hiciv sanatının ustası şair ve neyzendir. çoğu sanatkar gibi yaşarken kıymeti bilinememiştir. Demiştir ki;
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!..
1892'de, on üç yaşındayken babasının tayini ile birlikte Urla'ya taşındı ve bir süre burada okudu. Bu esnada, taşındıktan yaklaşık bir yıl sonra, 1893'te tanıştığı neyzen berber Kâzım'dan ney dersleri almaya başladı ve aynı yıl ilk sara nöbetini de geçirdi. Yedi yaşındayken, kent çarşısında Muğlalı Kel Mülâzım Ağa müfrezesinin yakaladığı eşkiyaların halka gösterdiği sırıkların ucundaki kesik başlarını gören Tevfik'in yaşadığı rahatsızlık ilk önce olağan dışı bir durgunluk, birkaç yıl sonra da, ilk defa 1893'te olmak üzere, sara nöbetleri halinde kendini gösterdi. Okulu bırakmasına sebep olan ve ilk önce neyin sesi yüzünden olduğu sanılan hastalığın tedavisi için annesi birçok doktora ve hocaya danıştı fakat sonuç alamadı. En sonunda hastalığı kontrol altına almayı başaran, annesinin götürdüğü istanbul'da Pepo adlı bir doktor oldu. Doktor "fazla üzerine gidilmemesi gerektiğini" ve "en çok hoşlandığı şeyleri yapmasına izin verilmesi" gerektiğini söylemiştir. Bu sayede hem hastalık bir nebze kontrol altında kalır, hem de bu ona 'Neyzen' lakabını kazandıracak olan neye devam etmesini sağlar.
mecnun şiirine bakarak aşkı anlamadığını düşüne bakabilirsiniz fakat kendisinin şöyle bir şiiri de var;
--spoiler--
çok mutlu yıldızlar çıktı çığırdan,
aşıkların farkı yoktur sağırdan,
önce dumanları başlar ağırdan,
bir cezbedeyim aşkın pervanesinde.
ihtimal veremezsin, hem inanmazsın,
ateşler sarmıştır, sen uyanmassın.
mest olduktan sonra artık yanmazsın
göklüm gibi hikmet peymanesinde.
--spoiler--
Tevfik Kolaylı, ya da yaygın bilinen adıyla Neyzen Tevfik, taşlamalarıyla tanınan Türk neyzen ve şairdir. Taşlama kitaplarının yanı sıra, çeşitli taksimler ve saz semailerinin bestecisi olarak da bilinir. Osmanlı döneminde, istibdata karşı, Cumhuriyet yıllarında ise devrimlere karşı gelenlere karşı hicvini kullanmış; haksızlığa, yolsuzluğa ve yozlaşmışlığa karşı şiirler yazmıştır. Birçok defa tutuklanmış, ama kısa süre sonra serbest bırakılmıştır. Bektaşi tekkesine mensup olmuş, hayatının büyük bölümünü istanbul'da çeşitli hanlarda geçirmiştir. Son dönemlerinde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde kendine ayrılan 21. koğuşta kalmıştır. 1930'larda kısa süreyle kendine bağlanan aylık haricinde düzenli bir geliri olmamıştır ve hayatı boyunca sara nöbetleri ile uğraşmıştır.
1902 yılında bektaşi dervişi oldu. Sütlüce Bektaşi Tekkesi'ne devam ettiği bu zamanlarda Şeyh Mümin Paşa'dan nasip aldı ve hayatının geri kalanını da şekillendirecek bu inancı ve biçimi benimsedi.
istanbul'da baskının iyice artmasının sonucunda Şair Eşref ile beraber 13 Ocak 1902 Perşembe günü "Mesajeri" vapuru ile Mısır'a gitti. Bir arkadaşı ile bir Neyzenler Kahvehanesi açarak işletmeye başladı, geçimini neyi ve şiirleriyle sağlamaya devam etti, Özbekiye Saz Bahçesi'nde plaklar doldurdu. Alkolün etkisiyle bir buluşma esnasında tabancasını ateşlemesi ve duruşma esnasında da yargıca "haksızlık yapıyorsunuz" demesi yüzünden altı ay hapse mahkum oldu ama itiraz ederek bir buçuk ay sonra özgürlüğüne kavuşup iki ay kadar Feride adında Lübnanlı bir kadınla yaşadı.
Bu sıralarda, ilk önce istanbul Kıraathanesi'nde okuduğu Abdülhamidin Ağzından Bir Nutk-ı Hümâyun hicvi yüzünden tutuklanmak istense de çevresi sayesinde kurtulmayı başardı; fakat daha sonra Türk Aydınlarının Mısır Hidivi Hakkındaki Düşünceleridir başlıklı yazısı gazetelerde yayımlanınca kesinlikle tutuklanması hakkında karar verildi. Bu yüzden sığındığı Bektaşi "Kaygusuz Sultan" tekkesinde bir süre kaldıktan sonra meşrutiyetin tekrar ilanıyla beraber izmir'e döndü.
Neredeyse tüm hayatı boyunce baskı ve zulme karşı çıkan Tevfik'in şiirlerindeki yergi ve taşlamaları onu bu türde Nef'i ve Eşref'ten sonra en önemli üçüncü edebiyatçı konumuna getirmiştir.[kaynak belirtilmeli] Şiirlerinde sık sık, 1900'de yazdığı Sahne-i ömrümden nefs-i emmareye hitabım[7] şiirinin ilk kıtasındaki gibi müstehcen sözlere ve bu yolla yapılan taşlamalara rastlanır:
Sahne-i Ömrümden Nefs-i Emmareye Hitabım
Âlemin bağ-zârını s.keyim
Sünbül ü verd ü nârını s.keyim
Andelib-i nizârını s.keyim
Hâsılı nev-baharını s.keyim !
Bana yoktur lüzumu gülşeninin,
Şeb-i tarîk ü rûz-ı rûşeninin
Ne gulâmının ne de zenninin
Hepsinin tâ mezarını s.keyim !
Ağlamam ben, ben erkeğim erkek,
Hayli güçtür bana cefâ etmek,
Minnet etmem bu ömre de felek,
Atını al, tımarını s.keyim !
Güççedir bu fakiri aldatmak,
Yüzdürüp sonra kündeden atmak,
Gözünü aç da sen bana bir bak,
Ben senin i'tibarını s.keyim !
kendısıne aıt oldugu ıddıa edılen be hey dürzü sıırını doksanlı yıllarda bır polıs yazmıstır . zıra neyzen' ın yasadıgı dönemde türban sorunu hatta türban kelımesı bıle yoktur . zaten bu kadar sevıyesız ve salakca bır sıırı neyzen tevfık gıbı zekı bırısı yazmaz .
be hey dürzü
ne ararsın allah ile aramda!...
sen kimsin ki orucumu sorarsın?
hakikaten gözün yoksa haramda
başı açığa niye türban sorarsın?
rakı, şarap içiyorsam sana ne.
yoksa sana bir zararım, içerim.
ikimiz de gelsek kildan köprüye,
ben dürüstsem sarhoşken de geçerim
esir iken mümkün müdür ibadet?
yatıp kalkıp atatürk´e dua et.
senin gibi dürzülerin yüzünden,
dininden de soğuyacak bu millet
işgaldeki hali sakin unutma.
atatürk´e dil uzatma sebepsiz.
sen anandan yine çıkardın amma
baban kimdi bilemezdin şerefsiz. ''
edit : eksıleyen yığınlarca hazımsız bu sıırı neyzen' ın yazmasını ısterdı . kendılerı gıbı sevıyesız kör bır fanatık yazdığı ıcın eksiliyorlar .
örnek alma çiçek çiçek dolaşan arıyı
sonra pilin erken biter s.kemezsin karıyı,
mutlu edersen gerdek gecesi taze gelini
minnetle öpecektir her sevişmede elini,
olmuşu dururken yeme meyvanın hamını
helali varken s.kme namahremin am.nı,
yemeklere tat verir bir kaşık salça
erkeği baştan çıkarır yuvarlak kalça,
elinden düşmez tası tarağı kadının
baş tacı eder,yeter ki iyi çalışsın yarr.ğın,
ormana hayat verir diktiğin her çam
ömrüne ömür katar siktiğin her .m,
kırışık pantolonu düzeltir ütü
yarr.ğı dimdik eder kadının götü,
kadının her yanı misler gibi kokmalı
yarr.ğı götten önce sulanmış .ma sokmalı,
pencereni açık koyma merdiven dayarlar
mını sokağa bırakma yakalayıp koyarlar,
yatağa girmeden önce kadını bi güzel yıka
onu mest etmek istiyorsan 3 deliğide tıka,
arama her .mcıkta var mı diye bir pire
sonra talim edersin yıllarca otuzbire,
kadının vücudu tatlıdır benzer kovanda bala
aklın varsa her noktayı bir güzel yala,
bilki dokuz nefsi vardır yataktaki kancığın
hepsini doyuramazsan gider yataktaki .mcığın,
önemli olan senin değil kadının istediği andır
dünyadaki en tatlı şey iki bacak arasındaki .mdır,
mala mülke güvenme ona her avrat gelir
sana ayda yılda, dostuna her gün verir,
geleceğinle bol keseden harcama belini
sonra kullanmak zorunda kalırsın elini,
bozulsada arada sırada evinin dirlik düzeni
kadın aldatmaz kendini iyi s.keni,
her kurşun önüne atma torban darıyı
sonra başkası .iker elindeki karıyı,
kırkından sonra sanma kendini zampara
mcık şöyle dursun bu günlerde göt bile para,
bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandır
kadını kadın yapan götü değil önündeki *mdır,
üzüm üzüme baka baka kararır
kadın yarr.k yemezse susuz kalır sararır,
pili tükenmiş erkek erken uykuya dalar
yarr.ksız kalan .mcığı evin köpeği yalar,
olsa da başında oyalı yazma
yatağa girince kadına az gelir kazma,
sahip çık gece gündüz bağ bahçe bağına
yoksa acımadan koyarlar o güzelim .mına,
şehvetli kadını memesi her zaman diktir
arzusu ve isteği bilki herzaman s.ktir,
sen sen ol her karıyı koynuna alma
mını sikmeden götüne yakın olma,
kadını acele etmeden usul usul soymalı
mına hemen değil gıdım gıdım koymalı,
yırtığı söküğü sağlam iplikle dik
mutlu olmak istiyorsan kadını iyi s.k.
Fırka, parti diye halkın boğazından kısarak,
Milletin on senedir olmuş idi mengenesi.
Kazdığı câh-i belaya yine kendi düştü,
Örsünü, kıskacını siktiğimin Çingenesi.
--spoiler--
"asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
söz haykıranın mantık ise şarlatanındır
geçmez ele bir paye, kavuk sallamayınca
liyakat ise pezevenk, puşt olanındır."
--spoiler--