nihat behram

entry37 galeri0 video1
    1.
  1. 2.
  2. Sen bağrımı amansızca zorlayan siyahlık;unutma,öldurmekten daha kuvvetlidir ölebilmek...diyen usta yazar.
    edit:dar agacında üç fidan kitabından alıntıdır.
    3 ...
  3. 3.
  4. 4.
  5. "darağacında üç fidan", "ser verip sır vermeyen bir yiğit" ve "kız ali" gibi eserleri ile yakın tarihimizi aydınlatan, toplumsal bozukluklarımızı göze çarpar hale getiren bir dönem ülke dışında yaşamak zorunda bırakılan yurdum yazarı.
    1 ...
  6. 5.
  7. 6.
  8. kendi yazgısına;
    tıpkı yazıldıktan sonra yaşanmış bir öykü gibi karalandı...
    hem "gerçekti", hem " düş"!
    varlığı diş diş olmuş, canını dişlemekteydi.
    ömrü göz göz olmuş, yaş dolmuştu...
    yaşıyor olmasıydı belki de , solmasının tek nedeni...!
    1 ...
  9. 7.
  10. Sen bağrımı amansızca zorlayan siyahlık; unutma, öldurmekten daha kuvvetlidir ölebilmek. (n. behram)
    1 ...
  11. 8.
  12. yazdıklarıyla bana yakın geçmişe dair ışık tutan amcadır abidir. denizi, mahiri , yusufu ondan dinlemek bir ayrıcalıktır. bu ülkeye fazla olan adam gibi adamlardan biridir.
    0 ...
  13. 9.
  14. anılarından para kazanmaya çalışan yüzlerce insandan biri.
    1 ...
  15. 10.
  16. 1946 , Kars doğumlu. ilk ve ortaöğretimini Anadolu'nun çeşitli kentlerinde tamamladıktan sonra yüksek gazetecilik öğrenimi gördü. Şimdiye kadar on altısı şiir olmak üzere toplam yirmi beş kitabı yayınlandı ve yapıtlarının bazıları çeşitli dillere çevrildi. 1969'dan sonraki yıllarda Halkın Dostları , Militan ve Güney dergilerini çıkaranlar arasında yer aldı. Yazdıklarından ötürü 12 Mart döneminde iki yıl tutuklu kaldı. 1970'li yıllarda bir süre gazetecilik yaptı. 12 Eylül döneminde Bakanlar Kururu kararıyla T.c vatandaşlığından çıkarıldı. Uzun yıllar yurtdışında yaşamak zorunda kaldı. On yedi yıllık siyasal sürgünden sonra 1996'da yurda dönebildi. Kitapları yurda dönüşünden sonra " Toplu Yapıtları " olarak yayımlandı. Nihat Behram'ın toplu yapıtları'nda yer alan kitapları şunlardır :

    Hayatın Şarkısı (1967 - 2004 toplu şiirleri )
    Darağacında üç fidan (1976)(belgesel anlatı)
    Ser verip sır vermeyen bir yiğit (1976) (belgesel anlatı)
    Gurbet (1988) ( Roman )
    Özlemin dili olsa (1999) (yazılar / söyleşiler-1 )
    Acının ve umudun rengi (yazılar / söyleşiler-2)
    Yılmaz Güney'le yasaklı yıllarımız(1994) ( anı - anlatı )
    Göğsü kınalı serçe (1976) (çocuk)
    Miras (2004) (roman)
    Kız Ali (1991) ( roman)
    başkaldırı şiirleri ( antoloji)
    1 ...
  17. 11.
  18. sol.org.tr'de yazmaya başlayan tanınan ve sevilen yazarlardan.
    3 ...
  19. 12.
  20. 13.
  21. ibrahim kaypakkaya' nın mezarını kitaplarının telifiyle yaptırmış, kitap yazarken paraya önem vermediğini, yani siyasi konuları ticaret malzemesi yapmadığını herkese göstermiştir.
    3 ...
  22. 14.
  23. 15.
  24. Sihriydi tutkuların. Şiir bitti!
    Solunarak süzülen tılsımı kalmadı gönlün..

    Şiir bitti! Kurudu esin çağlayanı umudun
    Dindi suların tendeki çılgın uğultusu
    Öpüşlerden düşlerin filizleri yolundu
    Kimse ağlamıyor özlerken..

    Şiir bitti! Uçukladı dudakları sevginin
    Bakışlar yapayalnız, yalnızlık çırılçıplak
    Gülüşler kuşsuz, kıvılcımsız
    Can bitkin, dil tutsak..

    Şiir bitti! Bulandı yüreğin özgür sesi
    Teslimiyet başıboş
    Yiğitlik evcil
    Onur sessizce köreldi gözevlerinde
    Dişlerin arasında bilendi küfür: paslı, keskin
    Oyuncu arsız, seyirci bezgin
    Ne dövüş soylu ne seviş
    Çığlığı duyulmuyor sevincin..

    Şiir bitti! Söndü içtenliğin güven ateşi
    Sevgilin zehrin kılabilir gizemli anıları
    Dostun katilin olabilir
    Nefret hırçın, şefkat uyuşuk, merak sinsi
    Acının sırdaşı ayrılıklar uluorta kudurgan..

    Şiir bitti! Tozlandı hançeresi sezginin
    Susan da ikiyüzlü konuşan da
    ihanetin sinmediği giz unutuldu
    Yalan doruklarda çığırtkan

    Şiir bitti! Bozuldu ışıktan büyüsü duyguların
    Korkunun da ucuzları türedi coşkunun da
    Erdem sığlaşıp özüne yabancılaştı
    Dal kuru, dalga uysal
    Herkes her şeyin sahtesine alışkın...

    Şiir bitti! Soldu içli sesin beslediği tomurcuk
    Alaycı çalgıcılar dökülüyor şarkılardan
    Hüzün sürgün, aşk yılışık..

    Şiir bitti! Dindi rüzgârı tükenmez gücün
    Ağıtlar yetim, türküler öksüz
    Zalim yaradana pervasız, mazlum ölümüne çaresiz..

    Şiir bitti! Soğudu tezcanlı yüreğin yanardağı
    Ne dövüşün külhanı kaldı ne sevişmenin
    Suskunluk kanıksandı, kabalık azgın
    Ne Dadal'a sadık halk ne Karacaoğlan'a
    Sokakta sabrın tiryakisi ruhsuz bir kalabalık..

    Tek umut ki - yaşam bitti demeye varmıyor dilim -
    O da çocukların sesleri..

    isyan edin isyan edin isyan edin!

    kendisinden dinlemek için; http://haber.sol.org.tr/video/9713.html
    4 ...
  25. 16.
  26. yılmaz güney'in hapishane yıllarında sanatsal faaliyetlerini pratiğe dökebilen kişi. ayrıca kaliteli bir kişilik olarak söylememizin abartı olmayacağını düşünüyorum.
    2 ...
  27. 17.
  28. YiNE DE GÜLÜMSEYEREK

    Ne sağnaklar görmüşüz, yarılan gökyüzünden alnımız
    yıldırımlarla ağmış,
    ne rüzgarlar çınlamış bağrımızda, coşkusundan kırılmış
    kaburgamız,
    dişlenip kayaları ne ateşler yakmışız, aşmışız ne zifir
    uçurumlar,
    yine de ürkütmeden öpmüşüz bir ceylanı gözlerinin
    yaşından
    incitmeden tutmuşuz ağzımızda yorulan kelebeği;
    şimdi asmalardan korukların tadı silinmiş,
    sesimizde sendeleyen bir keder,
    uykusuzluk serin serin sızıyor acıyan tenimizden;
    ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzde aşkın yeri çok derin.

    Ne azgın canavarlar üstüne yürümüşüz bir demet
    çiçek için,
    neyimiz var neyimiz yok vermişiz bir narin dilek için,
    yıllarını taş duvara örmüşüz ömrümüzün bir hırçın
    yürek için;
    şimdi çevremizde yosunlaşmış sessizlik,
    yabanıyız gittiğimiz her şehrin, çiğdemsiz, kükremesiz,
    kimsecikler sezmiyor boynumuzdan didişen örümceğin
    zehrini;
    ziyanı yok, nasıl olsa nabzımızda durulanır yaşamanın
    iksiri.
    Ne güzel sevmişiz, ağzımızda mavi bir tat kekremiş,
    ne sızılar sarmışız yumuşacık öpüşlerin çığlığını kuşanıp,
    şafaklar tutuşkunu şarkılar yuvalanıp ne mintanlar yırtmışız,
    şimdi usulcacık ürpersek kara gece uykumuz kaçacak
    kadar delik
    üstümüz çimensiz tepeler gibi bereketsiz, örtüsüz, serin;
    ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün çayırları ipekten,
    bakışımız lekesiz.

    Ne masalar düzmüşüz kıvrımları gümüş, kakmaları sedeften,
    ne milyonlar yanından başeğmeden geçmişiz, huyumuz
    değişmemiş,
    hayatımız günbegün çarpışarak yaşanılan sırların ürünüdür;
    şimdi kar altında avcumuz, avurdumuz ilaçsız,
    ıssızlaşmış sabahlar, yoksunluk arsızlaşmış,
    kaçışır yolumuzdan gölgesini de alıp o şaklabanlar
    inildesek açlıktan;
    ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün dağı taşı altından.

    Ne devlerle dalaşmış kanımızı göstermeden silmişiz.
    ne kudurgan günlerde elimizi dost eline titremeden vermişiz,
    bir ömür seğirtmişiz bir nefes beklemeden;
    şimdi nice anışların dudağı üşüyen bir çocuk kadar uçuk,
    nicesi elsıkışların sahtekar çıkmış.

    - Bizi eşkiyalar soymamış abi
    muhabbet yıkmış!

    Nihat Behram
    3 ...
  29. 18.
  30. Eski TKP/ML'li,yeni TKP'li sol kesimin sevilen bir şairi.
    Edit=THKO'luymuş.
    2 ...
  31. 19.
  32. yağmur yağsa sağnak olsun isterim
    dere köpük köpük aksın,toprak
    nefes alıp göğe baksın

    rüzgar çıksa,ağaçlar ıslıklansın isterim
    kanatları ışıklanıp,kırlangıçlar
    sürüsüne sürü katsın

    yola çıksam,dağlar taşlar sese gelsin isterim
    sürüp gitsin beni yamaçların şarkısı,ömrüm
    bir ucundan bir ucuna yeryüzü tütsün

    aşka düşsem,bağrım orman dilim ırmak olsun isterim
    dallar dalgalarla buluşsun,rüzgarında
    yarim uyusun

    yüksekteysem uçmak isterim
    kanatlanıp boşluğunda uçurumun,ruhum
    derinliği ölümüne tatsın

    alçaktaysam çıkmak isterim
    dişlenip tırnaklanıp, ufkum
    dorukların ayazına ulansın

    taşta bile taşmak isterim
    aşmak durgunluğu,nefesim
    köklenip çiçek açsın

    nihat behram
    0 ...
  33. 20.
  34. ÖZLEMiN KADAR

    Toprağın iştahıyla dallardan
    kuruyan yaprakları topluyor rüzgar
    üşüyen çocukların teniyle kelebekler
    sindi solgun çiçeklerin dibine
    göğün karaşın kıvılcımları kırlangıçlar
    tel tel sıyrılıp bulutlardan
    göçtü uzaklara
    yaz bitti...

    Nasıl isterdim, ah yazgımı değiştirmek
    öpüşür gibi sessizlikle
    su içen bir ceylanın
    halka halka dudaklarından
    çakılların, yosunların köpükteki nazına doğru
    başıboş
    akıp gitmek bir derede...

    Zift ve kemik arasında sıkışıp
    ezilmiş filizin uğultusuyla
    taşıdığım ruhumdan utanarak
    otları dinliyorum
    ne başka sızım olsaydı keşke
    ne başka sözüm artık
    kaçsam, kaçıp gitsem buralardan
    kederi beni daha fazla boğmadan
    uzağında bulandığım kırların...

    Koynumda özleyişin kusursuz ürpertisi
    güvercinlerim
    ve ömrüm sıra huylarıma dolaşan
    çocukluk günlerimdeki telaş
    ah, sadece şiirle yaşasaydım
    giziyle düşteki ışıltının
    dallara kuşlar ve sincaplar kadar yakın
    gülüşleri dolunnay
    öpüşleri sarmaşık
    güzelimi her sabah
    salkım salkım leylaklar
    yağmur ve gonca kokusuyla anarak...

    En yüce yaratıktı oysa
    ateşi ve sevdayı bulurken insan
    yazık ki artık
    bir kelebeğin titreyişleri kadar olsun
    sahici gelmiyor bana
    sorsalar, söyleyemem yeniden
    hangi şehrin renkleri gökyüzünün dengidir
    ya da yolununca gönlündeki sümbülü
    küskün öten bülbülün
    derdini kim üleşir;
    çölden kopan rüzgar bile
    ufkunu böylesine onulmaz
    böylesine arsızca ağılayan insandan
    daha kumsuz daha nar...

    Çaresiz dinecek bu çile bir gün
    tırnak ve nasır gibi ruhumda katılaşan
    bereketsiz bu kalabalıktan
    soluyup alacak beni duldasına doruklar
    durulaya kurulaya büyütmek için
    yeni doğmuş kuzuların sesiyle
    toprağını kayalardan emziren hızıyla yaylaların...

    Güzelim, serçeler mi taşıdı sana
    bahçelerden, çimen çimen
    karadut oyası zülüflerini
    çiğdem tüten gamzeleri omuzlarına
    kırdan mı sardın
    yad ellerden esen yelde sevdalın mı var?

    Unutma: hiçbir şey yakışmıyor kalbime özlemin kadar.
    0 ...
  35. 21.
  36. güzel bir sohbet sırasında tanışma imkanı bulduğum gönül insanı, dava adamı.
    (bkz: ozlemin dili olsa)
    0 ...
  37. 22.
  38. (bkz: darağacında üç fidan)
    (bkz: ser verip sır vermeyen yiğit)
    kitaplarının yazarı ayrıca ahmet kaya'nın bazı parçalarının da yazarıdır. Okunması gereken bir yazardır.
    0 ...
  39. 23.
  40. 1995 yılında dyp şişli binası önünde nöbet tutan rüştü erdem isimli polisi, çapraz ateşe alarak öldüren grubun içinde yer alan sibel yalçın'a "selam yoldaş selam sana selam silah elde düşenlere" dizeleriyle başlayan sibel yalçın destanı isimli şiirle selam eden adam.
    0 ...
  41. 24.
  42. asıl adı mustafa nihat behramoğlu'dur.
    0 ...
  43. 25.
  44. behramoğuları ailesinin en küçüğü.
    abi esaslı şair ataol,
    bir başka abi hükkam, kıranta namık,
    esaslı dost.
    nihat
    belli ki
    boynuz kulağı geçmiş.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük