iki ay kursa da boşuna gitmişsin zahmet olmuş dedirtecek saçmalık. neşet ertaş hepsi kendi derlemesi olan yüzlerce türkü kazandırmıştır.
(bkz: okudundamaloldunyani)
mantıklı olmayan davranıştır. çünkü türkiye'de sanatçı demek medya maymunu demektir. medyanın gözü önünde abuk subuk davranışlar sergileyenlere sanatçı denen bir ortamda neşet ertaş gibi bir büyüğe sanatçı demek hata olur. onun, türkiye'deki sanatçı sıfatını taşımasına da sonuna kadar karşıyım arkadaş.
iki ay bağlama kursuna gidip, öğrenemediği için kurstan ayrılıp, kendini nimetten sayan çakma sanatçının sözleridir.
neşet ertaş'a sanatçı demeyip, sana mı diyelim?
doğru ve çok normaldir. bunun tersi ise; bir ünlüye hemde hakkın rahmetine kavuşmuş bir ünlü sanatçıya saldırı yaparak, trollediğini sanan zavallı bir insanın yapmış olduğu palyaçoluktur.
doğrudur. kendisi bir (bkz: abdal)dır zaten. sanatçılığı seçseydi zaten şu anda miltu milyarder olurdu.ama kendi bildiği yolda yürüdü. bilmem anlatabildimmi .
toplumsal bir gerekliliktir..... neşet ertaş'a sanatçı demek... ibadettir... kendileri iTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş,bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuarlarda ders olarak okutulmuştur. yurtdışında da önemli bir yere sahip olan sanatçının besteleri yıllardır birçok sanatçının dilinden diline dolaşmaktadır.. sanatçı yurtışında da kendini kanıtlamıştır.. ayrıca, başlığı açan vatandaş, bir entry'sinde bilgilendirdiği üzere ankara'lıdır... rahmetliye sanatçı denilmesini neden garipser anlaşılmış değildir... bu resmen, kendi kültüründen doğanve dünya çapında önemi anlaşılmış bir sanatçıya ve onun eserlerine büyük saygısızlıktır... dünya onu sanatçı diye benimsemiş... türk onu başına taç etmiş... sen bir garip kul... güneş balçıkla sıvanmaz... neşet usta hayatta olsa idi, başlığı açan bu cahil garip genci emin olun büyük bir mütevazılık ile bağrına basardı... ne acı.... yazık... enrty'me burada son verirken, siz değerli okuyucuları neşet ertaş'ın güzel bestelerinden biri ile baş başa bırakmak isterim... toprağın bol, mekanın cennet olsun neşet emmi...
Cahildim dünyanın rengine kandım
Hayale aldandım boşuna yandım
Seni ilelebet benimsin sandım
Ölürüm sevdiğim zehirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Sözüm yok şu benden kırıldığına
idip başka dala sarıldığıma
Gönülüm inanmıyor ayrıldığına
Gözyaşım sen oldun kahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Garibim can yıkıp gönül kırmadım
Senden ayrı ben bir mekan kurmadım
Daha bir gönüle ikrar vermedim
Batınım sen oldun zahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
bu linke tıkladığınızda itü'de fahri doktora ünvanını alan neşet ertaş'ın bulunduğu salonun bomboş olduğunu göreceksiniz. unesco'nun 2010 yılının ''yaşayan insan hazinesi'' ilan ettiği, devlet sanatçılığını reddetmiş, son yıllarını maddi sıkıntılarla geçirmiş bu insanın yanında bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar insan var.
fakat bakıyorsunuz sosyal medya'da neşet ertaş'ı ağzından düşürmeyen, ölümüyle birdenbire neşet ertaş hayranı olmuş binlerce insan var. ortalık yıkılıyor. bu başlık altında da onu savunan, laf söyletmeyen insanlar mevcut. işin garip tarafı bu insanlar anlattığım şeyler yaşanırken kimse yoktu. bende yoktum. böyleyiz biz. tek yaptığımız internet üzerinden tepkilerimizi verip, kimse için eyleme geçmemek. kıçımızı bu koltuklardan kaldırmamak. gerçek değiliz anlayacağınız.
bu duyarlılığın, bu koruma güdüsünün tek sebebiyse çok acıdır ki '' ölülere karşı yükümlülüğümüzün olmaması''. ama neşet ertaş olayı çok evvelden çözmüş ve demiş ki;
''ah yalan dünyada
yalandan yüzüme gülen dünyada''
Yanlız sanatçı değil sözünün eridir üstad. Tabi ya! Orasını, burasını açıp eşekler gibi anırıp tepinmeyenden sanatçımı olur? Öyle bir nesil geldi ki bize yabancı.