nigari

entry4 galeri0
    1.
  1. osmanlı devletınde portre ressamlarına verılen ad.
    2 ...
  2. 2.
  3. Asıl adı Haydar Reis ve asıl mesleği denizcilik olup Sinan Bey gibi portre ressamı olarak ün yapmış, 16. yüzyıl Türk minyatürcüsüdür.
    2 ...
  4. 3.
  5. Siraceddin ismail'in, Amasya'da diğer camilerden barok üslubuyla ayrılan Şirvanlı Camii'nin türbe bölümünde medfun bulunan müridi Mir Hamza Nigari ise, 1799 yılında Karabağ'a bağlı Zengezor köyünde dünyaya gelir. Babası Mir Rükneddin Seyyid Emir Paşa, annesi Kızhanım Hayrünnisa, olup Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinde bulunan Zengezor'a bağlı Cicimli köyünün sevilip sayılan "seyyid ocağı" na mensupturlar. Ataları Medine-i Münevvere'den gelerek bölgeye yerleşmişlerdir. Küçük yaştan itibaren tahsil ve terbiyesinde ihtimam gösterilmiş, dini ilimler okutulmuş, Arapça ve Farsça ögretilmiş olan Mir Hamza Nigari 15 yaşindan itibaren Karabag'da Karapirim köyüne giderek Karakuş Mahmut Efendi diye anilan alimden ders almaya başlar. Bir kaç yil Seki tarafina giderek Küçük Dehne denilen yerde Şikest Abdullah Efendi isimli zatin rahle-i tedrisinden geçer. Muhtemelen 1830'larda Mevlana Halid'e mülaki olmak için yola çıkar. Fakat onun 1826'da Şam'da kolera sebebiyle vefat etmiş oldugunu ögrenir. Nakşibendi mensuplarinin Sivas'ta toplanmış olmaları sebebiyle gideceği yer de aslında bellidir. Sivas'ta bulunan Mevlana Şah Ismail ile mülaki olur. Tahsilini bitirdikten sonra adi geçen şeyhe intisab eder ve sülükünü bitirdikten sonra Mevlana ile birlikte Amasya'ya gelir. Mürşidinden izin alarak önce Konya'da Mevlana Türbesi'nde sonra da Medine'de "Ravzai Mutahhara'da erbain çıkarır. Hac farizasını yerine getirip, Şam ve Kudüs'ü de ziyaret ederek, Medine-i Münevvere, Basra, Bağdat, Halep ve Şam yolu ile istanbul'a geçer. istanbul'dan Amasya'ya döner ve bir sene sonra, yine Mevlana Şah Ismail Hazretlerinin emri ile muhtemelen Şeyhin vefatindan önceki son görüşmeleridir. Rusya'ya geçer. Orada on sene kadar irşad, egitim, ve ögretim görevi ile meşgul olur.

    Mir Nigari Hazretleri Rusya'daki ikameti sırasında evlenir ve burada dünyaya gelen oğluna şeyhinin Mevlana Halid ile olan bağlantısını hatırlatacak olan Siraceddin adını verir. Daha sonra Rusların kendisi hakkındaki şüphelerinden endişeye düşerek, Kırım Harbi sırasında birçok müridi ve mücahitle beraber gizlice Rus sınırını aşarak, Kars'a gelir.

    Osmanlı ordusuna katılarak Ruslarla çarpışır. XIX.asrın ortalarında Kafkasya ve Kuzey Azerbaycan'da Ruslara karşi mücadele eden Nakşibendi tarikatinin taninmiş mürşidlerinden biri olarak halk arasinda büyük nüfuz kazanir. Kars'tan geçtiği Erzurum'da Bakırlar Mahallesi'ndeki mescidde beşyüz kuruş maaşla üç sene ders verir. Sonra tekrar Istanbul'a geçer. istanbul'da bir sene kalıp tekrar Erzurum yolu ile Rusya'ya gider ve orada kalan refikalarını alarak Amasya'ya döner 1865, burada irşad ve ilim tedrisi ile meşgul olur. Kisa zamanda yayilan şöhreti ve başina toplanan cemaatin büyüklügü Amasya'da ileri gelenleri ürkütür. Bu endişeler dolayisiyla Amasya müftüsü Haci Isa Efendiyle aralari açilir.

    1875 yilinda oglu Siraceddin vefat eder. Aleyhindeki artan tezvirata karşilik şeyhin1878'de Amasya'yı terk ederek Merzifon'a çekildiği ve orada irşad ile meşgul olduğunu görürüz. Fakat Amasya'da kazandığı şöhret ve nüfuz bazı kimseleri hala rahatsız etmektedir. "isyan edecek" diye çıkartılan dedikodular sonucunda 1883'te Mir Hamza Nigari hakkında bir mazbata düzenlenerek, irade-i padişah ile Merzifondan çıkarılıp istanbul'a gönderilir. istanbul'da altı ay kaldıktan sonra yine hakkında gıyaben ikinci defa bir mazbata düzenlenerek önce haps ve sonra da Anadolu'ya sevk kararı alınır. Samsun'a çıktığında Amasya'lıların ileri gelen halkı tarafından vaki olan bir başvuru üzerine Samsun'da birkaç gün alıkonulduktan sonra Harput şehrine nefy olunur. Mir Nigari Hazretlerinin hayatı bir buçuk sene kadar bir şekilde Mevlana Halid ile bağlantı kurulan Harput'ta geçer ve 1886 senesinin Muharrem ayında orada Hakk'ın rahmetine kavuşur. Vasiyetleri üzerine cenazesi Harput'tan alınarak Amasya'ya getirilir ve Bayezid Paşa Mahallesinde bir evin arsasina defnedilir.
    *
    2 ...
  6. 4.
  7. Nigâri, bir kâğıdı bir kalemi sevdi. Padişahları gördü Gala-
    ta'dan. II. Selim'le ava çıktı.

    I.François'yı, V.Charles'ı çizdi.

    Büyük dedesi gibi satranç oynadı. Bir deniz kitabı yazdı.Bu-
    lunamadı.

    Karanfili sevdi. Bunun için Barbaros'un, II. Selim'in eline
    karanfil verdi.

    Kanuni'yi I. François'ya yazacağı mektubu düşünürken gör-
    dü. Kanuni onun için düşüncelidir. Gezdiği yerde yeşil bir dal var-
    dır.

    Padişahların yüzünü sevdi.Yavuz Sultan Selim* önünde bir
    elma gibi durmasını bilmedi.

    ihtiyarlığında tanıdı Barbaros'u. Bu yüzden yeşil bir göğe
    bakar.

    Ummanı dolaştı. Şiir yazdı.

    Her sabah oturur kalemlerini sivriltirdi. Onun için eli hiç tit-
    remedi.

    Neden sonra yeryüzüne bir Nigâri tavrı çıktı.

    Artık Kanuni hep düşüncelidir. Doğan burunlu, seyrek diş-
    lidir. Resimdeki gibidir.

    II.Selim sarı pabuçlar giyer. Bir taşlığa basar. Ava çıksa bir
    adam sağ eliyle hedefi tutar.

    Barbaros ne zaman arkasına bir şey giyse açık mavidir. Eli-
    ni kaldırsa, otursa resimdeki gibi oturur.

    Bir kâğıt üstündedir artık V.Charles. Başka hiçbir yerde de
    olmayacaktır.

    Yavuz'un boyunu hiç bilmeyeceğiz.

    Şimdi bir kuşbaz dursa, bıyığını bursa, yürüse, Nigâri'nin tav-
    rında yürür.

    Şimdi Galata'da bir XV. Yüzyıl denizi Nigâri'nin boyalarına
    Giriyordur.

    Sıkılıyordur bir kalem bir fırça bir kâğıt.

    *Yavuz Sultan Selim sıkılgandı. istanbul'a gizlice girdi. Okurken gözlük takardı.

    (bkz: ilhan berk)
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük