Birleşmiş Milletler, Nijerya’da Boko Haram terörü nedeniyle gelecek bir yıl içinde 75 binin üzerinde çocuğun açlıktan ölebileceğini açıkladı. Örgüt, devletlere acil yardım çağrısı yaptı.
afrika'da en çok internet kullanıcısı olan ülke.
ülkede internet kullanıcı sayısı 86 milyon 436 bin 611 dir (dünya sıralamasında 7.) ve ülke nüfusun %47.44'ü internet kullanmaktadır.
Ordusunun Boko Haram örgütüne yönelik hava operasyonunda mülteci kampı ve görevlilerin bulunduğu bölgenin yanlışlıkla bombalanması sonucu 100'den fazla kişinin hayatını kaybettiği ülke.
Bir şeyler alabileceğim ucuz bir marketten içeriye girdiğimde ilk başta söyleyeceğim şey kesinlikle yolumu kaybettiğim ve aradığımı bulmaya yön bulma bulma yeteneğimin yetmediği.
Sokaklarda kafamız yeteri kadar delik deşik oluyordu ve cebimize giriyordu bir kaç kuruş para.
Telefon çalıyor arayan ev.
Gıda gereksinimlerini bir çırpıda sayıyor annesinin kusmuğundan beslenen kuş yavruları.
Pelte beynimizle market arabasına birer birer koyuyorduk evimizin sıcaklığına götüreceğimiz ürünleri.
Sucuk,salam ve sosis alırken bilmiyordum at ve eşek etinden yapıldıklarını.
Köfte diye aldıklarımın kesilen hayvanların kemiklerinden ve yenilmeyen bölümlerinin kıyma makinesinden geçirildiğini.
Kırmızı etin kilosu kaç para olmuş?
Beyaz et reyonunda gezinirken orta halli dostu tavuk ve yumurta reyonuna yanaştığımızda;
Aklımıza tavukların yirmi bir günde büyüdüğü ve antibiyotik dolusu yemlerle beslendiği haberleri geliyor.
Kendimizi geri çekip balık reyonuna yaklaşıyoruz kendinden emin her delikanlı gibi.
Tezgahın önünde hamsi yirmi lira yazıyor.
Biz daha tanesinin mi yoksa kilosunun mu olduğunu anlamadan soluğu tavuk tezgahında alıyoruz.
Olsun be kesin basında çıkan haberler yalandır.
Tavuk eti yemeyeceğiz de ne eti yiyeceğiz.
Almak için olmasa bile kırmızı et tezgahının önünde turistik gezi yaptıktan sonra un mamullerinin önüne geliyoruz.
Biz zaten undan yapılanları tüketmeyi severiz.
Market arabası dolu gözüksün diye bolca makarna ile dolduruyoruz.
Tam kasaya yanaştığımızda süt ve süt ürünlerini unutuyoruz.
Bir servet harcadığımız,vicdanımızı rahatlatan günlük ve pastörize sütler ne çocuklarımızın boylarını bir santim uzatıyor.
Sokak hayvanları ne sütlerinizi içiyor nede et ürünlerinizi yiyiyor.
Şekerlemeleriniz domuz jelatinlerinden yapılıyor.
Çikolata ve büsküvileriniz kanserojen etkisi olan palm yağında yapılıyor.
Bu arada anlattıklarım Nijerya da yaşadığım zamanlarda izlenimlerimin kağıda dökülen gerçekleridir.
Nijerya da hayat böyle.
Siz şükredin halinize.
Yukarıdaki (#37966257) numaralı girdiye istinaden yazıyorum,
Gelişmemiş ya da yeni gelişen toplumlarda en sık rastlanan durumlardan birisidir.
Bu tür toplumlarda hastalığa ve enfeksiyona bağlı bebek ölümleryle çok sık karşılaşıldığı için doğan çocuklar hemen nüfusa kaydettrilmez. Çünkü kentleşmenin olmadığı yerlerde bu tür resmi işler oldukça zordur ve uzun bir prosedürü vardır. Haliyle yaşayıp yaşamayacağı bile belli olmayan bebekler için büfus işlerinde çok da acele edilmez. Hatta daha önceden kaydı yapılıp ölen bebek varsa ve yaş farkı da çok değilse yeni doğan çocuklara ölen kardeşin nüfus cüzdanını verirler.
Bu durum, bir dönem ülkemizde de yaşanmıştır. 70'li yıllara kadar özellikle de Doğu ve güneydoğu bölgelerinde doğan çocukların nüfusa hep geç yazılmaları sebebiyle nüfus idaresinin yazılı olmayan kararıyla yani insiyatifiyle doğum tarihi belli olmayan tüm çocuklar 1 ocak doğumlu olarak keydedilmişlerdir. Bu şu an da böyledir. Çünkü aileler eskiden bu tür işleri çok da önemsemedikleri için çocuklarının doğumlarını güz başlangıcı, don tutması, ilk karın yağması, ekin zamanı, hasat zamanı gibi halk takvimine göre kodlamışlardır. Haliyle belirli bir gün olarak bir kenara yazılmamıştır.
Diğer yandan buradan hareketle, ailesi tarafından terkedilen ve kimlik bilgisi olmayan erkek çocukları Adem, kız çocukları ise havva olarak yine 1 ocak doğumlu olmak üzere kayıtlara geçirilmişlerdir.