"sizinki bastırılmış cinsellik sizinki de bastırılmış dinsellik azizim!!!" diyerek ayşe arman ile röportaj yapmış karşı mahalleli. insanları mahallelere ayıran bizzat bu ikisi, yoksa bana her mahalle aynı valla.
mehmet sevigen'i ayarlamış ayarlamak ile kalmamış ne adar boş konuştuğunu yüzüne vurmuş, vurabilmiş imam hatip lisesi mezunu habertürk gazetesinin güzide yazarı.
bana hangi gazetede yazdığını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Habertürk gibi bir gazetede yazan birinden ne kadar ilericilik-aydınlanmacılık bekliyorsak o kada ilerici ve aydınlanmacıdır !
erdal eren 25 eylül 1964 yılında doğup 13 aralık 1980 tarihinde de idam edildiğinden her hangi bir konuda ayar yememiş olup, ünlü "aptallarla tartışma, diğerleri aranızdaki farkı anlamayabilir." sözünü akla getirendir. diğerleri derken diğer aptallar yani.
edit: erdal eren'in adı ağzına yakışmasa da bu konuda haklıdır en azından.
kendileri bir cümle kurana kadar kabız olabileceğiniz yazar, ama kesinlikle tv programcısı değil.yine geçen prgramına takıldım, konu ve konuk iyi diye izleyeyim dedim; ama dayanamadın sinirlerim bozuldu. kadının konuşamayışı, ıkınıp sıkınışı, sürekli ellerini kollarını sallaması, konuşmasının önüne geçen çırpınışı yüzünden izleyemiyorum bu kadının programını.
zor anlaşılmak, hatta anlaşılmamak için elinden geleni yapan, hatta ve hatta bu konuda oldukça kaabiliyeti olan, ifade tarzı bakımından benzetmek
gerekirse, mehmet aslantuğ'un dişisi diyebileceğimiz, çakma retorik ustası. şimdi aşağıda, ısrarla anlaşılmamak için çaba sarfettiği yazısını vereceğim
daha sonra o yazıyı anlaşılır biçimde sunacağım; dolayısıyla, sarfettiği çabanın büyüklüğünü daha net olarak göreceksiniz.
(bu arada noktalı virgül kullanmayı bilmiyor. sen bu kadar edebiyat parçala, ahkam kes, üstelik yıllardır yazarlık yap; ya da yazarım diye geçin sonra, noktalı virgül kullanmayı öğrenme.bababababa.)
BUNLARA iNANIYORSUNUZ DA...
TSK'nın var oluş sebebine sadık ana omurgasını tenzih ediyorum. Ama içinde her türden bulaşıklığa, kirli uzlaşmalara, tahammülfersa
fikirlere ve eylem planlarına açık ve hevesli bir grup olduğu algısı ayyuka çıkmış iken, bazı şeyleri ısrarla imkânsız saymanın imkânsızlığına da
değinmek istiyorum.
PKK ile ordudaki yapılanma arasındaki olası bağlantıya itirazın asıl nedeni, genelleme yapmanın, bir ya da iki veri üzerinden büyük sonuçlara varmanın,
birbirinin zıddı olan olguları birbirinin sebebi ve sonucu olarak göstermenin getireceği ahlaki sakıncalar olsa, anlarım. Fakat itirazların sahipleri
ve taraftarları uzak ve yakın geçmişte, Türkiye'deki cemaatleri ABD'nin yeşil kuşak faaliyetine indirgerken, inançlı insanların ihtiyaçları ile devasa
projeler arasında bağlantı kurarken hiç zorlanmıyorlardı.
islamcı ve mütedeyyin akım ve ekollerin tümü ile "soğuk savaş" stratejisi arasında bağ kurarken, bunun meselenin sadece bir yönü olduğunu
söylemeyi unutuyorlardı. Bosna'ya mazlumlar için savaşmaya giden ve orada ölen insanlar da döne dolaşa "kukla" zaviyesine indirilmiş, asıl amaçları
küresel komploların girift ağları arasında eritilmişti nitekim. islamcılar, dindarlar, Müslüman toplumların davranış ve seçimleri ile küresel baronlar
arasındaki bağlantıları çok çabuk kuranlar, diğer bazı bağlantı olasılıklarına dikkat çekildiğinde vargüçleriyle duygusallaşıyorlar. Sormak gerekmez mi?
Milyonlarca kişinin sandığa atacağı oyu manipüle etmenin imkânsızlığı ortada olduğu halde, AK Parti'nin ABD eliyle hükümet olduğuna inanıyorsunuz da...
Neden darbe planları, sivil iradenin üzerinden geçme oyunları, gizli ve kirli işbirlikleri ile militer yapılanmalar arasında gidiş gelişler olacağına
inanamıyorsunuz? Şiribom kebapçısı ile iran'daki sistem ya da Fizan'daki tarikat arasında bağlantı olduğuna inanabiliyorsunuz da....
Savaşın bir türlü bitmediği olgusu ile savaşan taraflar arasında kirli pazarlıklara girişmiş bloklar olabileceği ihtimali arasındaki bağlantıyı
nasıl ıskalıyorsunuz? "Mantık"tan bahsediyorum.israil'in doğal hamisi olan ABD ile Filistin hassasiyeti şüphe götürmez ölçüde ölçüsüz olan islamcılar
arasında kurulan bağlantılara, kimi pazarlıklara, alışverişlere "mümkündür" gözüyle bakabiliyor, "olayların bu boyutuna" açık kapı bırakabiliyorsanız...
Siyaset, politika, kaosun dinamiği ve hayatın gerçekleri bunun mümkün olabileceğini göstermişse...
Erlerini oğlu gibi sahiplenen sağlam ve sebatkâr komutanların yanı sıra, istikbalini, kariyerini, ideolojik angajmanlarını terörün azgınlığından
temin eden, bu uğurda enteresan uz-laşımlara giden komutanlar olduğu ihtimaline de "mümkündür" diyebilmelisiniz...Hayat öyle bir şey ise
mantık da böyle bir şey...
BUNLARA iNANIYORSUNUZ DA..
tsk'nın içindeki, tahammül edilemez fikir ve eylem planları yapmak isteyen küçük bir grup düşüncesi, ülke sathına yayılmışken, bazı şeylere
ısrarla imkansız demenin zorluğuna değinmek istiyorum. pkk ile ordudaki yapılanma (oluşum) arasındaki sanılan, bağlantıya itirazların asıl sebebi
ahlaki sakıncalar olsa anlarım; ancak itiraz edenler daha eskiden ve yakın zamanda türkiye'deki cemaatleri ve inançlı insanları amerika'nın yeşil kuşak
faaliyetleriyle ilişkilendirirken hiç zorlanmıyorlardı.(ee şimdi konuyla ne ilgisi var? sen de mi zorlama ilişkilendirme yapacaksın?)
islamcı ve dindar akım ve ekollerin tümü ile "soğuk savaş" stratejisi arasında bağ kurarken, bunun meselenin sadece bir yönü olduğunu
unutuyorlardı.(işte rezalet burada başlıyor) bosna'ya zulüm görmüşler için savaşmaya giden ve orada ölen insanlar da, bir şekilde kukla seviyesine
indirilmiş, (ay akıllı olacağım) ve gerçek amaçları, gerçek hayatın çarkları arasında öğütülmüştü.
(bu işkenceye, vivaldi'nin yardımıyla katlanabiliyorum.) müslüman toplumların davranış ve seçimleri ile küresel baronlar
arasındaki bağlantıları çok çabuk kuranlar, pkk ile bağlantı tahminleri dikkat çekildiğinde vargüçleriyle duygusallaşıyorlar.
Milyonlarca kişinin sandığa atacağı oyu manipüle etmenin imkânsızlığı ortada olduğu halde (yalanların batsın. o milyonlar kemikleşmiş akp oylarıdır.)
AK Parti'nin ABD eliyle hükümet olduğuna inanıyorsunuz da...neden sivil işbirlikçilerle beraber, pkk ile anlaşma olabileceğine niye inanmıyorsunuz?
abd ile bazı islamcıların anlaşabileceği tezine açık kapı bırakıyorsunuz da, erlerini oğlu gibi seven komutanlar olduğu gibi terörden
beslenen komutanlar da olduğuna niye inanmıyorsunuz? hayat öyle bir şey ise mantık da böyle bir şey.
paslı beyinlerin yazdıklarını yorumlamak yerine giyim tarzına ve örtüsüne kafayı taktığı yazardır.insanda beyin olmayınca sonuçları böyle oluyor kuzum.
dolmabahçe'de dövülen öğrenciler için ortaya koyduğu net tavır şu an bu ülkeyi yönetenlerin bir tanesinde olsa, yumurta atmaya sebep olacak bir şey kalmaz.
"olayları rövanş, kamplaşma vesaire olarak niteleyenler tarihten hiç ders almamışlar maalesef" diyor kendisi.
devam ediyor:
"bu eylemler bir tuzaksa ülkeyi yönetenler çoktan bu tuzağa düşmüştür."
ve bitiriyor:
"ülkeyi yönetenler ortamı germek için değil yumuşatmak için var olmalı, işçi eylemlerinden, öğrenci hareketlerine hükümet gerilim politikası izleyerek olayları tırmandırıyor."
yani kısaca diyor ki; "ortada bir kışkırtma varsa ülkeyi yönetenler bu kışkırtmanın başrol oyuncuları."
plaj güncesini gözyaşlarımı tutamadığım yazar.öyle trajik bir durumda kalmış ki plajda ne filistin ne afganistan, bunlardan bahsetmek yok öncelikli sorunumuz türbanlıların plaj eğlencesi sorunu tamam mı?
yazdıklarını okuyup, tvdeki programlarda izledikten sonra vardığım kanı dindar değil dinci yazardır.Zira hiç bir müminin içinde bu denli nifak tohumları filizlenmemelidir.