Cenneti kerhane sanan hocaya,
Şarabı soran adamsın.
Adamsın ki ne adam.
Tamam, ağzın biraz bozuk;
Ama eksik konuşmazsın,
Lafın tam.
Kralsın sen de Bekri gibi vesselam :-)
Bekri Mustafa'nın ağzı küfür yapan modelidir. ikisi de delikanlı kişiliktir. Adam gibi adamdır. Ete et, süte süt diyebilecek kadar korkusuzdur. Kral adamdır vesselam.
ekmek herkese yetecekti aslında.
tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami.
geldikleri gibi gitmediler, kimi itini bıraktı kimi bitini kimi de piçini.
yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değildi.
çok eleştirel ve sivri bir dili olan, türk halkı hakkında güzel tespitler yapmış başarılı bir şairimizdir.
Neyzenlikteki ustalığına rağmen yergi ve taşlamalarıyla ünlendi.
Toplumdaki haksızlıkları gözüne kestiren Tevfik, siyasetin yanısıra; dini baskı, çıkarcılık gibi konuları işledi.
Tevfik, toplumun kurallarının dışında bir yaşam sürdürmüştü. Paraya düşkünlüğü yoktu. Gericiliğe savaş açmıştı. islamın yozlaştırılmasına ve anti Atatürk deyişlerine sinirlenir ve hazır cevaplılığıyla cevap verirdi. Ayrıca neyzenlik konusunda içinden geldiği gibi çalıp, ardından maddi beklentileri olmamıştı. Kendi söylemine göre bu konuda yüze yakın plağı bulunmaktadır.
Tevfik, içkiye olan ilgisiyle de bilinmektedir. içki, hayat biçiminin ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Bu konuda bir anısı şöyledir:
Bir arkadaşı, Tevfik'i meyhaneden çıkarken görmüştü. Eski bir dostu olarak sitem edip ona çıkışmak istedi. -Vallahi Tevfik Efendi, seni meyhaneden çıkarken görmek, beni son derece üzdü. Neyzen Tevfik cevap verir: -Hemen geri döneyim öyleyse!
Söz edildiğine göre Tevfik'in Atatürk'e sevgisi o denli çokmuş ki; Onun vefatından sonra günlerce evden çıkmamış...
iyi şiirleri var,birde osmanlı yönetimini eleştirirdi, ittihatçı yanlısı idi.
talat paşa buna maaş bağlamıştı.
alkolik ve afyonkeşti,esrarkeşliği de meşhurdu..
uyuşturucu namına ne bulursa kullanırdı.(müslim gürses'in ve bob marley'in atası sayılır)
ahlak kuralı yoktu, bir gün hamamda alemde rakı biter ,bu anadan üryan, kafa 1500 hamamdan çıkar yakındaki bakkaldan 1 galon(3,5 kilo) rakı almış hamam dönmüş.(söylentimi bilmem)
iki kilo rakı vız gelirdi ,hamamda kurnaya rakıyı boşaltır hamamtası ile içermiş. ,o zamanlar rakıya su katılmazmış,direk sek.
şu hikaye var çok eskiden okumuştum, bu soner'in(yalçın)neyzen ile ilgili. eşeğin eşekliğinden su içtiği yazısından daha ilginçtir.
mustafa kemal paşa bir gün çağırın şu neyzen'i bir görelim nasıl rakı içiyor demiş,atatürk öyle fazla rakı içmezmiş ,dedemin köyünde kaldığından anlatırlardı ,en fazla bir küçük taş çatlasa yarım binlik.
babam bir gün içkili görmedim der ,köyde. köy dediğim termal-gökçedere köyü (yalova)..
gelelim olaya,neyzen gelir paşa ayakta karşılar masaya otururlar sonra bir kaç erkan,paşa ne içersin der, neyzen rakı iyi olur paşam der,buyur masa senin ..
atatürk muhabbet falan olacak diye bekliyor tabi birde merak ne kadar içecek,merak tabi . meze yemek dolu masa ama neyzen paşam bunlar beni kesmez ,rica etsem bir kap ve somun alabilir miyim der.(artık gıcığına mı yapıyor yoksa karnını böylemi doyuruyor ???)
neyzen kaba somunu doğrar ,iki şişe rakıyı boşaltır , kesilmeden kısa zamanda bitirir,paşa sinirlenir ama belli etmez, üstadı yolcu edelim der,
gönderirler ,mustafa kemal bir daha bu pezevengi gözüm görmesin muhabetin içine etti der,rakıdan soğuttu diye de ekler.
bu böyle bir galiba devlet maaş bağlamış ,hep makara kukara ile geçmiş hayatı. ıı. abdülhamit gıcıkmış neyzen'e onu da yazalım.gerisi net'te var.
mezarı benim hanımın aile apartmanına çok yakın, kartal sahil yolunda bir üst sokakta.
çok gitmem, ama ne zaman gitsem üstadı da ziyaret ederim.
sağlığında tanıyamamış olmak bizim için kayıp.
gerisini bilmem de mekanı cennet olsun.
neyzen tevfik’i ucundan kıyısından bu coğrafyada, hatta çevre coğrafyalardaki komşulara varıncaya kadar herkes tanır; kimi küfürlerini, kimi serkeş hayatını, kimi içkiye düşkünlüğünü, kimi nüktelerini, kimi dörtlüklerini, kimi felsefesini, kimi hikayelerini...
“takvimler 24 mart 1979’u gösterir, neyzen tevfik’in 100. doğum yılı. ptt bu vesileyle hatıra pulu çıkarır, trt’de çeşitli programlar hazırlanıp yayınlanır, unesco’nun kararı üzerine türk diyojen’i (neyzen) bütün dünyada çeşitli törenlerle anılır...” özetle, baskısı olmamasına rağmen nadir kitap ve sahaflardan bulma ihtimaliniz var, kitaplığınızda olmazsa olmaz eserlerden biridir, neyzen’i aslında hiç tanımadığımızı, onun halkında duyduklarımızın güneşin saçıntısı birkaç ışın olduğunu anlayacaksınız...
mahzar osman’ın bilindik bir anısı vardır,
-elindeki ne neyzen?
-rakı.
-hani söz vermiştin, içmeyecektin. hem de kiloluk, utanmıyor musun? dök onu hemen!
-dökemem doktor.
-neden?
-yarı parasını ibrahim verdi doktor, yarısı onun.
-o halde yarısını dök.
-dökemem doktor.
-neden?
-alttaki benim...
efsanesinin diğer kahramanı ibrahim çallı’nın da devrim büyük ressamlarından birisi olduğunu hatırlamak gerek.
neyzen “kırk hovardası olan bir orospuyum” derken tam da bunu anlatmak istemişti, o devrinin en yüksek makamlarındaki siyasilerinden, en ünlü sanatçılarına kadar, en fukarasından esrarcısına kadar hepsiyle dostluk kurmuş bir entelektüeldir.
Ömrü meyhane masaları ile tımarhane duvarları arasında geçmiş, delilik ve velilik arasındaki çizginin müdavimi bir hiç.
"Geldikleri gibi gitmediler;
kimi itini bıraktı, kimi bitini.
Kimi de piçini bıraktı!..
Yoksa bu kadar şerefsizin...
bizden olması mümkün değil!"
bir ülkenin işgaline sadece... orospular... ve onları pazarlayan...
dümbükleri ve hacanaları sevinir...
işgalcilerin kaybedip gitmesine de bir tek onlar üzülür...
çünkü gelirleri azalır...
not: aklıma nerden geldiyse..."keşke yunan kaybetmeseydi" cümlesi geldi...