--spoiler--
Sizi bu kadar çıldırtan duygunun ne olduğunu biliyorum, o kadar yalan söylediniz ki, şimdi hepiniz VAHŞi BiR YALNIZLIK içindesiniz.
--spoiler--
ders almasını bilenler için müthiş ibretler barındırır.
Ülkedeki amerikan uşağı işbirlikçilerinin ipliğini pazara çıkartmıştır
"tv 8 ekranları.
masterchef programı.
somer şef:
-arkadaşlar bu hafta masterchef'te önemli misafirlerimiz var, dünya şöhretleri aramızda, sırasıyla misafirlerimizi takdim ediyoruz, amerikan başkanı biden, kürdistan federe'den barzani, fransa'dan macron, vee, iyi parti'den meral akşener, veeeeeee, imralı'dan apo...
-şimdi yarışmacılarımıza takımlara geçiyoruz, geçen haftanın kaptanı kılıçdaroğlu...
somer şef: -kılıçdaroğlu, bu hafta misafirlerimize hangi yemeği yapıyoruz?
kılıçdaroğlu: bu hafta van dayatma yaptım...
somer şef: van dayatma, tabii yerel adı, orijinal adı: amerika dayatma..
kılıçdaroğlu: millileştirmek için efendim, halkımız kıllanmadan yiyebilsin diye!
mehmet şef: o bıçağı .ötüne sokarım, ne lan milli zilli ayağı, bal gibi amerika dayatma'yı bize yutturma!
somer şef: anlat bakalım kılıçdaroğlu, tatvan dayatma'ı hangi işlemlerden geçirdin?
kılıçdaroğlu: şefim, önce, kılçıkları vatanseverleri temizledim, sonra partiyi marine ettim, on yıl tuzladım limon sıktım beklettim. sonra liberalleri çağırıp atatürk kalıntılarını iyice eziklettirdim. şöyle bir kendine çekti, suyunu fazlalıklarını verdi... kimyonu biberi, tavaya attım, oh mis gibi...
mehmet şef: ulan düzgün konuş benimle pavyona atar gibi tavaya attım ne ayak?
somer şef: şimdi ikinci yarışmacımız kaftancıoğlu'nu çağırıyoruz, alkışlar... anlat bakalım kaftancıoğlu bu hafta sen hangi yemeği hazırladın!
kaftancıoğlu: değil şef, koyunları şöyle kurultaya yatırdım. iki gün beklettim. içindeki cumhuriyetçi kemikleri omuriliği çatur çutur kırıp kırıp çıkarttım... koyun böyle löp löp elime geldi. sonra imamoğlu'yla mangalı yaktık...
mehmet şef: bak, dikkatli konuş, seni o mangala oturturum...
somer şef: şimdi diğer yarışmacımız balbay... balbay'a geçmeden ekürisi tuncay özkan... anlat bakalım tuncay hangi yemeği yaptın...
tuncay özkan: şefim ben bu hafta kerhane tatlısı yaptım, bilezik gibi geçirmek için...
danilo şef: çok ayıp çok ayıp, kerhane tatlısı değil onun adı. ona sömürge lokması denir...
somer şef: nasıl yani?
tuncay özkan: şefim önce yumurta sarısını çırptım, sonra uğur dündar'ı çağırdım, atatürk posterini yatırdık, yumurta sarısını postere sürüp tatlıya iyice yedirdik, oh mis gibi.
mehmet şef: bak oğlum kendine gel, sen kimin posterini yatırıyorsun, o posteri sana yediririm...
mustafa balbay: şefim ben de tuncay özkan'a yardımcı oldum...
somer şef: başka kimler yardım etti...
tuncay özkan: halk tv, krt, tele 1, cumhuriyet'ten sözcü'den arkadaşlar. tavukları önce bir güzel yıkadık, sonra kol kanat but parçaladık.. sonra tavuğun elini kolunu sıkıca bağladık. başka çaresi kalmadı, fırına attık!
somer şef: arkadaşlar şimdiki yarışmacımız selahattin demirtaş. sen hangi yemekleri hazırladın...
demirtaş: şefim ben apo yalama hazırladım.
mehmet şef: bak oğlum burası mutfak, yalattırırım seni... doğru konuş bizimle! ne yalaması oğlum eğleniyor musun bizimle!
somer şef: apo yalama'da nelere dikkat edileceğini inceliklerini biliyorsun değil mi demirtaş!
demirtaş: önce bir güzel yalıyorsun. yalarken diline ağda sürüyorsun ki kıllar bir güzel ağzına gelip iyice temizlensin..
mehmet şef: oğlum ben burada cımbızla kopartacaksın demedin mi nereden çıktı ağdası yalaması..
danilo şef: valla biz italya'da tütsüleyerek yakıyoruz, ringa balığı gibi...
mehmet şef: imralı'da ringa balığını nereden buldunuz?
demirtaş: şefim, o ringa balığı değil, balıkçı argosunda pantolon balığı derler!
somer şef: tek başına mı yaladın, arkadaşlardan yardımcı olan olmadı mı?
demirtaş: bir cihangir ahalisi, liberal ekip, t 24 gazetesi, duvar, topluca... şefim mutfakta bir levent gültekin var ki emmesine kopartmasına vakumuna diline hayranım!
mehmet şef: oğlum sen bizle dalga mı geçiyorsun, kaç defa gösterdim, şöyle bildiğin traş makinesini alıyorsun, bak böyle aşağıya doğru...
somer şef: şimdi de yarışmacılarımızdan emre kongar'ı çağırıyoruz! sen bize hangi yemeği yaptın emre kongar!
emre kongar: şefim ben atatürk dolması yaptım. şefim tarım toplumu atatürk dolması bilmez. atatürk dolması sanayi çağının yemeğidir. şöyle, önce cumhuriyet gazetesini tele 1'i masaya seriyorsun... bıldırcınlara önce uçmayı özgürlüğü egemenliği anlatıyorsun.
mehmet şef: bizi mi yiyorsun lan, bıldırcını bu mevsim nereden buldun?
emre kongar: özür dilerim şef, keklik de olabilir... kekliklere önce zıplaya zıplaya sıçraya sıçraya zeybek oynatacaksın... sonra bir güzel demokrasi yağından geçireceksin. sonra cız bız ateşinde gezdireceksin... çıtır çıtır. incecik kemiklerini sıyırıp sıyırıp afiyetle izmirliler'e chp seçmenine yedirteceksin...
mehmet şef: yiyen var mı bari!
emre kongar: vallahi şefim keklik bıldırcın gani gibi, tele 1'in kapısında eski generaller bile kuyruk oldu. demokrasi diyen koşuyor, yetişteremiyoruz...
mehmet şef: sen maşallah bakıyorum iyi yere dükkan açmışsın!
danilo şef: araya girmek istiyorum. burada anlamadığım bir şey var. yarışmacılar yemeği biz yaptık diyorlar ama kimseyi yemek yaparken görmedim... yoksa içeride bunlara yardım eden birileri mi var, yoksa başkaları yapıyor buraya hazır mı getiriyorlar!
somer şef: danilo şef, sen bir sus, bu milli bir mesele ve milli bir yemeği konuşuyoruz. bu yemek çok tehlikeli bir yemek allah korusun iç savaş dahi çıkabilir. yarışmacılarımız bu yüzden eylemlerinden sorumlu görünmemek için yemekleri gizlice yapıyorlar!
-şimdi de yarışmacımız uğur dündar'ı çağırıyoruz. uğur dündar sen hangi yemeği hazırladın?
uğur dündar: ben en güvendiğim yemeği yaptım, yemeğimin adı: poster yemek!
mehmet şef: yeme lan bizi, onun adı bal gibi gardırop yemeği... bayramdan bayrama çıkartılıp giyilen smokinden adını almıştır! tören festival yemeğidir, her gün yenmez... bu yemekleri halk da yemez. posterin nesini yiyeceğiz oğlum!
uğur dündar: şefim, ekmeleddin gibi çok güvenilir bir yemekle işe başladım, ekmeleddin'in üstüne posteri soslayıp sundum, sonra, meral akşener buğulaması yaptım, posteri yağlayıp kızartma kağıdı gibi üstüne örttüm, sonra her akşam ekranlarda tavuklara servis ediyorum!
mehmet şef: tavuk ne ayak lan!
uğur dündar: tavuk değil, ördek... ördeklerin eline kapıda türk bayrağı veriyorsun, sen yemeği yaparken onlar da bayrak sallıyor... sonra ördeğin iç organlarını çıkartıyorsun, sonra, bilim diyorsun, sanat diyorsun, barış diyorsun, ördekler kendiliğinden tav oluyor..
mehmet şef: yeni icat çıkartma oğlum, 'tav' ne?
uğur dündar: en güzel en masrafsız teknik. yemek pişirilmeden yapılan yemektir, ördekler kendi kendilerine 'tav' oluyor... yani milli duygular içinde marşla coşkuyla anılarla ördeklerin ciğerleri kızarıyor.
danilo şef: vallahi helal olsun, bu çok yaratıcı, ateş yok, fırın yok, tencere yok, ama ördekler 'tav' olup pişiyor, çok yaratıcı bir çalışma! işte dünya mutfağına türk mutfağından bir mucize armağan!
uğur dündar: aynen öyle, ördek seyirciler duygulandıkça ısınıyorlar ateşleniyorlar ve gözleri buğulanıyor ve ördek kendiliğinden 'tav' olup, akşener'e ekmeleddin'e oy veriyorlar!
somer şef: uğur dündar'ı alkışlıyoruz, el değmeden ateşe tencereye mangala koymadan uzaktan gözler ve alkışlarla yemek pişirme tekniği için... yerine geçebilirsin uğur dündar!
-ve yeniden takım kaptanı kılıçdaroğlu'nu çağırıyorum. söyle bakalım kılıçdaroğlu, çok ağır misafirlerimiz var, biden burda, barzani burada, apo burada, macron burada... sence yemeklerinizi beğenecekler mi?
kılıçdaroğlu: şefim, satır bıçak kullanıp .mcıklamasını iyi bilirim... bu malzemeyle ortada türkiye diye bir ülke kalmayacağına garanti veriyorum. kesin beğenirler, çünkü cumhuriyet'i yıkmak için bu etnik mönüyü mezhep mönüsü elime veren onlar! merve kavakçı'nın eski kocasını dahi chp'ye kattım, atatürk'e kafir diyeni kontenjandan vekil yaptım, gıkını çıkartan olmadı. şimdi dananın(ülkenin) bir yarısını apo'nun önüne koyuyorum, .ike .ke yiyecekler, çünkü başka muhalefet yok.
mehmet şef: oğlum düzgün konuş, burası mutfak, sen gelmiş iç savaş çıkartacaksın, manyak mısın lan sen!
kılıçdaroğlu: iç savaş çıkartması şart, yemeğin tadı daha iç savaş çıkmadan yerine gelemez, zaten iç savaş çıkartmayan yemeğin tadı tuzu lezzeti olmamış demektir!
mehmet şef: lan sapık, iç savaşı yemekle mi çıkartacaksın!
kılıçdaroğlu: hayır şefim, iç savaşı, anayasayla oynayarak, demokrasi ve barışla çıkartmak için uğraşıyoruz!
somer şef: sen ne diyorsun kaftancıoğlu, bu mönüyle bir iç savaş çıkar ülke ortadan pat diye bölünür mü?
kaftancıoğlu: evet şefim, iç savaş gelmeden gerçek barış gelmez. (kaftancıoğlu önündeki satırı bıçağı çaktırmadan koynuna saklamaya çalışır).
mehmet şef: şuna bak satırı bıçağı araklıyor, kızım sen manyak mısın, bırak o satırı bıçağı masaya...
danilo şef: hadi başlıyoruz, hazır... beş, dört, üç, iki, bir... başlaaaa!
kılıçdaroğlu: şefim... bu sefer 'fitili ben ateşliyebilir miyim?'...
mehmet şef: geç lan yerine! sen, sana verilen reçeteden sorumlusun!"