olabilir, mümkündür. türkü dinleyen ve seven biri olarak neşet ertaş'ı tanıyordum elbette. özel bir ilgim ve sempatim yoktu kendisine. ölmesine, ölen her insan kadar üzüldüm. lakin bir anda neşet ertaş sevici olamadım ne hikmetse.
yahu artık kurtulun şu sahne ışıklarını ruhunuza tutup, rol yapma eğiliminden. öylesine midemi bulandırıyorsunuz ki, sevdiğim sanatkara bile sevgimi belirtemiyorum sırf sizlerle benzerlik göstereceğim diye. bir sanatçı öldüğünde onu melek ilan etmekten, onun ismini kullanmaktan, tanımayana nefret kusup sanki her anı o sanatkarla geçiriyormuş gibi davranmaktan, ismini bir kez duyduğu halde "üühühü çok değerliydi ruhu şad olsun. adeta evliya gibiydi" gibi sıçmıklar kusmaktan vazgeçin yahu.
bir şey ispatlamak zorunda değilsiniz, zaten üç beş gün sonra unutulup gidecek şişme üzüntüler. içi boş acılar. adı dahi unutulacak emin olun. bunu bile bile neyi kanıtlıyorsunuz anlamıyorum ki?
meh, ülkemin köşe yazarları sanatçının ölümünü kullanıp parselledikleri köşelerden kendi taraflarına çekmeye çalışınca merhumu, ülkemin alelade halkından ne beklersin ki. köşe yazarı dedim de töbe haşa, günaha girmeyeyim. vasıfsız ruh emiciler demeliydim.
yetmezse tanım: tanımak zorunda olmayan yazardır. ilgi alanına girmiyordur, türkü dinlemekten haz etmiyordur ya da ülkenin sanatçı geçmişi hakkında beyninde yer açmak istemiyordur. mümkündür böyle şeyler. vesselam.