alcapon : bir adamı sabah gördüğümde tesadüf olarak kabul ederim, öğlen aynı adamı bir daha görürsem kuşkulanırım. akşam karşılaştığımızda tereddütsüz silahımı çekip vururum. tesadüflere inanmam.
karanlıkta gizlenmiş ışık: lan ışık hızı ile gitmiyorum mu ben, e niye bitmiyor bu koduğumun karanlığı.
hem ne biçim bi işığım ben, karanlığı aydınlığa çeviremiyorum.
paladinden kaçan skirmish : zaten o pikemen diye yanıma verdikleri kofti ilk man-at-arms a öldü , sevmezdimde onu ha , şuan onun ölümü ile kader bana gülümsüyor mu yoksa paladin ile goethe koymaya and mı içmiş belirsiz valla. ya onu bunu geçtim hangi mantkla horse archerle kaleye girişirsin ? taktiksel zekası bukadar özürlü bir insan tanımadım ben. lan gerizekalı o okçuyla kaleye vursan ne olur vurmasan ne olur alacağın hp 1 veya 2 yani asabımla neden oynuyorsun bukadar , hele o mangonelleri man-at-arms ın dibine sürmek yok mu , saniyesinde bütün avantajlarımız mundar oldu , yani hadi bilmiyordun man-at-armsların mangonelin eline vereceğini , long swordsman ın üstüne scorpion sürmek nedir ha eşşeğin evladı , sıpa herif seni , it herif seni. bilmiyorsan neden oynatıyorsun beni oradan oraya , castle yanı hariç her yere sürüldüm oyuncu tarafından , hayır hepsini geçtim elimdeki kalkanla mızraktan kurtulamıyorum , yere atıyorum yenisi çıkıyor. paladin e atayım diyorum atarken koşamıyorum , felç iniyor belden aşşağısına. duraksadım bi bi baktım paladin koymuş bana 10 hp mi öpmüş. neyse lan çok konuştum , nefesi castle e saklıyayım. yayım. okçu olmak vardı beh.