Değil çalmak, sadece ses çıkarmak için bile ciddi çalışma ve emek ister.
Tasavvuf müziğinin olmazsa olmazıdır kendileri.
Neyzen olabilmek her yiğidin harcı değildir, Aslan gibi yürek, sağlam ciğer ister.
Ney üflemek diğer üflemeli aletlerden açık ara zordur. Çünkü en başta bir ses düdüğü yoktur. Alışması zordur kendini başta ele vermez ama çalınca da insan yeni bir dil ile konuştuğunu zanneder. Üfleyin üfletin.
Zamanın müzik tarzına ayak uydurtulmaması gerekilen güzel bir enstrümandır. Zamanımız gruplarından ziyade Niyazi Sayın, Aka Gündüz Kutbay gibi ustalardan dinlenilmesi gereken bir üslubu vardır.
insanın duygu dünyasında, algısında beklenmedik, mucizevi dalgalanmalar yaratır. nefesi yoğun olarak kullanmak durumunda olduğunuz için, başınız döner, yer çekiminin etkisi azalır, hafif çakır keyif olursunuz. bir de aradan güzel bir iki ton yakalarsanız, değmesinler keyfinize.
ses çıkarabilmek bile zor iştir. ilk sesi çıkardığında sevinirsin, tekrar denersin ses çıkmaz. yarım saat daha uğraşırsın aynı tok sesi çıkarabilmek için. sonunda başarırsın, ney tutuş pozisyonunda bir daha denersin yine çıkmaz. her defasında kolayca ses çıkarabilmek için haftalarca uğraşmak gerekir. sonunda kendinle gurur duyarsın, ney üflemenin ilk ve belki de en önemli adımını atmışsındır çünkü.
ilk günlerde 10 dakikadan fazla çalınca dayanilmaz baş ağrısı yapardı ama 1 yılın dolmasına az bir zaman KALAN şu günlerde 2 saat çalsam bana mısın demem. saba makamının da ayrı bir güzel üflenir ve dinlenir.
Becermek için uğraştıkça, maruz kaldığı fazla oksijenden dolayı kişide baş dönmesi yapan, kafa güzel oldukça da üflemesi daha keyif veren, işte böyle bir kısır döngü içinde kişinin yıllarını alan can ciğer dost, yoldaş olan eylem. Bildiğin terapi yapar insana. Bir saat kadar üfleyip bıraktıktan sonra hele, ertesi sabaha kadar farklı görünür dünya.
Bir kez kapılanın kolay kolay ikliminden çıkamadığı uğraşı. Yalnız, insanda takıntı boyutuna gelmesi de büyük bir olasılıktır. Kişinin üfleyemediği bir nota, çıkaramadığı bir ses uykularının kaçmasına dahi sebep olabilir. Bu durumda neyzen adayı kalkıp gece gece ney üflememelidir. Bunu yapsa bile arada bir saati kontrol etmelidir. Kendini fazla kaptırırsa ki muhtemelen böyle olacaktır daha önceleri, sabahın köründe kapıya dayanmış olan komşular bu sefer polisi arayıp gece gece kapınıza ekip aracı dikebilirler. Ve polisler size "buyrun birazda karakolda nöbet tutan arkadaşlarımıza ney üfleyin biz daha sonra sizi eve bırakırız" derler. Böyle bir durumda bir anda kendinizi polislerin arasında ney üflerken bulursanız şaşırmamamız gerekir. işte bu da öyle bir merettir.
denenmis ve basarilamamis sabir denemesidir. hatirlattigi kisi bakimindan yeri cok ayridir. uflemeyi basaranlarin onunde saygiyla egilinir. neyin sesi insani alir baska yerlere goturur.
sabır işidir. eğer ki sabreder ve kamışa "hu" diye üflerseniz sırrını şakıyıverir size. sesi insan ruhuna en çok dokunan, en derinden etkileyen müzik aletidir.
Temizligini yapin, nemini alin. Sonra gelin ben size uyan ey gözlerimi üfliyim hepimiz uçalım huzura.
Sözlükte üfleyebilen varsa gelsin mal varligimi ustune yapicam.
söylendikten sonra "ney üflüyosun?" şeklindeki kabak tadı vermiş soruyla karşılaşılır ilk aşamada. ikinci evrede ise, şahsın yıllardır ney üflediğini düşünmenize sebep olan cümleler işitirsiniz: "ney üflemek de zor ya böyle kafayı falan yana eğiyosun, ben bi kez denedim iki saat uğraştım ses çıkaramadım inan ki". o an "abicim, kime ne anlatıyosun, ben üflüyorum zaten, benden iyi kim bilecek?" diyemiyosunuz ya la.
(bkz: diyemedim ya la)
şahsımın da iki senelik uğraşı olmakla birlikte, ses çıkarmak ve eser icrasından çok klasik tavrın oturması zordur.
klasik tavırdan söz ettiğimiz zaman işin farklı boyutları olduğunu da ufaktan anlatalım. efendim klasik tavır, tekke tavrı gibi farklı isimlerle anılan bu tavır geleneksel icranın gerektirdiği bir şeydir. bu tavrın son büyük temsilcisi kutbü'l nayi niyazi sayın'dır. rahmetli aka gündüz kutbay da bu tavırla çalan neyzenlerdendir. hocanın öğrencileri ve bu tavırdan etkilenen büyük neyzenlere de salih bilgin, murat salim tokaç, ahmed şahin, yavuz akalın, kaşif demiröz, ali tan gibi üstadlar verilebilir. detaylı bir araştırma yapıldığı takdirde kim kimin öğrencisiymiş, daha başka kimler varmış görülebilir. sencer derya gibi isimler de aklıma geliyor. yeni nesil klasik neyzenlere de önce kendi hocam ege tmdk mezunu ve kaşif demiröz'ün öğrencisi yusuf yılmaz'ı, yine aynı okul mezunu serkan çakır'ı örnek gösterebilirim.
bunun yanında bir de klasikçilerin pek beğenmediği stüdyo müzisyenleri vardır ki, ercan ırmak, eyüp hamiş, başar dikici de bu grubun içindedir. bu kişiler daha çok albüm kayıtlarında görev alırlar, arabesk eserler çalarlar. neyi klasik tavırdan daha uzak, arabesk ya da kaval tarzında icra ederler. hatta başar dikici'nin seyyare programına konuk olup icra ettiği bır kızıl goncaya benzer eserinin başındaki muhayyer kürdi taksim için klarnet tavrı diyeni bile duymuştum.
şahsımın acizane beğenisi klasik tavırdan yanadır. ancak iyi bir dinleyicinin, iyi bir müzisyenin başkalarını görmezden gelmesi gibi bir durum söz konusu olmamalıdır. benim tercihim klasik yönde diye sorulacak olursa da şöyle yanıt verebilirim. klasik tavır her zaman dinlenilebiliyor, ben sıkılmadım hiç. ama başar dikici'nin albümünü dinlemekten bir süre sonra sıkılabiliyorum. yoruyor çünkü.
tasavvufla ve mevlânâ ile özdeşleşmesinde herhangi bir problem yoktur ney sazının. zira neye ney anlamını yükleyen mevlânâ'dır diye söylenir. ancak yalnızca dini musikiye ait bir saz olarak algılanması doğru değildir. çünkü ney klasik türk müziğinde de fazlaca kullanılmaktadır.