(hüznün insan yüreğine taarruza geçebilmesi için tüm ayrıntıların hazırol!da durduğu bir zaman ihtilali... acılar tekmil vermiyor...)
-"hiç kimse bilmez ki şarapn'eli kanlı bu akşamların... satırarası sürgünlerde bıçaksız kaçışlara militan ve darp izine rastlanmış adli tıp raporlarında... bilmez ki, kaç kez vurursa o kadar yaşatır katilini, körpe düşe diş geçirir bu hayat, bilmez..."
diye diye kendimi arıyordum bir paragrafta, yoktu noktası, virgülü cümlelerimin...
mürekkepsiz bir kaçışın intiharına ölüm süsü vermiştim, yabanıl uykulara iki damla okyanus düş'erken, yelkenler fora... hani ufkunu arayan bir kızıla kanar ya martılar tan vakti... ellerimde mevsimsiz g'öç kalıntıları, kaçışlar suskun metaforda...
...ve bahçedeki tırtılların kelebek olmaktan vazgeçtiği buzyanığı bir gece çıkageldi ışık, ka(hı)rla beraber... türbülansı olmayan bir odada sigaramın külünün savruluşuydu, çocukluğumun gülüşüydü belki...
neydi bizi radyasyonlu bir çerçeveye mıhlayan o tebessümün iksiri..?cehennemimi söndürecek yaşı henüz akıtmamıştı keşke'lere bezenmiş ağıtlarım. sarıldığım gün'ahların ardında silik bir resim gördüm, onundu ... dinlediğim bütün sesler pıhtılaşmış kan gibi yapışıyordu zihnime, her harfin arkasında o vardı...
Aynı yerde ayrı düşmüş bir zincire lehimli yazgının eş zamanlı eğrileri, geçmişinden kopuk, geleceğe dönük iki kalp boşluğuydu içine düştüğüm çukur, birileri aşk'a düş(ür)müş olmalıydı... eğilip almaya mecalsiz, koparıp atmaya deccal'siz...
henüz sıvı hale geçmemişti ihraç fazlası duygu çıkmazları, perakende yalanların sokağında ayaza bileyerek yüreğimi,henüz değil... şakaklarına bir yaşam dolusu yalnızlık dayanmışken gün(l)eşinin... vazgeçmek ve direnmek zar atıyordu terasta...
(onun için hissettiklerim birer cenin gibi kalbimde asılı, bir gün onun bedeninden doğup doğamayacağı hakkında da bir fikrim yok. ama ruhumun bir bildiği olmalı ki bir geri dönülmezlik içinde teslimim...)