmemesi üzücü bir durumdur. bu yüzden beklenen bir davranıştır.
burda da telefon konusmasi var. bir nil'in cevir kazi yanmasin konusmasina bakin, bir de neset ertas'in iyi niyetine ve mutevaziligine.
bu konusmadan sonra kendine "sanatci" denildigi her seferde bir daha dusunmen lazim nil karaibrahimgil. ayrica bikmadiniz mi artik koseye sıkısınca " bu ulkenin cografyasi" edebiyati yapip kazı cevirmeye. kendi adima biktim sizin gibilerin samimiyetsizliginden.
öylesine büyük bir ustaya 'sayemde popüler oldu'demesi,doğrusu benim de içimi acıtmıştı ama hatasını düzeltmesi hoş olmuş.Ayıp olan kişiyi tanımamak değil,tanımadan yorum yapmak.
hadi diğer söylemlerin çarpıtıldı diyelim. bu mektubu basınla paylaşmak neyin nesi biri açıklasın. bu reklam değilde nedir? mektubunu usulca neşet ertaş'a ilet madem neşet ertaş tarafından yanlış anlaşıldığını düşünüyorsan. zaten o senin hatanı görüp affederse amacına ulaşmış olmaz mısın?
çarpıtılan sözlerinden dolayı masumiyeti her ne kadar sürse de, sırf bu yüzden tüm samimiyetini yitirmiştir nil hanım.
