kaplanı ısırmaz yanak sürter , zebrası şendir , ekmek almak için bi tomar para verirsin parası değersizdir , kıyafetler üfür üfürdür , zencilik full olup neşelilik hat safadadır.
Yukarıdaki (#37966257) numaralı girdiye istinaden yazıyorum,
Gelişmemiş ya da yeni gelişen toplumlarda en sık rastlanan durumlardan birisidir.
Bu tür toplumlarda hastalığa ve enfeksiyona bağlı bebek ölümleryle çok sık karşılaşıldığı için doğan çocuklar hemen nüfusa kaydettrilmez. Çünkü kentleşmenin olmadığı yerlerde bu tür resmi işler oldukça zordur ve uzun bir prosedürü vardır. Haliyle yaşayıp yaşamayacağı bile belli olmayan bebekler için büfus işlerinde çok da acele edilmez. Hatta daha önceden kaydı yapılıp ölen bebek varsa ve yaş farkı da çok değilse yeni doğan çocuklara ölen kardeşin nüfus cüzdanını verirler.
Bu durum, bir dönem ülkemizde de yaşanmıştır. 70'li yıllara kadar özellikle de Doğu ve güneydoğu bölgelerinde doğan çocukların nüfusa hep geç yazılmaları sebebiyle nüfus idaresinin yazılı olmayan kararıyla yani insiyatifiyle doğum tarihi belli olmayan tüm çocuklar 1 ocak doğumlu olarak keydedilmişlerdir. Bu şu an da böyledir. Çünkü aileler eskiden bu tür işleri çok da önemsemedikleri için çocuklarının doğumlarını güz başlangıcı, don tutması, ilk karın yağması, ekin zamanı, hasat zamanı gibi halk takvimine göre kodlamışlardır. Haliyle belirli bir gün olarak bir kenara yazılmamıştır.
Diğer yandan buradan hareketle, ailesi tarafından terkedilen ve kimlik bilgisi olmayan erkek çocukları Adem, kız çocukları ise havva olarak yine 1 ocak doğumlu olmak üzere kayıtlara geçirilmişlerdir.
Bir şeyler alabileceğim ucuz bir marketten içeriye girdiğimde ilk başta söyleyeceğim şey kesinlikle yolumu kaybettiğim ve aradığımı bulmaya yön bulma bulma yeteneğimin yetmediği.
Sokaklarda kafamız yeteri kadar delik deşik oluyordu ve cebimize giriyordu bir kaç kuruş para.
Telefon çalıyor arayan ev.
Gıda gereksinimlerini bir çırpıda sayıyor annesinin kusmuğundan beslenen kuş yavruları.
Pelte beynimizle market arabasına birer birer koyuyorduk evimizin sıcaklığına götüreceğimiz ürünleri.
Sucuk,salam ve sosis alırken bilmiyordum at ve eşek etinden yapıldıklarını.
Köfte diye aldıklarımın kesilen hayvanların kemiklerinden ve yenilmeyen bölümlerinin kıyma makinesinden geçirildiğini.
Kırmızı etin kilosu kaç para olmuş?
Beyaz et reyonunda gezinirken orta halli dostu tavuk ve yumurta reyonuna yanaştığımızda;
Aklımıza tavukların yirmi bir günde büyüdüğü ve antibiyotik dolusu yemlerle beslendiği haberleri geliyor.
Kendimizi geri çekip balık reyonuna yaklaşıyoruz kendinden emin her delikanlı gibi.
Tezgahın önünde hamsi yirmi lira yazıyor.
Biz daha tanesinin mi yoksa kilosunun mu olduğunu anlamadan soluğu tavuk tezgahında alıyoruz.
Olsun be kesin basında çıkan haberler yalandır.
Tavuk eti yemeyeceğiz de ne eti yiyeceğiz.
Almak için olmasa bile kırmızı et tezgahının önünde turistik gezi yaptıktan sonra un mamullerinin önüne geliyoruz.
Biz zaten undan yapılanları tüketmeyi severiz.
Market arabası dolu gözüksün diye bolca makarna ile dolduruyoruz.
Tam kasaya yanaştığımızda süt ve süt ürünlerini unutuyoruz.
Bir servet harcadığımız,vicdanımızı rahatlatan günlük ve pastörize sütler ne çocuklarımızın boylarını bir santim uzatıyor.
Sokak hayvanları ne sütlerinizi içiyor nede et ürünlerinizi yiyiyor.
Şekerlemeleriniz domuz jelatinlerinden yapılıyor.
Çikolata ve büsküvileriniz kanserojen etkisi olan palm yağında yapılıyor.
Bu arada anlattıklarım Nijerya da yaşadığım zamanlarda izlenimlerimin kağıda dökülen gerçekleridir.
Nijerya da hayat böyle.
Siz şükredin halinize.
--spoiler--
Hollanda menşeli petrol devi Shell, 1995 te Nijerya da petrol çıkarabilmek için iktidardaki askeri cunta ile antlaştı. Bu antlaşmanın sonucunda petrol havzasında yaşayan Ogoni kabilesinden binlerce insan göçe zorlandı. Ogoni halkının büyük bir kısmı komşu ülkelerde mülteci olarak yaşamak zorunda kalırken, Shell e karşı kampanyalar yürüten yüzlerce kişi cunta tarafından idam edilerek öldürüldü. idam edilenlerin arasında, Shell in pisliklerini dünyaya duyuran Nijeryalı yazar Ken Saro Wiwa da vardı. Şu an Shell, buradan çekilmiş olsa da Nijer Deltası nın başka yerlerinde çalışmalarına devam etmekte ve bölge halkının geçim kaynağı olan balıkçılığı yok etmektedir.
--spoiler--
başkent : abuja
yüzölçümü : 923,770 kilometrekare
nüfus : 126,636,000
dil : ingilizce , yoruba , hausa , ibo * , fulani
okuma yazma oranı : %57,1
din : % 50 müslüman , % 40 hristyan , %10 diğer dinler
para birimi : naira
başkenti lagos olan şehir. bu şehire iş görüşmesi için giden bir türk vatandaşını havaalanından nijeryalı bir şöför alır. şehirin içinde giderlerken şöför kırmızı ışıkta geçer. bizim türk, şöföre neden kırmızıda geçtiğini sorar, şöförün cevabı ise " o lamba 3 gündür kırmızı yanıyor " olur. gerisini varın siz düşünün.