asıl adı 'münire eyüp' tür. 1923 yılında muhsin ertuğrul tarafından çekilen ve ilk kez iki müslüman türk kadınının kamera önüne geçtiği 'ateşten gömlek' adlı filmde bedia muvahhit ile birlikte rol alan kadın sinema ve tiyatro sanatçısıdır.
21 yaşında ve okulu yeni bitirmiş genç bir muallime gazetede gördüğü ilan üzerine tüm cesaretini toplayarak, üstelikte bir sinema filminde oynamak için başvurur. vasfi rıza zobu, neyyire neyir'i ilk gördüğü anı yıllar sonra şöyle anlatmıştır;
"Kemal Film'in bürosu, Sirkeci'de "Ali Efendi Sineması" üstündeki iki küçük odanın içindeydi. O gün oraya uğradığım zaman, Neyyire'yi ilk defa görüyordum. Kolej'de talebe imiş. "Film için müracaat etti Muhsin'i bekliyor" dediler."
o bekleyiş uzun sürmeyecek, 'ateşten gömlek filmi'nde türk kadınlarına rol vermeyi kafasına koyan muhsin ertuğrul, romanın yazarı halide edip adıvar'ın da coşkulu onayı ile neyyire'ye kezban rolünü verecekti. ilk kez kamera karşısına geçen neyyire için yeni mecmua dergisi'nde çıkan eleştiri şöyle oldu;
"...filmin şaheser kısmı Kezban rolündedir. Kezban, Ateşten Gömlek romanında Anadolu kadınının cefa, mihnet ve asalet timsalidir. Diyebiliriz ki, bu gömleğin bütün ateşi Kezban'ın kalbinde ve gözlerinde toplanmıştır ve bu rolü yapan Türk hanımı Ateşten Gömlek muharririni en iyi anlamış insandır. Kezban'ın ihsan'a muhabbet ve alâkasında, kalp ve ruhundan başka bir şeyin dahli yoktur. Bunu, ihsan hainlerin eline düştüğü vakit, Kezban'ın muzdarip yüzünden pek güzel okuduk."
böylesi güzel bir eleştiriye, üstelik de ilk oyununda mazhar olan neyyire, aynı yıl yine Muhsin Ertuğrul'un yönettiği 'Kız Kulesinde Bir Facia' filminde oynar. Her iki filmde gösterdiği başarı ona sahnenin de kapılarını açar. 1923 yılında Raşit Rıza'nın isteğiyle Muhsin Ertuğrul Othello'yu sahneler. Othello'yu Raşit Rıza, Iago'yu Muhsin Ertuğrul oynayacaktır. Oyunda iki Türk kadın oyuncuyu tıpkı 'ateşten gömlek' filmindeki gibi neyyire neyir ve bedia muvahhit üstlenirler. Tek gece oynanan bu temsilde Afife jale'nin açtığı yolda bu iki kadın, atatürk'ün de büyük ilgi ve desteğiyle daha sağlam adımlarla ve hızla ilerler.
1925 yılında muhsin ertuğrul ile evlenen neyyire neyir, eşinin rusya gezisine katılarak bu ülkedeki modern tiyatroculuk çalışmaları hakkında ciddi bilgi ve tecrübeler kazanır. tiyatronun yalnızca eğlence değil bir eğitim ve bilinçlendirme aracı olarak da kullanabileceğini gören neyir, bundan bir muallim olarak fazlası ile etkilenir.
1927 yılında türkiye'ye dönüşlerinde zamanın istanbul valisi ve belediye başkanı mustafa üstündağ'ın eşi muhsin ertuğrul'a 'darülbedayi genel yönetmenliği'ni teklif etmesiyle birlikte sanatçının hayatında yeni bir dönem başlar ki bu, neyyire neyir'in rus tiyatrolarından aldığı bilgi ve tecrübeleri kocası ile birlikte darülbadayi'yi modernleştirme maksadıyla geceli-gündüzlü kullanacağı, daha ziyade yönetici ağırlıklı bir dönemdir. muhsin ertuğrul ve neyyire neyir için bu dönem, çalışmak, dahası disiplinli çalışmak ve eskisi gibi 'sulu zırtlak komediler' değil gerçek sanat eserlerini sahnelemek, halkın sanat seviyesini yükseltme dönemidir.
ne yazık ki neyyire kalp hastasıdır ve bu yoğun tempo onu fazlasıyla yorar. dinlenmesi gerekirken, bir taraftan sahnede oyunculuk diğer taraftan darülbedayi dergisi'ne yayın yönetmenliği yapıp tefrikalar yazmaktadır. bunlar yetmezmiş gibi 1941 yılında, yine muhsin ertuğrul ile birlikte 'perde ve sahne' isimli yeni bir dergi daha çıkarmaya başlarlar. neyyire neyir 1942 senesi ekim ayında, sahnede bir tiyatro provası esnasında fenalaşır ve hastaneye kaldırılır. kalp kapakçığında problem olduğu ve kesinlikle istirahat etmesi söylendiği halde taburcu olduktan sonra çalışma temposunu daha da yükselttiği gözlenir. 13 şubat 1943 günü kalbi bu tempoyu artık kaldıramayacak ve kaldırıldığı alman hastanesinde hayata gözlerini yumacaktır.
"Onun ve benim ortak olduğumuz bir gaye ve inancımız vardı: Bizim memlekete tiyatro okuldan daha çok lâzım, halkın yükselişinde tiyatronun rolü çok önemli. Yazık ki yıllarca sonra bu gayeye varacak olan yolun daha başındayız. Ben ömrümüzü bir koşuya, bir yarışa benzetiyorum. Biz sanki eski Yunanlıların (Lampadedromia) dedikleri bir meşale koşusundaymışız gibi durmadan yarışıyoruz. Elimizde söndürmeden gayeye ulaştırılacak bir meşale var, şayet yarışanlardan biri yarı yolda kalırsa, arkadaki o ışığı alacak, ileriye atılacak, tâ ki o da çatlayıp düşünceye kadar. Ve bu yarış böyle nesillerce sürecek, gidecek, meşale geçtiği yolları aydınlatarak ileriye, durmadan ileriye gitsin...
- işte! neyyire, böylesi bir meşale yarışında öldü."
neyyire neyir hakkında bu bilgileri verirken, yaptığı araştırma ve derlemelerinden yararlandığımız sevgili selçuk yüksel'in şu anlamlı sözleriyle tamamlayalım bu altın değerindeki cumhuriyet kadını ve sanatçı hakkındaki sözlerimizi;
"Bugün hiçbir engel olmadan sahneye çıkabilen Türk kadını, Afife jale'yi, Bedia muvahhit'i, Neyyire neyir'i, onların bu yolda neler çektiklerini bilmeli ve unutmamalıdır."
Türk sinemasının ilk kadın oyuncularından birisidir. Türk tiyatrosu ve tiyatrosunun öncülerinden Muhsin Ertuğrul’un eşidir.(d. 1902, istanbul – ö. 13 Şubat 1943, istanbul)