Adam bir kadına aşık olunca kendini aciz hissediyordu, bir nevi zaaflarından kurtulmak için kadınları hayatından çıkardı, çünkü üst insanın zaafları yoktur. Sevmek kadar güzel bir şey mi var deli adam zaafmış. Terbiyesiz. Evet.
hem rasyonel aklın hem de sanayileşme hareketlerinin aşırı ön plana çıkarılıp adeta birer din ve ideoloji haline getirildiği 18. ve 19. yüzyıllar avrupasının mekanik dünyası kadına ait olan insani özelliklere genel olarak düşmandı. hatta "romantik" dönem olarak da bilinen ve nietzche'nin de dahil olduğu geç 19. yüzyıl dahi romantizmi adeta bir ideal ve disiplinli bir kendini adama akımı olarak benimsedi, insani duygusal zenginliğin serbest coşması olarak değil. elbette kadın düşmanlığı köklerini ortaçağ dini düşünce geleneğinde veya daha eskilerde de bulur. antik yunan mitolojisi dahil o çağa kadar yazılmış kadın düşmanı ve karşıtı yazarları ve eserleri okuyan 19. yüzyıl düşünürleri de bir şekilde bu tarihsel nefret kültürünün birer ürünü ya da en azından kurbanı olmuşlardır. kadın düşmanı olmayanları bile en azından bir çeşit "yok sayma" tavrı benimsemiştir, genel olarak elbette.
çağınızın en büyük düşünürü olabilirsiniz, ama anahtar kelime tam olarak da bu zaten: kendi çağınızın. kadının toplumsal hayatta yer almaya başlaması için 20. yüzyıl ve iki dünya savaşı yaşanması gerekti, ve 21. yüzyıl itibari ile hala daha bu konuda sağlıklı bir seviyeye gelindiği söylenemez. demek ki neymiş, 19. yüzyıl düşünürlerinin teorileri ile pek de doğrudan ilgisi ya da konusu olmayan mevzularını deşmeden önce dönüp o düşünce özürlü kendi götümüze bakacakmışız...