Nasıl bulunduğuna dair bir efsanesi vardır:
Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Ali'ye bir sır verir ve kimseye söylememesini ister. Hz. Ali bu sırrın yükü altında ezilir ama sözünden dönmez. Bir kaç zaman sonra bu sır o kadar ağır gelmeye başlar ki Hz. Ali bir kuyuya gider ve sırrı bağırır. Sesi kuyunun dibinden akan su ile birlikte sazlıklara gider ve sazlıklardan güzel bir ses çıkar. Sazlıkların civarında bulunan biri ise bu güzel sesin kamışlardan geldiğini anlar ve kamışın birine şekil verip onu üflemeye başlar. Bir gün bu adam Peygamberimizin de (s.a.v.) bulunduğu bir mecliste neyi üfler. Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Ali'ye döner ve kızar :
'Ya Ali! Ben sana sırrımı kimseye verme demedim mi ?' der.
Hz Ali :'Yok Resulullah, ben sırrını kimseye vermedim. Yalnızca dayanamadım ve bir kuyuya sırrını bağırdım.' der.
işte o zaman Peygamberimiz 'Bu duyduğunuz ses insana huzur veren sestir. Öyle ki içinde derin bir sır taşır.' der.
Tabi ki bu bir hikayedir. Gerçek mi değil mi bilinmez.
mevlana nın mesnevisi nin ilk beyitleri "dinle! ney den, zira o birşeyler anlatmada" diye başlayarak bu muhteşem sesleri çıkartan üflemesini bile öğrenirken insanın karakterini terbiye eden bir üflemelidir. çünkü sabır etmeyi öğrenirsiniz.
yamuk biryere kesinlikle konmaz ney yamuluverir yazık olur. dümdüz bir yere koyulması gerekir ya da kutusunun kabının içerisinde bir yere dimdik konulmalıdır. ve ayrıca bakımı da badem yağı ile olur. badem yağını üstüne azar azar döker bir güzel masaj yapıp ovarsınız. gerçekten zor iştir ney üflemek.
sesi güzel, dinleyeni ayrı büyüler. üfleyeni ise alır bu diyardan başka diyara götürür. 9 bogumu vardır, 7 perde ( delik ) vardır bu boğumların üstünde. her perde bir alemdir aslında, rast ( sol ) sesi zor çıkar, tam olarak çıkaramayan icracılar için " rast alemine giremedi" denir. az ama öz ustaları vardır.
manevi format etkisi yaratır. genellikle kız ney ile çalmaya başlanılır, ses sektirme mantığı kavranabildiği sürece üflemek zor değildir. dayarsın başpareye lebleri, hu dersin..
"senin kalbinden sürgün oldum ilkin...
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği..."
Dizelerini aklıma getirendir.
ney sesinin insan sesine en yakın ses olduğunu pekçoğumuz biliriz. Ilgili çok güzel bir yazı okumuştum bir zaman. Hikayemiz de epeyce benziyor sanırım. Koparılıp ayrı bırakıldığı sazlığına, olması gereken asıl yurduna özlem çeken bir kamıştır ney aslında. Orayadır bu yanık sesi, koparıldığı yeredir. Tıpkı bizim gibi. kimimizin farkına varıp bulabildiği, kimimizin henüz farkedemediği ama elbet bir gün geç de olsa idrak edeceği içimizdeki yangının asıl sebebinedir tüm çırpınışlarımız. Sürgünümüzedir tüm yakarışlarımız..
Karanlıktı bulunduğum oda ilk kez dinlerken, tavsiye edilir. Beni pek çok zamana tefekküre götürmüştü. Birgün çalmak istediğim parçadır aynı zamanda. Tabi önce ney çalmayı öğrenmem gerek o ayrı konu. (bkz: swh)
2. gün. başım dönmese belki de başaracağım ses çıkarmayı ama olmuyor. hep o ıslık sesiyle flüt sesi arasında gidip geliyorum. bir türlü üste çıkamadım. çıkacağım ama başım dönüyor arkadaş.
Rumi'nin söze başlamasından misalen; kamışlıktan koparıldığı günden beri hasreti söyler. Ney dinleyeni yakar, üfleyeni ferahlatır. ihtimam gösterilmezse küser, dilsizdir, suskundur çoğu zaman. Ney nefes değil hasretlik işidir. Hasreti ne kadar büyük ise o kadar ah eder ney. Ve benzemez usta ellerde sesi hiç bir şeye...
sesin kamışın başına çarpıtırılarak sıkıştırılmasıyla elde edilen müzik aleti. Mevlana mesnevisinin ilk 18 beyitinde neyi anlatmıştır. Çalması gayet zordur. Bakımı çeşitli yağlarla yapılmaktadır. mesnevide ilahilerde ve tasavvufta önemli bir yeri vardır. huzur verici bir sesi vardır.
nedense aklıma hep cemaatcileri getiren muhteşem müz,k aleti.öğrenmek isterdim canı gönülden ama o sınıftaki abla kızlar o kadar tiksindirdi ki bazen dinlerken dahi sıkılabiliyorum.