akla sürekli çeşmeleri, şelaleleri getiren hastalık. neden mi, içtiğin su burnundan gelir.
burun kızarır. mendile bakarsın bu defa mendilde kalmıştır kesin, diye.
burun işi bırakır, ağız nefes alma organı olup dudaklar çatlar yukardaki şelalenin inadına.
kendi sesini tanıyamazsın. hapşıracak gibi olup olup hapşıramazsın.
polarların üzerine yün yelek ve hırkalar giyip, gözleri belertip otururken bir yandan annenin yaptığı zencefil-tarçın-bal, nane-limon, ısırgan vs çaylarını içip ilaçları da ekleyince mide feryat figan uzaklaşır.
nezle sinüslerden seslenir;
- ilaçla 7 günde ilaçsız bir haftada.
he, bu arada mevsim değişikliklerinde olmuyor muydu bu menem şey. kışın ne alaka?
diye de düşünürsün. düşünürsün. düşünürsün.
sonra, niye bu kadar düşündüğünü sorgularsın.
uzun bir sessizliğin ardından anlarsın ki,
beynin bir kısmı deminki mendilde kalmıştır.
tanrının insanlara lutfu. nerden çıkıyorsa virüsler yerleşiyor vucuda, sonra ufak bir bağışıklık sistemi zayıflığında (stres, soğuk, vs) ortaya çıkıyor. bir de, hapşurmalar, burun silmeler derken ellere, ordan başka yerlere, oralardan da başka yerlere yayılıyor.
bir elde kolonyalı mendil*, diğer elde* peçetemsi rulolarla dört dönmeye başlıyorsunuz sonra da. önce burnunuzdaki akıntıyı iyice peçeteye aktarıp, sonra da kolonyalı mendille elleri temizlemek gerekiyor. bi de burun iyice hassaslaşıyor, derinin kartlaşmasını bırakın, dışarıda soğuk havada nefes alıp vermek bile acıya dönüşüyor.
sürekli lavabo yanında olmak burnun kartlaşmasını daha uzun vadeye yayabiliyorken, bir yandan da kurumuş dudakları ıslatmanıza imkan tanıyor. dudakların kuruması belki de burnun kartlaşmasından ya da hassaslaşmasından bile daha kötü, çünkü dudaklar bir kere kurudu mu, gülmek ve hatta konuşmak bir işkence. bazen kendinizi konuşma özürlü bile hissedebiliyorsunuz.
salya sümük. üstelik dudaklar da kurumuş, baş da ağrıyabilir gibi. nezle budur.
(bol karabiber ekilmiş ılık şarap ya da vodka konusundaki tavsiyelere açığım. neydi nasıldı...)
burundan başlayıp duyguları bile şırıl şırıl akıtan şiirsel bir hastalıktır.
sil babam sil ne burun kalır ne ağız,selpağın sürtünme katsayısının rekor kırdığı başka bir hastalık yoktur.
burunu hallaç pamuğuna çevirir ama duyguları da es geçmez,durduk yere elinde mendil insanı romantizme sürükler.
hırıldayan boğaza akıldaki birkaç dize eşlik eder,sevgiliyi bile nezle sarmıştır.
bir taraftan burun bir taraftan dizeler şırıl şırıl akar.
...
hangi kış günü aktıysa burnum
senin hayalinin miladıdır biraz çiçek aşısı mı,tetanoz mu
anlayamadığım izler misali omuzumda...
Nane, limon kabuğu, bir güzel kaynasın aman,
Ha ha ha ha ha içine hatmi çiçeği, biraz çörek otu katasın aman,
Ha ha ha ha ha hatta biraz tarçın, bir tutam zencefil aman,
Ha ha ha ha ha bin derde deva geliyor biraz daha sabret güzelim.
Ha ha ha ha ha hapşu!
Çok yaşa,
Sende gör,
Rahat ve iyi yaşa.
burnun isal olma durumu.
burun isal olur mu demeyin a dostlar,nezle olunca benimki oluyor.
onca hastalık çektim, hastanelerde yattım ama bunun kadar pis, bunun kadar mikrop bir hastalık görmedim daha.
isal olmuş tıkalı, domates kırmızısı bir burun, morarmış bir surat, patlak gözler. tıpkı bir moron gibi.
0---0 => gözler, tam açık
--u-- => burun ,pozisyon fark etmez
--0-- => ağız ,tam açık - gerekirse salya