teknik olarak türkiye standarlarının üstünde olmasına karşın konu itibariyle vasat bir film olmuştur.
mahzun sözüm sana; oynama kuzum sen, izle izle, bazen de yönet işte buradaki gibi!
mahsun kırmızıgül"ün boyundan büyük işlere kalkıştığının somut bir kanıtıdır bu film.yönetmenlik maalesef öyle sanıldığı gibi kolay bir şey değildir. bir filmi etkileyici ve çarpıcı kılan etkenlerin başında gelir yönetmen ve mahsun kırmızıgül bunu hiç becerememiş. etkileyici olmak adına bir kaç afilli, bir kaç tanede dramatik,ağlatmayı hedefleyen duygu sömürüsü sahne var o kadar,maalesef bu işler böyle olmuyor be mahsun.
bir kere, sinema dili diye bir şey vardır. bu filmde zerre bulunmayan bir şey.
misal, bu filmin vermeye çalıştığı mesaj neydi, "tüm müslümanlar terörist değildir"
madem bunu anlatmak istiyorsun, o zaman kahramanına kabak gibi "hey adamım çok yanlış düşünüyorsun, tüm müslümanlara terörist muamelesi yapamazsın,bu çok yanlış" gibi bir replik verme, biraz kafanı çalıştır daha güzel bir şekilde ver bu mesajı. ya da ne bileyim,acar"ın orda amerikalı adama aklı sıra giydirmeye çalıştığı sahne " sadece petrol olan yerlere demokrasi götürüyorsunuz, bu ne tesadüf" falan. yani bunlar bayat şeyler, gerçekten.
tamam haluk bilginer güzel oynamış olabilir ama onun dışında gerçekten boş ve kofti bir film.gerek kurgu, gerek senaryo hiç bir şeyini beğenmedim. ve verdiğim paraya acıdım.
filmin sonunda kürt olan krakter, her zaman ki gibi kahramanlarımızı doğup büyüdüğü topraklara (doğu anadolu) götürür. ve filmde onlara kürtlerin ne kadar misafirperver ve ne denle iyi insanlar olduğunu göstermeye çalışırken, izleyenlerede bunu bu yol ile kanıtlamaya çalışmaktadır.
işte sonra birileri ölür ağlarlar film biter falan. izlemeyin bu filmi.
filmi izlediğinizde biraz mantıklı bir insansanız, bu film mahsun kırmızıgül ün yazdığı ve yönettiği bir film olamaz. mahsun kırmızıgülün perde önüne itilerek, perde arkasından türk toplumuna mesaj vermek isteyen cemaatçilerin büyük projelerine ulaşma araçlarından biri diyorsunuz.
türkiye deki fethullah gülen i ilk sahnelerde, dünyaya açılan fetullah gülen i ise hacı gümüş karakteriyle izliyorsunuz.
olmayan fethullah gülen i de deccal karakteriyle filmin sonunda. fethullah gülen ve nur cemaati, dinler arası diyalog ve amerikanın büyük ortadoğu projesi konusunda ne kadar kararlı olduklarını ve direnmemizin anlamının olmadığını anlatıyorlar bize.
kendilerine kimsenin arkasına saklanmalarına gerek olmadığını, iyi niyetlerinde ciddilerse, iyi niyetli bir şekilde aydınlıkta kavga etmeleri, karanlıkların gerisinden ateş etmemeleri gerektiğini hatırlatmak isterim ama misyonerlik faaliyetlerini orjin olarak aldıkları gizli kapaklı işlerinin kanlarına, genlerine işlediğini görmemek mümkün değil.
misyoner güler yüzünün gerisindeki insanın ruhunu, özgürlüklerini, hür iradesini prangalamayı aç gözlülükle bekleyen radikal kini gayet net görüyor sağduyulu bireyler.
kendi insanına, toplumuna, devletine, filmin son sahnesinde pervasızca cahil damgası vuran zihniyetin, hoşgörüyü amerika da buldum. cehaletinizden, amerikaya kaçtım mesajıda sanırım çok açık.
beyaz melek ve güneşi gördüm den sonra mahsun kırmızıgül tarafından yazılan ve yönetilen üçüncü film. ama bu film diğer iki çalışmanın gerisinde kalıyor. mesaj verme kaygısı var ama suya sabuna çok fazla dokunamıyor. Aksiyon macera var ama sadece bir iki planda. mustafa sandal var ama filme başladığı yüz ifadesiyle filmi tamamlıyor. Konu var ama bütünlük sağlanamıyor. Danny Glover, Gina Gershon, Robert Patrick var ama türkçe dublajla konuşuyorlar. kaldı ki robert patrick'in son derece etkileyici ses tonu vardır, bırak adamlar kendi dilinde konuşsun, sen alt yazıyla destekle oraları. Bir de sanat yönetmeni çok önemli, kullandığı sanat yönetmeni yabancı olduğu için planlarda o sıcaklığı alamadık, sanki bağımsız bir film izlercesine oyuncular kamera yabancıydı. oysa ki duygusal milletiz biz, daha yakın planlar, daha sıcak tonlar seçilebilirdi. en azından hacıyla annesinin planlarında...
oyuncu kadrosu ile şaşırtmış ancak bana göre konu bakımından sınıfta kalmış filmdir.
görüntüler harika, çekimleri kaliteli ancak film başında sıkıyor. biraz gayret edip filmi yarıladığınızda ancak adapte oluyorsunuz.
yine de finali göz dolduruyor.
mahsun kırmızıgül bakalım bu sefer nasıl film hazırlamış diyerek merak edenler izleyebilir, gözünüzde büyütmezseniz hayal kırıklığı yaşamazsınız.
yavşakça bir fragmanı olan film. ilk başlarda eleştirmek istemesemde(türk filmi olduğu için), mantıklı düşünmeye başladıkca sinirlenmeye başladm. öyle bir fragman yapılmış ki her kesimin ilgisini çekmeye yönelik. fragmanın filmle alakası varmı, a.koyuyum böyle senaryonun.
yarısına kadar seyredebildiğim film. bu bence şöyle bir şey: acemi bir ressam resim yapar ve her çizgisinden acemiliği sırıtır ya, öyle... ilk defa seyrediyorum ama, mahsun'un yönetmenliği bu herhalde!
mahsun kırmızıgül ü zerre kadar sevmediğim için sırf çevremdekilerin abartmasından dolayı merakıma yenik düşerek, türkçe dublajı yapılanını gülerek ve kimi zaman iğrenerek izlediğim ve kurgu itibariyle en dandik yeşilçam filmiyle yarışamayacak derecede kötü olan hatta ve hatta bu konuda bütün mal varlığımla iddiaya girecek kadar da gözümü karartmış durumdayım.
seneryo tam bir facia, olaylar arası kurgusal bağ yok, flash back olayı en az 5 6 defa olması gerekirken sadece filmin finalinde tek bir flash back mevcut, aksiyon sahneleri çok yavaş tıpkı ağır çekim gibi sıkıcı, oyuncular ve karakterler tam bir fiyasko, özellike haluk bilginer in yaptığı ağız çok gereksiz ve fanteziye kaçmış, mahsun un oyunculuğu tam bir rezalet, sürekli bir buygusal ergen havaları.
fantastik görüntü ve yerler filme tat katmaktan ziyade sanki böyle şeyleri de ekleyelim de değişiklik olsun tarzında yerleştirilmiş hissi uyandırmaktadır. hiç bir kesimin etlisine sütlüsüne dokunmadan, herkese yaranmaya çalışılarak yapılan çok bayağı bir film hissi uyandırmıştır bünyede.
izlediğim en rezalet türk filmidir zira dünya yı kurtaran adam filmine mizahi bir açıdan bakan bir insan bu açısını kaybetmemekle beraber bakış açısıyla aynı doğrusal tepkiyi vermek ilişkisi açısından bir paralellik gösterebilirken bu filmde her hangi bir bakış açısı yakalamak bir yana herhangi bir doğrusal açı yaratmak dahi imkansızdır.
beğenmediğim bir film.
en bayıltıcı yanı da amerikalılar konuşunca ses tonunun düşmesi ve türkçe dublaj olmasıydı. sinema tekniği açısından o bölümler altyazılı olarak ingilizce verilseydi belki biraz olmuş diyebilirdim..
türk filmlerinde aşırı duygusallık ve gereksiz diyaloglar olduğu sürece iki adım ileri gidemezler.
gişedeki iyi hasılat yanıltmasın, türk halkı duygusaldır gözünü yaşartan filmleri sever kaliteye pek bakmaz..
haluk bilginer' in de kurtaramadigi vasatin altinda bir komedi filmi. durustce soylemek gerekirse ustanin sive yapmasina gerek yoktu mesela, bende inandiriciligi olmadi. sonlara dogru calan dram melodileri sanki eskiya' ya goz kirpiyordu. birbirinden kopuk bir senaryo orgusu, neyi nasil ne sekilde anlatmak istedigine kendi de karar verememis bir taviri algilamak cok ta zor degildi. ayrica o kadar high profile bir sorusturma saniginin o kadar basit bir sekilde polislerin elinden kacirilmasi... hele amerika gibi bir yerde... oyunculuk durumuna zaten girmeye gerek yok. neresinden tutarsaniz tutun elinizde kalacak bir film. ha bu arada 10 milyon dolarin cogu helikopterle yapilan cekimlere, veteran holivud yildizlarina, new york' ta konaklama, catering falan filana gitmis galiba. boyundan buyuk mesajlar vermeye calismadan once keske adam gibi arastirma, sorusturma yapilsaydi butcenin bir kismi ayrilarak. ha film ismarlamaysa ya da finanse edenler varsa tabi orasi ayri...
biraz geçte olsa bu akşam izlediğim, çok başarılı bulduğum, ön yargılarım ve anlamsız takıntılarım sebebiyle sinemada izleyip emeğin karşılığını vermediğim için kendime kızdığım filmdir.
tebrikler mahsun.