dün aksam bana hayatim boyunca kolay kolay unutamayacagim birseyi gördügüm sehir.
cimiez semtinde bulunan parc des arènes de cimiez (musée matisse'in de bulundugu park) geceleri agirlikli olarak göcmen genclerin ise ciktiklari, müsteri kitlesinin de sex ayarasiylari icerisinde olan, özellikle parali olgun yada yasli kadinlarin ve yasli adamlarin oldugu bir parktir. bunu daha önce de biliyordum. parkin ilerisinde bir arkadasim oturuyor ve bu infoyu bana daha önce vermisti zaten. ilk duydugumda aciksaci biraz sasirsam da sok edici bulmamistim bu olayi...
aksam ona giderken parkta göreceklerimi asla tahmin edemezdim. bir bankta üc kisi, ortada 60 küsür yasinda oldugunu tahmin ettigim bir kadin ve her iki yaninda tahminimce 70 yaslarinda adam oturuyordu. kadinin elleri adamlarin penislerindeydi. soft bir tabirde bulunmam gerekirse tombala cekiyordu.
aslinda pek tabularim yoktur. insanlari da pek yargilamam, özellikle sex konusunda ama dün gördügüm sahne beynimden gitmiyor. sok olmanin ötesinde bir durum yasadim. sonrasinda empati kurmaya calistim ama basaramadim. ben bu genc yasimda bile ayni anda iki erkegin penislerini elime almamis bir insanim. kaldi ki bu sahne birde parta geciyor ve basrol oyunculari, normalde sex hayatlarinin bittigini düsündügümüz insanlar.
evet côte d’azur'da bolca sex vardir ama parkta oynasan yasli insanlarin olacagi hayatta aklima gelmezdi.
bu arada basima birsey gelmeyecekse, yani fuhusu özendiriyor gibisine gg olmayacaksa sunu demek isterim. malum yaz ayi, interrail dönemi. nice'e giden genc delikanlilarimiz olur da paralari biterse, biraz para kazanmak isterlerse bir gece parc des arènes de cimiez'e gidebilir. insanin yurtdisinda parasiz olmasi malum kötüdür...
Türkçe kelimelerden biridir.
"Nice mutlu yıllara."
"Nice yiğitler bu uğurda can verdi."
Gibi.
Anlamı da değişkendir.
Not: yiğitlerin hangi uğurda can verdiğini bilmiyorum. Yiğitten yiğide değişir.
(bkz: ay dont sipik ingliş).
saint-tropez, antibes, cannes ve monaco gibi dünyaca ünlü beldelerle birlikte fransanın akdeniz kıyısında bulunan sempatik bir şehirdir. genellikle fransanın belli bir sosyo-ekonomik statüye erişmiş ihtiyarlarına ev sahipliği yapmaktadır. özellikle son yıllarda cezayir başta olmak üzere kuzey afrika ülkelerinden anormal bir göç almış, şehrin kimine göre iyi kimine göre kötü yönde bir nebze değişmiştir.
bana göre güney fransa'nın en güzel şehri olur, fırsat buldukça da gittiğim yerdir. en güzel kısmı meşhur sahili, gerçi çok taşlı olduğu için biraz rahatsızdır, ama denizi de manzarası da harikadır, çevrede de vakit geçirmek için bir sürü güzel yer var, hatta en son hard rock cafe açtılar. kumarhane, spor müsabakalarının izlenebileceği barlar, şarap evleri ve daha birçok mekan mevcut. sahilden meydana kadar bir sürü güzel balık lokantası var. isim hafızam iyi olsaydı isimlerini de verirdim ancak bu konuda pek iyi değilim.
şehir meydanı ise sahile yakın, meydanda da bir sürü eğlence yeri mevcut. sahile göre daha çeşitli; heavy metal, lgbt, punk temalı barlar var. güzel heavy metal ve punk barlarına gittim ancak yine isim hafızamın berbatlığından yardımcı olamıyorum. alışveriş için de meydan tarafı tercih ediliyor. zaten tüm güney fransa gibi nice de bir alışveriş cenneti. monaco'dan sonraki en önemli alışveriş yeri diyebilirim.
havalimanı tüm önemli şehirlerde olduğu üzere merkezin dışında, çevresi de pek güzel değil. olur da birgün yolunuz düşerse havalimanı çevresine göre değerlendirmeyin. çevre şehirlerden/beldelerden de ulaşım oldukça iyi işleyen demiryolları sayesinde (bizim dangalaklar karayolu yapadursunlar) ulaşım da çok rahat. cannes, antibes, monaco, grasse, st tropez, marsilya gibi çok güzel yerlere rahatça ulaşabiliyorsunuz.
cote d azur'un en güzel şehirlerinden birisi olmakla birlikte sabahları güne mis gibi denizi koklayarak yürüyüş yaparak başlama şansı muhteşemdir. çeşit çeşit olan pastanelerinden nutellalı croissant yanında da double espresso sizi çımartmaya fazlasıyla yetmektedir.
fransanın güneyinde yer alır. Burası monaco, cannes ve italyaya oldukça yakındır. Bu nedenle buraya gelenler sonradan kara yoluyla monaco, venedik v.b. italya şehirlerine geçiş yapabilirler. Burası deniz kenarındadır ve Bir nevi türkiyenin konyaaltı plajı gibidir. yani hem halka açık hem de özel plajlar sahilde dizilidir. Bir çok kalburüstü diye adlandırdığımız türkün burada yazlığı vardır. Bu nedenle, thy buraya direk seferler düzenlemektedir. Dolayısıyla türkiyeden üç saatte kolayca ulaşabilirsiniz.
Burada sahil şeridine promenade (mesire-gezinti yeri) des anglais adı verilir. Promenade des anglaisdeki en önemli yapılardan biri nicein en eski oteli olan sarayımsı otel negrescodur. Nice, çiçek pazarı ve sebze/meyve pazarının olduğu ünlü bir caddeye de sahiptir. Bu caddede genelde içkili balık restoranları var. Bu nedenle balık yemek isteyenlere tavsiye edilir. ayrıca, görülecek bir kalesi, birkaç anıt, kilise/katedral türü tarihi mekanları var. Eğer gezerken yorulursanız yol üstünde 1. Albert parkı var. Çok güzel ve huzur verici bir park. Burada dinlenebilirsiniz. Parkta genelde gençler var. Hemen yanında da bir konser alanı var. Parkta otururken şanslıysanız ücretsiz rock dinleme fırsatını da yakalayabilirsiniz. burada görülmesi gereken diğer bir yer de galeries lafayettein de içinde bulunduğu massena meydanıdır (place massena). Burası çok canlı bir meydan. Tıpkı istiklale benziyor çünkü bu meydandan, istiklaldekinden çok daha modern de olsa, bir tramvay/metro geçiyor. Ayrıca meydanda sokak şarkıcılarına da rastlayabilirsiniz.
Buradaki sorun diğer avrupa ülkelerinde de olduğu gibi su. Mc donaldsdan 0.5 litrelik su (yani bildiğimiz küçük su) aldım. Fiyatı 2.6 euro. Neymiş evian en iyi marka suymuş. Kısacası su pahalı. Nescafe fiyatları sudan daha ucuz: 1.3 euroydu sanırım. 1 şişe şarap bile 3 euro. Nescafe için daha iyi. Ayrıca tuvalet kullanmak için de aynısını yapabilirsiniz. Girin bir kafeye, 1 euroya 1 kahve için, tuvalet de bedavaya gelsin. Kısacası nice güzel ve büyük bir yer. Özellikle denize de girmek istiyorum diyorsanız gitmenizi tavsiye ederim.
ilk görüldüğü anda az çok ingilizce bilen insanımızın aklında ''hoş, güzel'' olarak beliren, aslında türkçemizde iyi dileklerin başında sıkça kullanılan kelimedir.
türkçülerin, kürtçülerin, kemalistlerin, siyasi şeriatçıların, alevi-sünni muhabbetinin olmadığı yerdir. muğla nın veya antalya nın fransa versiyonudur. herşeyi güzeldir ama elbet eksi yönleri vardır: farklı dil, farklı kültürden doğan küçük çaplı sorunlar ve farklı mutfak(en önemlisi de bu zaten tantuni yok, lahmacun yok)
"medeniyet" konusunda ülkemizdeki turistik şehirlere on basan şehirdir. tertemiz caddeleri, rahat ulaşımı ki havalaalanı şehre en fazla kırk dakika mesafede, korunmuş tertemiz tarihi binaları, sahil boyunca uzanan halka açık plajı, insanların nezaketi ve kibarlığıyla; operadan tiyatroya, sanat müzelerine kadar şehir hayatına ait her ayrıntının bulunduğu, monaco, cannes gibi diğer turistik merkezlere çok çok yakın olan, gidilesi görülesi yaşanılası yerdir.
bir eylül öğleni, nice'te gardan inersiniz. denize doğru, tramvayın da geçtiği geniş caddeden aşağı doğru yürümeye başlarsınız, kocaman bir kalabalığın içinde yol alırsınız. yazdan kalma bir günse, güneş tepedeyse denize çekileceksinizdir zaten. taşlı kumsalda kitap okuyanlar, yüzenler, çiftler göreceksiniz. gelirken marketin birinden şarap aldıysanız denize karşı içeceksiniz. yarım litre şarabı bitirirken bulutlar güneşi kaplayacak, hafif bir yağmur yağacak. kafanız yağmurla güzel olacak. sonra sol tarafa doğru yürüyecek, yukarı çıkan merdivenleri görecek, çıktıkça manzaranın güzelleştiğini göreceksiniz. yükseldikçe fotoğraflar da güzelleşecek. parka gelip dinlenecek, dans eden, müzik yapan gençler görecek, biriyle havadan sudan sohbet edeceksiniz.
aşağı inip ara sokaklara dalacak, bir süre sonra yine denize doğru çekileceksiniz. denizden uzaklaştıkça düşen fiyatlarıyla bir otel bulacak, biraz dinlenip orta şeker bir restoranda makarna yiyeceksiniz, arkadaşınızla sohbet edeceksiniz. buraya kadar gelmişken, ertesi gün monako'ya geçeceksiniz. döndüğünüzde monako yerine nice'ten sahneler kalacak aklınızda. deniz, metrelerce yüksekten şehrin gitgide güzelleşen manzarası ve gündüz zor yürümenize neden olan, ama akşam 10'dan sonra yok olan kalabalık...
Tamamiyle akdeniz kulturunu tasiyan, bir yani masmavi deniz diger yani yemyesil orman, Fransiz sehri, italya sinirina 1 saatlik uzaklikta, sehir her nekadar emekli parislilerin yazlik mekani gibi gozukse de ayni zamanda bir ogrenci sehridir.
çok abartılan ve büyük bir hevesle gidilen ve bunun sonunda büyük bir hayal kırıklığı ile karşılaşılan fransız sahil kentidir.benim ülkemde olsa gecekondu denilebilecek evlere kendilerine özgü fransız evleri derler ki külliyen yalandır bildiğniz gecekondu dur.Kişisel görüşüm bir marmarisin bir bodrumun bir fethiyenin bu ufak fransız köyüne 1000 basacağıdır.Ayrıca sabahları çok uğraşılarak pırıl pırıl edilen o sokaklarin hali gece saat birde tam anlamıyla içler acısıdır...Sanırım bu fransızlar çok pis bir millet olgusunu ister istemez akıllara getirmektedir...
hemen ingilizce bir kelime olarak akıllara gelmesi üzücüdür. oysaki "nice" türkçemizde de kullanılmaktadır. iyi tememennilerde bulunulurken kullanır anadolu insanları aralarında. "nice bayramlara, nice mutlu günlere" denilerek güzel günlerin hep yaşanması dileğinde bulunulur "nice" kelimesi sayesinde.
adını yunanlıların zafer tanrısı nike'den alan, giuseppe garibaldi'nin doğduğu ve 1860'da askeri yardım karşılığında fransa'ya verilmesine karşı çıkmasına rağmen engel olamadığı, daha sonraları italya krallığı'na dönüşecek savoia düklüğü'nün elindeyken 1543 yılında barbaros hayrettin paşa'nın işgal ettiği, almanların nizza, italyanların nizza marittima dediği ve en son 1942-1943 arası italyanların işgal ettiği kent.