habertürk gazetesinin cematçi okura hitap etmesi için satın aldığı ayaklı simgesi. bu kadın, hiç bir konuda iki kelimeyi bir araya getirememesine rağmen bütün büyük diye bilinen üst düzey yöneticilerle roportaj yapmayı başarmaktadır. artık arkasında nasıl bir kukla oynatıcısı var hayal edin.
obur tarafta kendince yerine garanti etmis ki, michael jackson a gonderme yapiyor. ulan inandigin dine saygi goster bari, kimseye saygin yoksa. sizin gibi midesiz insanlar yuzunden bu guzelim ulke ne hale geldi. o kafana taktigin turban kafandan ziyade beynini kapamis, yazik.
edit: bu yazimi eksileyen insanlarin olduguna cok sevindim. orumcek beyinliler toplulugu sizi.
(Siz kimin iyiliklerini söylerseniz Cennet ona vacip olur, kimin de kötülüklerini söylerseniz ona da Cehennem vacip olur. Siz yeryüzünde Allah';ın şahitlerisiniz.) [Buhari]
michael jackson hakkında söyledikleri ile müslümanlığını sarsan yazar. söylentiler üzerinden bir insanı aşağılamak kendisi için büyük gaflet olmuştur.
okumayı, öğrenmeyi,düşünmeyi, yorumlamayı yazmayı sadece 'bazı'larına has zanneden bünyeciklerin saldırmak için malzeme olarak kullandıkları yazar. iyi yazar veya kötü yazar, orası kişiye göre belki değişir..ancak anlaşılamayan şudur;
okuyan, öğrenen, düşünen, yorumlama yetisine sahip olan, sadece bunlarla kalmayıp tüm bunları harmanlayarak yazıya dökme becerisine sahip bir insanı, kılığı kıyafeti nedeniyle, eleştirip, etiketleyebilen bünyenin anlaşılması oldukça güç, ayrıca oldukça gülünç...belki yazılarını eleştirirsin ama bunu kıyafet üzerinden yapıyorsan, çok gülünç kaçıyor.
bu olsa olsa, hazımsızlıktır ki, bu türden bünyelere doktor tavsiye ederim...
michael jacksonın ölümü üzerine yazdığı yazıyı araştırmadan, bok atmak için eline geçen fırsatı iyi kullanmış zattır.
maalesef o yazıyı görünce yazar diyemiyorum; yazarlar belli bir konu üzerinde bilgi sahibi olduktan sonra yazılarını icra ederler;
bu zat-ı muhterem ise bir ölümün üzerinden* prim yapmakta. bu nasıl insanlıktır* anlamış değilim. prim yapmaya meyilli kişilerin olduğu ülkemizde bu kadar ucuz yolu seçmiş bir zata* bu konu üzerinde nasıl yazı yazdırırlar onu geçtim nasıl yayınlatırlar inanamıyorum.
demek ki gazeteci olmak için önce midesizlikten ardından insanlıktan vazgeçmek gerekiyormuş bu ülkede. kendisini michaela yakıştıramadığı öbür dünyada* bol şans diliyorum.
michaelın yerine kendisinin kazıklara oturduğunu görünce acaba nasıl bir tepki verecek merak ediyorum.
söyledikleri doğru ama sonucu yanlış. iğrenç bir pop ikonunun(sesi ve ritmik müziği hariç) gözden kaçan yanlarını anlatmış ama olayı bu kafadakiler gibi getirip dinin abdest bozma mahaline bağlayıp dışkılamış ve sıvamış... kendi (bkz: nihal bengisu karaca/#5424551) pop ikonası olduğunun farkında olmamaması ne acı. zavallı ruh. mj'ye her açıdan benziyor. ten rengi, yüzü, karakteri, toplumun ona biçtiği ikonalık.
eğitimi nedir, ne okumuştur ne yazmıştır bilmem ama, evde kalmış, dantel nakış yapan buldukça gazete okuyan ev kızlarına benziyor. birkaç kez tv de gördüm bir iki yerdede yazısına rastladım. boşbeleşin teki.
görüşlerinin karşıtı bile olamadığım insan, zira onunla tanımlanmak istemiyorum.
aradaki birkaç yazısına aldırış etmez isek düne kadar her ne kadar benimsemem de güzel kurgulanmış köşe yazıları ile kendini okutan, önyargımı hafiften kıran bir yazardı.
önyargı malumunuz hep eleştirilen, hep kızılan ama hep sahibini doğrulayan bir şeydir. kimse çıkıp da ben önyargılıyım demez, herkes hoşgörülüdür, empati yapar ve insanları anlamaya çalışır--tabii lafta kalmak üsere.
ben de içten içe hanfendinin baş takısına olan antipatimden ötürü önyargı ile(caps lock olacak) yaklaşmış, avcumu yalayıp yerime oturmuştum.
hatta bu beni çoğu açıdan etkiledi. insanları düşüncelerinden ötürü yargılıyor isem ben nasıl bir insanım sorunsalı ile uğraştım.
benim babam çoğu konuya önyargı ile yaklaşır, kızarım ona. ama hayat kimi doğrular biliyor musunuz? kazanmak - kaybetmek bazında o hep kazanandır. "çünkü" der bana, "bu, önyargı değil, tecrübe".
işte hal böyle iken nihal hanım beni utandırmış sosyoloji soslu, kentleşme ve popüler kültür bezeli yazıları ile ilginç tespitler yapmakta, logosunu hafiften parlatmaktaydı.
di'li geçmiş kullanıyorum çünkü yatmadan önce yaptığı üç fırça darbesi ile o da ali bulaç türevlerinden farklı olmadığnı kanıtladı bana.
baudalaire okumakla insanın değişmeyeceğini gösterdi.
konuyu biraz dağıtayım. üniversitede diplomat bir aileden gelen aklı başında bir kız arkadaşım vardı. bir gün konu açılınca o kültürlü, efendi kızın yorumu şöyle olmuştu tecavüze uğrayan herhangi bir bayan için:
"ee haketmiş. dikkat etseymiş, yalnız gezmeseymiş. ben erkek olsam onu almam. n'apayım onun bunun artığını"
bir an kusacağım hissine kapıldım. düşünün iyi bir aileden gelme, ciltlerce kitap okumuş, marx'ı engels'i yutmuş kızımız böyle söylüyor! abla, ne yaptın sen? allah akıl vermiş sana olanak vermiş, sen sokaktaki, kahvehaneki adamla aynı yorumu yapıyorsun. bu mudur ilerleme? demek ki hiçbirşey öğrenmemişsin.
nihal hanım da bende bu etkiyi uyandırdı. michael ile yazısını okurken--fanı da değilim-- gördün mü pedofili hastası seni, öbür tarafta zebaniler nasıl deşecek vücudunu, tuu utanmaz arlanmaz dedğini duyar gibi oldum. nihal hanım kendini din konusunda otorite yapmış, şeyhülislam havası ile fetva vermekte. yazının her yerinde o kendini beğenmiş, ben postumu kurtardım, siz münafıklar sizler düşünün, havası seziliyor. 2006 yılında kendisini can dündarın cemaatlerle ilgili programında gördüğümde de aynıydı. aynı kendini beğenmiş, saldırgan üslup. cehalete özgü bir saldırganlık hem de.
nihal hanım görüyorsunuz insan doğası değişmiyor. belki de bu yüzden önyargılar sabit kalıyor karakterlerimizde. sizde olduğu gibi. bence sosyoloji yerine görüşünüze uygun şeyler okuyun. ali bulaç kesmez sizi yusuf tavaslı daha bir uygun sanki.
beni üzen sizin böyle düşünmeniz değil, sizin gibi düşünenlerin artarken karşı mahallenin azalmayı sürdürmesi. üstelik bu mahallenin içinde dürüst adamların daha fazla olmasına rağmen.
siz de kendinizi olduğu gibi gösterin. ya göründüğünüz gibi olun ya da olduğunuz gibi görünün.
nasip bugün kendisine iki çift laf söyleyecektim ama artık mail atarız olmadı görürsek yüzüne söyleriz.
cıksın dallmasını sevmediği için eleştirilen gazeteci. [nasip bende eleştirecektim ama konu başkaydı] eleştirilecek o kadar yönü var ki. cıksın sevmemezliği onun için artı olur.