hrant dink'in ve bilimum aydının solculuğuna vs. laf eden şahısla ilgili bir haber.
"alperen ocakları genel merkezinin düzenlemiş olduğu istişare toplantısının ardından araştırmacı yazar nihat genç 'in ülke gündemi ve gençliğin göstermesi gereken tutumla alakalı olarak düzenlemiş olduğu konferansa geçildi. konferansta çok sayıda üniversite öğrencisiyle birlikte genel merkez yönetimi hazır bulundu. konferansa eski ocak genel Başkanı Halil ibrahim Yılmaz, BBP MKYK Üyesi Eski Milletvekili Ökkeş Şendiller ve ankara müteahhitler derneği başkanı tahir tellioğlu da katıldı. konferansın ardından üniversite öğrencileriyle teker teker sohbet edildi bundan sonra alperenler olarak izlenmesi gereken yol hakkında fikir alışverişinde bulunuldu."
ülkücü geçmişini düşünce birikimi açısından avantaja dönüştürmekte başarısız kalmış; mor külhani tonunda punk solculuktan, yurtsever-miş gibi yapan milli-niyetçi nihilistliğe çabuk geçen, geçerken kavramların tümünün içini, kendi bildiği, o an içinden geldiği gibi dolduran, içinden gelenin de, getirenin de pişman olduğu, karşısında ona ayak yapanın sus pus durduğu;
anadolumun yanlış aşığı, konserve sevmez muhafazakar, pamuk a kızgın demokrat, herkesle mersin milliyetçisi, o gider tersine komünizan, biraz yunus ama gülmeyen ayva, ağlayan nar, kızgın fethullah; *
dünyanın tüm iyi ikonlarını * yakasına rozetlemiş ama tv de muhabbete gitmek için bindiği dolmuştan inerken, diline pelesenk öncesi hepsini düşürdüğü söylenen, ajitatif tekrarın propaganda gücünü keşfetmiş otis-abimiz;
batıya giden bir gemide, belki de doğru olarak, doğuya koşan; ancak koşarken kaptanı da miçoyu da ahçıyı da devirdiği için; yönünü yitiren, yelkeni yel almaz, aç kalmış kişi; *
medyanın bilgi bombardımanı karşısında çaresiz kalan çok kişi gibi önce hippiliğe, oradan da yeni tür bir anarşizme sığınan; dinleyen kişiyi önce "doğru ya!" sonra "dur ya!" ardından da "yok ya!?" hür düşüncesine boğan; konuşmanın sonunda, bir ton odun çiğnetip, bir gram bal tadında sizi bırakıp kaçan;
milliyetçiliği, devrimciliği, evrimciliği, sevr-imciliği temize çekmiş; dünyanın tüm iyi felsefelerinin özetini çıkarmış, dünyanın tüm kötülüklerine bilmeden bulaşmış, kendisi dahil herkese kızgın adam; *
redingotu bir yıkansa, dünyanın momolarına "kirlenmek niye güzel olsun?" dedirtecek;
saçlarını bir yıkasa, bir savursa bir yerlerde devirim * olacak; hiç sahnelenmeyecek bir oyunun sanal yönetmeninden rol çalıp sonra yönetmeni mesleğinden edebilecek, marjinal hayat okulunda tek tabanca, samimi tiyatrocu;
övsem mi yersem mi bilmediğim, kalıplara sığmayan, kendi kalıbını her sky turk cenginde yeniden döken; komplocu değil-miş gibi yapan, şahane "komple" teorisyeni;
yerel köyün edebi öykücüsü kalmak yerine, fareli köyün pasaklı kavalcısı olmayı tercih eden ki çizmeli kedi kıyafeti nedeniyle fareleri ters yöne kaçırmasıyla meşhurdur; ara sıra şahane doğruları dile getiren, alınlık epeyi lafa sahip ama siz o laflarının bayraktarlığına soyunursanız birden sizi "kral çıplak" diye aleme reklam edip dımdızlak ortada bırakabilen sinirbaz kişi;
aslında bir göl balığı ama okyanusa düşmekle şaşkın, küfürbaz balıkçının ağından yer sofrasına, ver veriştir dağından der deriştir bağına bir adımda zıplayan, kendi çöplüğünde peygamber olunmayacağını bilmekle yaralı, bu yüzden sürekli dünya değiştiren, cennetten ve cehennemden kovulmuş, arafta yaşamayı bir ilham kaynağı gören, bir rahatsız eder/konuşur/yazar kişi;
onu kategoriye sokmak, övmek ya da yermek belasından kendini kurtaranlara ise yararı dokunabildiği de söyleniyor.
karadenizdeki hamsi balıklarıyla fazla haşır neşir olmuşluğunun trabzonlular üzerindeki horon etkisi, pangaltıdaki kelebekleri yanlış sevgiden ölüme götürmüş diyorlar, biraz abartıyorlar ama biraz abartmadan da yaşamın çıplak gerçeğine dokunmak olanaksızdır; ki bunu kendisi en iyi bilen ve iyi uygulayanlardandır!
daha çok önceleri ankara leman kültür de görmüştüm kendilerini. o sıralar pek tanınan biri değildi. söylediği abuk sabuk şeylere kulak kesilen insanlar adeta kendilerinden geçmiş gibiydiler. ki bu güruhun büyük bir kısmı taş gbi hatunlardan oluşuyordu. çizgisinin ne olduğunu yıllardır anlamış değilim. geçenlerde de mehmet ağar la bir dyp mitingine katılmış. seçimlerde bir misyon üstlenecek mi çok merak ediyorum.
kendine aydın diyenlerden daha aydın olan zat-ı muhterem. bizim gibi gençlerin onun fikirlerine ihtiyacı vardır. (bkz: kartel medya) onun söylediklerini doğru bulmasına rağmen kendi çıkarlarına ters düştüğü için bu değerli insanı yayın organlarına çıkartmazlar.
halkçı olmaktan çok miliyetçi olan, eleştiriyle hakareti karıştıran, ne kadar bağırıp çağırırsa o derece haklı olduğunu düşünen, çizdiği bu antipatik portreyle yaptığı doğru tespitlerin ıskalanmasına neden olan yazar kişi.
müzigimizde tuluyhan ugurlu bey ne ise, edebiyat mi desek, yazi birikimimiz mi desek bu beyefendiler de odur kanimca.
ve kendisiyle ne zaman karsilasmak durumunda kalsam, önce, yasayacagim hazzin icimde olusan pariltili taslaginin etkisiyle derin bir nefes alip, söyle etrafima bir bakinip kendisine ; zirvalariyla parali konserlerine ya en büyük derdi kücük köpeginin periyodik kuaför randevulari olan, daha gürültüyü ya da o vasfa dahi erisememis sesleri duyar duymaz, -aslinda bilincaltinda emfiye vazifesi gören bu müzigin- adi gecen sahisla birlikte gösterilesmesiyle ( ya da birseyler gösterilir hale gelmesiyle), yerinden sicrayip hayati boyunca hic erisemedigi sahne büyüsüne iste o anda kendi de katilmak isteyen anneannelerin, ya da ilkokul ögretmeninden ögrendigi tabirle bu tür 'etkinlik'lere katilmanin kisisel gelisiminde yararli olabilecegini, isleri gücleri bikmadan yilmadan birseyler, coklukla da yararsiz, gereksiz ve hic de iyi denemeyecek birseyler söylemek olan grup liderlerinin telkiniyle, ergenlikten yarali 'yazik' genclerin, bayramdan artakalmis harcliklariyla gittigi tuluyhan ugurlu bey'e de demek istedigim gibi; nazim hikmet'in adnan menderes'e haykirdigi su tümceyi bagirmak isterim:
" milletimin en talihsiz gecesi nihat bey, ana rahmine düstügünüz gecedir!"
öğrendiği 2-3 tane afili kelimeyi de hakaret etmek için kullananan insanların anlayamayacagı bir usluba sahip oldugunu düşünüyorum.
bu ülke öyle bir ülke ki illa birilerini bi çizgiye oturtacaklar.hasan x olmalı hüseyin y olmalı anasının gözü z olmalı gibi.belki adam senin gibi aidiyet duygusuyla yaşamsal fonksiyonlarını sürdürmüyor? "gerçegin yanında durmak" , "bi yola baş koymak yerine bütün yolları ezberleyip her kesimi anlayabilmek" duygusunu hayatında tatmamış bir insan elbette fanatik ve taraftar olma duygularıyla yanıp tutuşan bir insandır. sürekli "hangi çizgide oldugu belli degil" ne demek bunu birisi bana açıklasın.
insanları giyimiyle , kıyafetiyle , saçıyla inceleyip , araya da kültür saçtığını göstermek için saçma sapan türkçeden uzak kelimeleri sokan , asıl faşistligi dış görünüşü eleştirerek yapmış olan , karakteri gelişmeden bi kaç bilgi öğrenmiş insanların nihat genç'i eleştirmeye hakkı yoktur.
"bu ülkede fikir tartışılsın" deyip birinin fikirini eleştirince ağzına pelesenk ettikleri "faşist" kelimesini ota boka söyleyen insanlar kadar çelişkiyle haşır neşir olmuş başka bir insan güruhu yoktur.ne sağcısı ne solcusu ne muhafazakarı.toplumu en fazla tehdit eden işte bu beyni gelişmemiş demokrasi kelebegi olduklarını zanneden , ifade özgürlügünü ; "ben herkese bok atayım nede olsa onlar bana birşey söyledigi zaman -benim fikirlerime saygı göstermeyen faşist adam- olacak" düşüncesi zanneden , içindeki zehiri nasıl dışarıya çıkaracagını bilemeyip saçma sapan cümleler kuran , saygıdan uzak , içinde bulundukları acınası durumun farkına asla varamayacak kadar sığ düşünceli olan insanlardır.
aslında buradaki sorun nihat genç degildir.nihat genç'de zerre kadar umurumda degildir. kendisi araştırmacı ve bilgili bir şahsiyettir.bi insanı geçerli nedeni olmadana körü körüne eleştiren cahil cuhala kesim asıl sorunu teşkil eder.herşeyden öte nihat genç düşüncelerini kıvırmadan ve oldugu gibi anlatan ender simalardandır.böyle bir insanı "kirli emeller peşinde" diye nitelendirmek biraz saflık oluyor.* evet kendisi hrant dink'in düşüncelerini en çok eleştiren insandır.-dikkat edin hrant dink degil hrant dink'in düşünceleri- aralarında bir arkadaşlık ve dostluk vardır.hrant dink'in ölümünden sonra "çok mert ve delikanlı" adamdı demiştir.
anlama güçlüğü çekenler için matematiksel olarak göstermek istiyorum.
nihat genç : türklerin soykırım yapmadıgını , olayların çarpıtıldıgını söylüyor , "düşünüyor"
şimdi cümlelerin son tarafındaki "düşünüyor" kelimesine dikkat edelim.iki taraf birşeyleri düşünüyor , birbirlerini eleştiriyor.o halde ;
hrant dink'in konumu = nihat genc'in konumu.
işte böyle bir durumda bile türklerin soykırım yapabilecek kadar adi bir millet olmadıgını savunan nihat genc'i , hrant dink'in ölümünden sorumlu tutmak asıl faşistin kim oldugunu bize gösterir.
merak edenlere : parttime olarak nihat genç avukatlıgı yapıyorum
komprador işbirlikçi aydıncık ve aydınımsı tavrının yüz küsür yıldır bu topraklarda artık kanıksanarak, aslında tam da en olmadığı en karşıtı olduğu şey sanılmasından kaynaklı, nihat genç de entelektüel sayılmaz küçümsenir aşağılanır vs.. nihat genc i aşağılayan, bu aydıncıklar üstü yaldızlarla kaplanmış fiberglas heykeller gibidir... yaldızı kazır ve yapaylığını, sahteliğini görürsünüz ... veya göremez hala entelektüel sandıklarınızın tavrını gerçek aydın tavrı sanmaya ve bu kişileri de aydın sanmaya devam edersiniz. uykunuzdan uyanmayıp, beyninizi hiç zorlama gereği olmadan bu aydıncıkların size sunduğu kalıplarla düşünerek siz de kenarından aydın sayılabilme umudunu da ussal konforunuzu da muhafaza edersiniz .. ama lanet olsun vicdan diye bir sey var bilimin açıklayamadığı... onu ne yapacaksınız!
konusmalarinda argo kelimelere oldukça yer veren yazardir.soyledigininde arkasindadir bu adam.kullandigi kufurlerle kanal kapanicakmis kapanmicakmis hic umrunda degildir.keyifle izledigim yuce insan trabzonlu yazar,buyuk ihtimallede solcudur.
tv5 e geçmiş olduğunu duyduğum o eski marksist çizgisinden yeşil komünizme kaymış olduğu besbelli olan lemanıda sırt üstü bırakan eskiden çoğu tanıdığımdan daha çok sevdiğim şimdi ise karşıma çıksa yüzüne tüküreceğim şahsiyet.
nihat genç: "büyünce cemil meriç olacağım . evet evet cemil meriç olacağım"
nefti : abi nasıl olcak o ?
nihat genç : ne nasıl olcak?
nefti : yani cemil meriç olmak niye istiyon ki?
nihat genç : ulan allahsız nefti . görmüyon mu kocaman bir sirkteyiz ve seyirci koltukları boş!
nefti : ne kızıyon ya seni misket oynarken üttüm diye . ne bu tantana . git sen kitap oku sinir şey.
[ sene 2007 bir yazar olarak nihat genç ve nefti'nin oğluyla dialoğu ]
nefti: oğlum bak bu nihat genç varya benim çocukluk arkadaşım
nefti filhakika: öyle mi baba . vay be bu adam niye tükürerek konuşuyo baba
nefti: oğlum biraz heyecan ve helecanlarını yansıtıyo sadece , olur o kadar
nefti filhakika: haaaa öyle mi . ama yine de korkuyom be ondan
nefti: korkma oğlum o cemil meriç gibi olmak istiyodu. gerçi olamadı henüz kerata ama...
nefti filhakika: baba ben , cemil meriç olmak isteyen nihat genç olmak istiyom. bu adam gibi değil.
nefti :hünk. nasıl yani oğlum?
nefti filhakika : baksana baba yazdıklarına , konuşmalarına.
16 mart cuma günü selçuk üniversitesinde son vaziyetler 2 adlı konuşmasında salon dolusu öğrencilerin takdirini aldı.
fıkralarla başlayan konuşmasını aşk! diye bitirdi.gerçektende dünyanın ve ülkemizin son vaziyetini gözler önüne serdi ve istanbulun,çanakkalenin özetle anadolunun neden yıllardır parçalanmadığını toprağından geçenlerin bıraktığı (bkz: mevlana) (bkz: yunus emre) (bkz: hacı bektaş i veli) (bkz: atatürk) (bkz: vb.) aşka borçlu olduğunu söyleyen hararetli insan.
diyarbakırda insanlar etrafına toplanmışlar ve şu dialog geçmiş aralarında.
-yav herkese küfür ediyon.helal olsun çok cesursun.
+valla artık para ile yapacam bu işi. olmuyor böyle (gülüyor) gazeteci,milletvekili,vali,kaymakam... hepsinin tarifesi farklı.
-tayyip erdoğana etsene.parası neyse veririz.
+yoooo. o bizden kontenjanlı. *
selçuk üniversitesi atatürkçü düşünce topluluğu bünyesinde 1. si geçen sene yapılan son vaziyetler konferansının 2. si için 16 mart günü üniversitemizi şereflendirmiş aydınımız.
Konuşmasının başlığını "bölünen cadde ve sokaklar" olarak seçmiştir. Bu yüzden önce çevremizde -gürcistan, yugoslovya, bosna-hersek, beyrut, kerkük, kudüs v.s.- yaşanmış olayları şöyle bir hatırlatmış ve buradan hareketle batı'nın demokrasisini eleştirmiş, demokrasinin ancak bu topraklarda yaşayabileceği tezini öne sürmüştür. Ayrıca Antalya civarında mülk edinen Almanlara verdiği ayarla kalbimizi fethetmiştir. Yine konuşmasında insanoğlunun zoolojik bir sınıflandırmaya tabi tutularak sürekli insanlığının unutturulmaya çalışıldığının üzerinde durmuştur. Bu yüzden yunus demiştir, karacaoğlan demiştir, hacı bektaş demiştir, mevlana demiştir. aşk demiştir aşk! o aşk ki yüzyıllardır bu topraklarda insanoğlunu birbirine bağlamıştır.