muharrem ertas'in arkasindan muhtesem bir agit yakmistir. peki ya bu sahis oldugunde kim ardindan agit yakacak? kim yerini doldurabilecek? hiç kimse...
hele hele istanbul turkcesi ile turkuleri soyleyenler, kendini turkucu sanan sahsiyetler, eline su bile dokemez.
mapushanelere güneş dogmuyor isimli parcasinin gercek hikayesini kendi agzindan anlatirken aglayan ozandir. efendim olay söyledir bu ozanimiz avrupaya konsere gider ancak avusturya'da ekiplerinden birisi aranan bir suçluya benzediği için göz altına alınırlar ve 3 boyunca avusturyanın ünlü hapishanelerinde kalırlar. o sırada türkiyedekilerin derdi kendi gençlerini asmak olduğu için kimsenin olaydan haberi olmaz. sonunda bir diplomatın araya girip ne oluyor bu damlar nerde diye araştırmasıyla ortaya çıkmıştır olay. netekim kendileri almanya'da yaşamaktadır. tam bir iç anadolu ozanıdır...
bozkırın bağrından kopup gelmiş, güçlü ve değişik sesiyle bir çok türküye ayrı bir tat katmış, birkeresinde göremesem de sesini duyma şansına ulaştığım bozkırın tezenesi.
iç anadolu ağzında, deyişinde^^ cahil^^ bilgi yada eğitim ile ilgili değilde daha çok
genç olmakla ilgili bir şeyi anlatır.. fakat bu görece bir gençlik , cahilliktir.. oğul babaya oranla, baba da dedeye oranla cahildir mesela..bir tür ahlaki kast gibi yani..
garibim can yakıp gönül kırmadım..
yine^^ gariplik^^ sözcüğün gerçek anlamından yola çıkıp, giderek bir sınıfı(abdalları) tanımlayan bir şeye dönüşür.. fakat asıl olarak bir kendini yadsıyışta(diğer ozanlar ve aşıklar gibi son dörtlükte kendi adını kullanmaz), bir tevazu da, bir ego halletmişliğinde, bir derviş vazgeçişinde, son olarak bir kendini bilme ve yoksayma davranışın da bulur anlamını..
neşet ertaş 01 - zülüf dökülmüş yüze - kalan müzik 1999
neşet ertaş 02 - gönül dağı - kalan müzik 1999
neşet ertaş 03 - mühür gözlüm - kalan müzik 1999
neşet ertaş 04 - zahidem - kalan müzik 1999
neşet ertaş 05 - garibin dünyada yüzü gülemez - kalan müzik 2000
neşet ertaş 06 - niye çattın kaşlarını - kalan müzik 2000
neşet ertaş 07 - çiçek dağı - kalan müzik 2000
neşet ertaş 08 - ayaş yolları - kalan müzik 2000
neşet ertaş 09 - sevsem öldürürler - kalan müzik 2000
neşet ertaş 10 - ağla sazım - kalan müzik 2000
neşet ertaş 11 - hata benim - kalan müzik 2000
neşet ertaş 12 - dostlara selam - kalan müzik 2001
neşet ertaş 13 - sabreyle gönül - kalan müzik 2001
neşet ertaş 14 - yar gönlünü bilenlere - kalan müzik 2002
neşet ertaş 15 - vay vay dünya - kalan müzik 2005
neşet ertaş - gurban olduğum - kalan müzik 2003
neşet ertaş - nostalji 1
neşet ertaş - şirin kırşehir
neşet ertaş - sazlı sözlü oyun havaları (2000)
neşet ertaş - nerde ne arıyorsun (2000)
neşet ertaş - gönül yarası (1998)
neşet ertaş - avşar elleri (1999)
neşet ertaş - benim yurdum (1997)
neşet ertaş - altın ezgiler-3 (1995)
neşet ertaş - seher vakti (1995)
neşet ertaş - seçmeler 3 (1995)
neşet ertaş - seçmeler-2 (1995)
neşet ertaş - kova kova indirdiler yazıya (1993)
neşet ertaş - gitme leylam (1992)
neşet ertaş - türküler yolcu (1992)
neşet ertaş - gel gayrı gel (1990)
neşet ertaş - hapishanelere güneş doğmuyor (1989)
neşet ertaş - kibar kız (1988)
neşet ertaş - gönül ne gezersin seyran yerinde (1988)
neşet ertaş - neşet ertaş-3 (1986)
neşet ertaş - türküler ve deyişler (1986)
neşet ertaş - dünyanın hali
neşet ertaş - dostlara selam -aşkın beni deli eyledi
türkiyenin gerçekten de en büyüğüdür. sazına tamburlama denilen bir düzen vermiştir. ama son bir iki yıldır türkülerin orjinalliğini bozarak okumaktadır ama olsundur yine de seviyoruz kendisini.
namı diğer bozkırın tezenesi, çok sevdiği izleyici kitlesinden yoğun elektirk alabilirse "hepinizin, buraya geldiğiniz için, ayağınızın altını öpüyüm" gibi laflar eder. böyle de alçak gönüllüdür. ayrıca virtüoz ayarında bağlama/saz çalar.
babası muharrem ertaş'tır. kırşehir çiçekdağ'da doğmuştur. 33 albümü vardır. tüm türküleri dinlenesidir. çok küçük yaşlarda gurbete gitmiştir ve şimdi türkiye'ye tekrar yerleşmiştir. konserlerine bizzat gtmişliğim vardır.
gurbet elde yollarımız bağlandı
turnalar o yarden bize ne haber
hasretiyle garip bağrım dağlandı
turnalar o yarden bize ne haber
yüce dağlar başı boranmı karmı
yarden ayrılması size de zormu
turnalar o yarden bir haber varmı
turnalar o yarden bize ne haber
yar zülfünü tel tel edip düzdü mü
el içinde garip garip gezdi mi
gizli sırlarını size çözdü mü
turnalar o yarden bize ne haber
görüldüğü gibi üstad bütün eserlerinde Türk Halk edebiyatı nazım biçimi türkü'yü kurallarına uygun olarak esastan bozmadan hece ölçüsü ile kullanmaktadır.bu eserinde de 11li hece ölçüsü mevcuttur.
her dinlediğimde yüreğimde fırtınalar kopartan zahidem ve evvelim sen oldun şarkılarının sahibi. eşine az rastlanan halk ozanlarımızdandır. sevilesi saygı duyulası ellerinden öpülesi zat
özgeçmişi
Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırtıllar Köyü'nde Döne'den doğma Muharrem Ertaş'ın oğludur. Kırşehir, Yozgat ve Keskin'in çeşitli köylerinde çocukluk ve ilk gençlik yılları geçmiştir. 15 yasında çıktığı gurbet hayatinin hala devam etmektedir.
Neşet Ertaş'i tanımak, asıl onun ruh ve gönül macerasını bilmeyi gerektirir ki burada hemen karsımıza, Neşet Ertaş'la en rafine üslubuna kavuşan Orta Anadolu Abdal Müziği geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından olan babası Muharrem Ertaş karsımıza çıkar.
iste Neşet Ertaş, babası Muharrem Usta ile adeta Anadolu'daki en olgun seviyesine erisen bu Türkmen/Abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusudur. Yoğun yöresel özellikleri ve baskın mahallilik unsurları ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasını sağlamıştır.
1960'lardan itibaren binlerce yıllık sazımız bağlama ile birlikte anılan; sadece geniş halk kesimlerinde değil, ciddi musiki çevrelerinin ve gerçek türkü dostlarının da gündeminden hiç düşmeyen Neşet Ertaş'i farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor- Çünkü o aslında bir anlamda tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak, hem babası Muharrem Ertaş'tan, hem de bu geleneğin diğer usta isimleri olan Hacı Tasan ve Çekiç Ali'den de ayrılır. Bir başka söyleyişle onun sanatı için, basta Muharrem Usta olmak üzere. Hacı Tasan, Çekiç Ali ve Abdal/Türkmen Müziği geleneğinin çeşitli yörelerde farklı tavır ve üsluplarda karsımıza çıkan diğer ustaları da dahil olmak üzere hepsinin üst seviyede bir sentezi ve esrarlı bir bileşkesi denilebilir.
Sarısözen'in tabiri ile bir zamanlar sadece ve sadece "Kırşehirli Mahalli Sanatçı" olarak bilinen Neşet Ertaş'ı binlerce, hatta milyonlarca saz çalıp türkü söyleyen diğerlerinden ayıran nedir? Onun sazının ve sesinin insani büyüleyen sırrı nereden gelmektedir? Neredeyse yarim asra varan bir süreden beri gerçek anlamda gönül telimizi titreten, ruhumuzu ürperten bu esrarlı sesin, sazın ve yorumun arka planında neler ve kimler vardır? Sazı gümbür gümbür ses veren, adeta davula eslik edercesine sazının göğsünde pençesiyle sesler çıkaran, hep samimi ve kendi halinde yüreğinin acılarını ve kendi iç gurbetlerini seslendiren; hiç bir medya tik tutumu olmayan, kalabalıklardan ve şöhretten adeta köse bucak kaçarak pek ortalıklarda görünmeyen; mezhep, parti ve etnik kimlik çağrışımlarına pirim vermeyen, sazından, sözünden ve sesinden gayri hiç bir şeyden medet ummayan bu "Garip" insani tanımak kadar tanımlamak da gerçekten zor.
Ayaklarının altındaki toprağın renginden, kokusundan haberdar olan, bastıkları yeri az çok tanıyan, yürekleri hep türkülerle birlikte atanlar için Neşet Ertaş, belki de tam bir "yasayan efsane"; meçhul, uzak, esatiri ve sırlarla dolu...
Neşet Ertaş'in sanatı hayati ile hayati sanatı ile o kadar içice ki, çalıp çığırdığı türkü ve bozlaklarında bütün bir hayat hikayesini bulmak mümkün olduğu gibi, hayatına yakından baktığımızda da o içli türkülerin, acili bozlakların nelerden nasıl doğduğunun ipuçlarını elde ederiz hemen. Onun yokluk, yoksulluk ve acılarla dolu hayatim "Garip" mahlasıyla yazdığı koşma tarzında usta isi şiirlerle anlattığı ozan yönünü yıllarca kimse fark etmedi bile. Babasından tevarüs ettiği geleneksel ve anonim türkülerin, bozlakların dışında, sözleri kendisine ait türküler, bozlaklar söylediğini de fareden olmadı yıllarca. Sözü ve müziği ile, anonim türkülerdeki erişilmez sadeliği ve estetik seviyeyi yakalayan sayısız türkünün, bozlağın altına attığı mütevazı imzasını kimselere söylemedi bile.
Neşet Ertaş o büyük yaratıcı yeteneği ile okuduğu her eseri yeni bastan öyle bir yorumlar, ona öyle bir ruh ve hava verir ki, adeta yeni bir beste ile karsı karsıya olduğunuzu dahi sanabilirsiniz. Bu durumu, yeteneği, kültürü ve birikimi oldukça sinirli sığ ve sıradan sanatçıların yorum adına yaptıkları "dejenerasyon" ile karıştırmamak gerekir. Çünkü Neşet Ertaş kendisine ait olmayan bir türküyü bi1e öyle bir okur ve yorumlar ki, o türkü o sekliyle yıllar öncesine ait bir Neşet Ertaş türküsü gibidir artık.
Olağanüstü denilebilecek yeteneği, geleneğe hakimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye bağlılığı, yeni zamanların modern zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanık tecessüsü ile Neşet Ertaş, hep gündemde kalmış bir sanatçıdır. O, ismi bağlama ile özdeşmiş ve adeta bu dünyaya türkü söylemek için gelmiş gerçek bir türkü ustası... Türküyü bağlamaya, bağlamayı türküye bu kadar yakınlaştıran ve yaklaştıran, adeta birbirlerinin içinde -kendisi ile birlikte- eritip yok eden ikinci bir sanatçı bulmak öyle sanıldığı kadar kolay değildir.
Neşet Ertaş'ın sanatı; müziğin özünü, ruhunu kavrayan birinin, hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden, olduğu gibi kendini, kendi özünü ve hissettiklerini saza, söze dökmesidir. (alıntıdır)
-göğnümüzüng ozanı
-gara çocuk
-bi yılbaşı gecesi zaplarken trt de tıkanıp kalmıştım,ya konuşturuo resmen sazı
-oyun havalarının tek üstadı o(ankaralı tayfası gibi güzel sosyal mesajlar vermesede)