bozkırın tezenesi...
cahildim dünyanın rengine kandım
hayale aldandım boşuna yandım
seni ilelebet benimsin sandım
ölürüm sevdiğim zehirim sensin
evvelim sen oldun ahirim sensin
sözüm yok şu benden kırıldığına
Gidip başka dala sarıldığıma
gönülüm inanmıyor ayrıldığına
gözyaşım sen oldun kahirim sensin
evvelim sen oldun ahirim sensin
garibim can yıkıp gönül kırmadım
senden ayrı ben bir mekan kurmadım
daha bir gönüle ikrar vermedim
batınım sen oldun zahirim sensin
evvelim sen oldun ahirim sensin
Bu sözleri yazan bir insan evladı olamaz dedirtecek kadar hisli, bir o kadar da mütevazi bir insan...
ayrı coğrafyaların insanıyız. ama onun anlatmak istediklerini ne kadar da güzel anlıyorum ve o benim duygularımı ne kadar da güzel anlatıyor. sanatçılık budur işte... seviyoruz neşet ertaş'ı...
en iyi dinleme metodu olarak,
hafif moralsizken ve diğer müzik türlerinden gına gelmişken, sessiz bir ortamda, orta seste ve ilk dinliyorsanız eleştirel yaklaşımlardan kaçılarak dinleme önerilebilir.
her albumde olduğu gibi neşet ertaşın albümlerinde de hızlı gecilmesi gereken yerler olabilir. buralarda gereken işlem yapılır; ama albumun tümü bitirilmelidir.
duygularınız bir ara mızrapla hareket ediyormuş gibi gelebilir yada enstrumanın içindeymiş hissine kapılabilirsiniz. telaşa mahal yoktur.
bu topraklarin yetistirdigi en buyuk ozanlardan biridir ve sag olan en buyugudur kanimca. 2000 den fazla turkusu vardir. kirsehirlidir. yasar kemal kendisine bozkirin tezenesi demistir. ic anadolu bolgemizin ve türkmen geleneginin temsili olan bozlak kulturunun en önemli temsilcilerinden biridir. digerleri icin;
(bkz: muharrem ertas)
(bkz: cekic ali)
(bkz: haci tasan)
-göğnümüzüng ozanı
-gara çocuk
-bi yılbaşı gecesi zaplarken trt de tıkanıp kalmıştım,ya konuşturuo resmen sazı
-oyun havalarının tek üstadı o(ankaralı tayfası gibi güzel sosyal mesajlar vermesede)
her dinlediğimde yüreğimde fırtınalar kopartan zahidem ve evvelim sen oldun şarkılarının sahibi. eşine az rastlanan halk ozanlarımızdandır. sevilesi saygı duyulası ellerinden öpülesi zat
özgeçmişi
Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırtıllar Köyü'nde Döne'den doğma Muharrem Ertaş'ın oğludur. Kırşehir, Yozgat ve Keskin'in çeşitli köylerinde çocukluk ve ilk gençlik yılları geçmiştir. 15 yasında çıktığı gurbet hayatinin hala devam etmektedir.
Neşet Ertaş'i tanımak, asıl onun ruh ve gönül macerasını bilmeyi gerektirir ki burada hemen karsımıza, Neşet Ertaş'la en rafine üslubuna kavuşan Orta Anadolu Abdal Müziği geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından olan babası Muharrem Ertaş karsımıza çıkar.
iste Neşet Ertaş, babası Muharrem Usta ile adeta Anadolu'daki en olgun seviyesine erisen bu Türkmen/Abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusudur. Yoğun yöresel özellikleri ve baskın mahallilik unsurları ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasını sağlamıştır.
1960'lardan itibaren binlerce yıllık sazımız bağlama ile birlikte anılan; sadece geniş halk kesimlerinde değil, ciddi musiki çevrelerinin ve gerçek türkü dostlarının da gündeminden hiç düşmeyen Neşet Ertaş'i farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor- Çünkü o aslında bir anlamda tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak, hem babası Muharrem Ertaş'tan, hem de bu geleneğin diğer usta isimleri olan Hacı Tasan ve Çekiç Ali'den de ayrılır. Bir başka söyleyişle onun sanatı için, basta Muharrem Usta olmak üzere. Hacı Tasan, Çekiç Ali ve Abdal/Türkmen Müziği geleneğinin çeşitli yörelerde farklı tavır ve üsluplarda karsımıza çıkan diğer ustaları da dahil olmak üzere hepsinin üst seviyede bir sentezi ve esrarlı bir bileşkesi denilebilir.
Sarısözen'in tabiri ile bir zamanlar sadece ve sadece "Kırşehirli Mahalli Sanatçı" olarak bilinen Neşet Ertaş'ı binlerce, hatta milyonlarca saz çalıp türkü söyleyen diğerlerinden ayıran nedir? Onun sazının ve sesinin insani büyüleyen sırrı nereden gelmektedir? Neredeyse yarim asra varan bir süreden beri gerçek anlamda gönül telimizi titreten, ruhumuzu ürperten bu esrarlı sesin, sazın ve yorumun arka planında neler ve kimler vardır? Sazı gümbür gümbür ses veren, adeta davula eslik edercesine sazının göğsünde pençesiyle sesler çıkaran, hep samimi ve kendi halinde yüreğinin acılarını ve kendi iç gurbetlerini seslendiren; hiç bir medya tik tutumu olmayan, kalabalıklardan ve şöhretten adeta köse bucak kaçarak pek ortalıklarda görünmeyen; mezhep, parti ve etnik kimlik çağrışımlarına pirim vermeyen, sazından, sözünden ve sesinden gayri hiç bir şeyden medet ummayan bu "Garip" insani tanımak kadar tanımlamak da gerçekten zor.
Ayaklarının altındaki toprağın renginden, kokusundan haberdar olan, bastıkları yeri az çok tanıyan, yürekleri hep türkülerle birlikte atanlar için Neşet Ertaş, belki de tam bir "yasayan efsane"; meçhul, uzak, esatiri ve sırlarla dolu...
Neşet Ertaş'in sanatı hayati ile hayati sanatı ile o kadar içice ki, çalıp çığırdığı türkü ve bozlaklarında bütün bir hayat hikayesini bulmak mümkün olduğu gibi, hayatına yakından baktığımızda da o içli türkülerin, acili bozlakların nelerden nasıl doğduğunun ipuçlarını elde ederiz hemen. Onun yokluk, yoksulluk ve acılarla dolu hayatim "Garip" mahlasıyla yazdığı koşma tarzında usta isi şiirlerle anlattığı ozan yönünü yıllarca kimse fark etmedi bile. Babasından tevarüs ettiği geleneksel ve anonim türkülerin, bozlakların dışında, sözleri kendisine ait türküler, bozlaklar söylediğini de fareden olmadı yıllarca. Sözü ve müziği ile, anonim türkülerdeki erişilmez sadeliği ve estetik seviyeyi yakalayan sayısız türkünün, bozlağın altına attığı mütevazı imzasını kimselere söylemedi bile.
Neşet Ertaş o büyük yaratıcı yeteneği ile okuduğu her eseri yeni bastan öyle bir yorumlar, ona öyle bir ruh ve hava verir ki, adeta yeni bir beste ile karsı karsıya olduğunuzu dahi sanabilirsiniz. Bu durumu, yeteneği, kültürü ve birikimi oldukça sinirli sığ ve sıradan sanatçıların yorum adına yaptıkları "dejenerasyon" ile karıştırmamak gerekir. Çünkü Neşet Ertaş kendisine ait olmayan bir türküyü bi1e öyle bir okur ve yorumlar ki, o türkü o sekliyle yıllar öncesine ait bir Neşet Ertaş türküsü gibidir artık.
Olağanüstü denilebilecek yeteneği, geleneğe hakimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye bağlılığı, yeni zamanların modern zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanık tecessüsü ile Neşet Ertaş, hep gündemde kalmış bir sanatçıdır. O, ismi bağlama ile özdeşmiş ve adeta bu dünyaya türkü söylemek için gelmiş gerçek bir türkü ustası... Türküyü bağlamaya, bağlamayı türküye bu kadar yakınlaştıran ve yaklaştıran, adeta birbirlerinin içinde -kendisi ile birlikte- eritip yok eden ikinci bir sanatçı bulmak öyle sanıldığı kadar kolay değildir.
Neşet Ertaş'ın sanatı; müziğin özünü, ruhunu kavrayan birinin, hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden, olduğu gibi kendini, kendi özünü ve hissettiklerini saza, söze dökmesidir. (alıntıdır)
gurbet elde yollarımız bağlandı
turnalar o yarden bize ne haber
hasretiyle garip bağrım dağlandı
turnalar o yarden bize ne haber
yüce dağlar başı boranmı karmı
yarden ayrılması size de zormu
turnalar o yarden bir haber varmı
turnalar o yarden bize ne haber
yar zülfünü tel tel edip düzdü mü
el içinde garip garip gezdi mi
gizli sırlarını size çözdü mü
turnalar o yarden bize ne haber
görüldüğü gibi üstad bütün eserlerinde Türk Halk edebiyatı nazım biçimi türkü'yü kurallarına uygun olarak esastan bozmadan hece ölçüsü ile kullanmaktadır.bu eserinde de 11li hece ölçüsü mevcuttur.
babası muharrem ertaş'tır. kırşehir çiçekdağ'da doğmuştur. 33 albümü vardır. tüm türküleri dinlenesidir. çok küçük yaşlarda gurbete gitmiştir ve şimdi türkiye'ye tekrar yerleşmiştir. konserlerine bizzat gtmişliğim vardır.
namı diğer bozkırın tezenesi, çok sevdiği izleyici kitlesinden yoğun elektirk alabilirse "hepinizin, buraya geldiğiniz için, ayağınızın altını öpüyüm" gibi laflar eder. böyle de alçak gönüllüdür. ayrıca virtüoz ayarında bağlama/saz çalar.
türkiyenin gerçekten de en büyüğüdür. sazına tamburlama denilen bir düzen vermiştir. ama son bir iki yıldır türkülerin orjinalliğini bozarak okumaktadır ama olsundur yine de seviyoruz kendisini.