bu kadar mesaj kaygısı içine girmese daha bir güzel olurmuş dediğim film. Lakin o bu kadar da yerden yere vurulacak kötülükte değildir. Seslendirmeli nasıl olmuş bilmiyorum ama riske girmemek için alt yazılı izlenmelidir. Haluk Bilginer harikadır. izlenilesidir.
Mahsun'un en kötü filmi. On kişi gittik, sekizi beğenmedi. Mahsun '-Bana ön yargılı yaklaşıyorlar.' dediği sinema yazarlarını biraz dinleseydi bu filmden adam akıllı bir iş çıkardı. Öncelikle çekimlere, kullanılan kadrajlara diyecek pek bişey yok ama bu artıları görüntü yönetmenine mi yoksa Mahsuna mı biçmeliyiz bilemedim. Kaldı ki film ilk 20 dakika gayet güzel ve hızlı başlamışken sonra öyle bir duruluyor ki sıkılmamak mümkün değil. On tane konuya el atıp hiç bişey anlatamamakta ayrı bir senaryo meziyeti. Çok güzel bazı sekanslar var (bkz: zikir) ama onlar da devede kulak kalıyor bu karmaşa içinde. Filmin en başarılı oyuncusu Haluk Bilginer ama Polis kadar vurucu bir filmden sonra bende akılda kalıcılık sağlayamadı. Filme ölümcül darbeyi koyan uzadıkça filmi düşüren finaldeki Herkes Ağlayacak hemşerim tutumunu ise affetmek mümkün değil. Filmin, konusuna girip unuttuğu ülkücü gençlik, istanbulda ki cemiyet gibi ayrıntılar ve hızlı girip hızlı teklemesi ve sıkıcı hale gelmesi en büyük eksikleri. Mahsun film çekmeye çalışmadan önce senaryo yazmayı öğrensin bence. Bu tarz hamlelerle giderse kredisini tüketecektir. En sevdiğim filmi Güneşi Gördüm den oldukça aşağılara çekmiş seviyeyi, yinede karar sizin.10/4
bu filmle alakalı görüşümü uzun uzadıya yazacağım daha sonra, o kadar kızgınım ki, verdiğim paraya öyle yanıyorum ki, şimdi yorum yapmak için saçmalamaktan korkuyorum. bu filmin kısaca özeti;
mahsun un fbı, türk polisi, interpol ve seyirciyi keriz yerine koyduğu kime çalıştığı belli aşağılık boktan bir film.
haluk bilginer'in muhteşem performans sergilediğim film.
eğer filme mahsun kırmızıgül filmi diye bakılırsa kimse gitmesin.
ama inanın haluk bilginer öyle bir rol yapıyor ki ''şaha kalkmak'' denebilir. ayrıca mustafa sandal ne alaka lan diyenlerdendim ama mustafa baya ağzımın payını verdi. mustafa sandal bence çok iyi bir performans sergilemiş de keşke şu kot pantolunu değiştirseymiş milyon dolarlık proje insan bi yedek kot daha alır bütün film aynı pantolon olmamış. *
kurguyu güzel bulanlardanım.
şunu söylemeden edemeyeceğim bu filmin senaryosunu mahsun kırmızıgül'ün yazdığına inanmak oldukça güç. ön yargılarınızla değil ön yargısız gidip izleyin. hatta en güzeli yorumları okumadan gidin. *
duplajlı filme sakın gitmeyin berbat olmuş diyor herkes dublajsız orjinal sesle daha mutlu olacaksınız, kardeşim gibi okuma özürlüyseniz orası başka tabi.. *
mahsun kırmızıgülün ilk kez ve de sinemada izlediğim kötü senaryolu filmi. ama buna rağmen yine de filmin sonundaki dramatizeye kapılıp gidiyorsunuz. diğer filmlerini izlemediğim için eleştiremeyeceğim fakat diğer filmlerinde de dram tadı fazlacaymış. bu adam bunu hep yapıyor mu acaba diye düşünmeden edemedim. filmi kurtaran adam tabii ki haluk bilginer. ha tüm bu olumsuzluklara rağmen türk sinemasına göre görsel ve sesler oldukça iyiydi. birde mahsun kırmızıgül kendi yerine başka bir aktör oynatsa senaryonun kötülüğü belki bu kadar göze batmazdı. mustafa sandal için yorum dahi yapmak istemiyorum.
mahsun filmi. iki filmiyle sömürücülüğünü tescillemiş, galasında haluk bilginer'in bitirmeden çıktığı mahsun filminden ne hayır gelir? new york'da beş minare ne çirkin bir film adıdır? toplumsal mesaj vermekten yırtacaksın yine o pankart sandığın perdeyi. sanatçı değilsin, hatta bir sanatçı ne değilse sen osun. sanatçı yaşamının içindeki düğümlerden kendisine yol açmak için sorular sorarak ilerler, yaratmak böyle olur. senin gibi bak bu böyle böyledir bunun doğrusu budur diyerek değil. seyirciyi ap tal varsayıp bilgiçlik taslamaktan başka bir şey yapmıyorsun. film yaparak çok büyük bir hata yapıyorsun git parti veya dernek falan kur - ne o havalı gelmedi mi yoksa
Gittik. izledik. Pişman Olduk. Aradan sonra devam edelim mi, etmeyelim mi üzerine tartıştık. Bir çok kişi devam etmedi, ben derin bir nefes alıp bir hışımla bir daha girdim ve büyük bir sabırla bitirdim.
Özetle çok kötü bir kolaj olmuş. Asla bir film değil. Asla.
Kötü bir film diyemiyorum çünkü gerçekten film değil. Kendini üstün gören tevazü sahtekarlığı vardır ya hani, insanı iğrendiren alçak gönüllü taklidi yapan küstahlar. Aynen öyle bir havası filmin. Bütün replikler çocukça. Sürekli bir şeyler öğretmeye çalışan habire idelojik vaazlar veren tipler var.
Karakterler karakter değil aslında tip. Hepsi Mahsundan türemiş kağıttan tipler. Ya mahsun gibi konuşuyorlar yahut mahsun gibi konuşan tiplere çanak tutmak için saçmalıyorlar.
Çok sıkıcı saçma bir vaaz kolajı olmuş. Paraya yazık.
hikaye havada kalmış gibi.''noldu la şimdi?'' demekten alamıyor insan kendini. ama zikir sahnesi etkileyici. semazenlerin olduğu sahne de fena değildi.
öncelikle ağır spoiler içerir bu yazı, izlememiş ama izlemeyi düşünenler okumasın.
izlemeyi düşünenler keriz yerine koyulmaya çalışıldıklarını bilerek izlesin.
beyaz melek ve güneşi gördüm üzerine son bir kez mahsuna şans vermek niyetiyle gidip izledim ve çok açık söylüyorum ki rezalet bir film.
--spoiler--
1- bitlis te bir operasyona 34 plakalı arabayla giden özel tim hakikaten özel midir?
2- hücre evine bakın, evin önüne arabayı çekip, kuşlar kafeste operasyon başlasın diyerek mi yapılıyor?
3- özel tim polisleri evin içinde her kapıyı bodoslama açar mı? açarsa tıpkı bu filmdeki gibi mermi manyağı olur mu?
4- operasyon anında el kol hareketleriyle anlaşan tim elemanlarının hareketleri bu filmdeki komik el kol hareketleriyle bağlantılımıdır?
5- özel tim denen grubun elemanları tek el ateş etmeden sapır sapır vurulabilir mi?
6- operasyon sonunda 6 ölü 2 yaralı vermiş bir özel tim, emniyet müdür ve iç işleri bakanı görevde kalabilir mi?
7- interpol ün aradığı azılı bir suçlu amerikada yakandıktan sonra, elemanı alıp gelmesi için kaç kişilik ekip gönderilir ve bu ekiptekilerin sahip olması gereken minimum özellikler nelerdir?
8- fbı müdürünün ofisinde zorlama ırak muhabbeti şaka mıdır yoksa bu film kendini çok mu ciddiye almaktadır?
9- amerikalı fbı müdürünün ikide bir sandal a laf koyması ve karşılığında sandal ın cevap veremeyip kalakalması rastlantı mıdır?
10- terör konuşması esnasında sehpa üzerinde duran kuran-ı kerim e dönen kamera ile, bitliste üzerinde okul üniforması olan ve elinde din kültürü ve ahlak bilgisi kitabı okuyan çocuk rastlantı mıdır?
11- interpol tutuklusu sadece iki polislemi nakledilir amerika da?
12- fbı elinden adam kaçırmak bu kadar basit midir?
13- peşinde fbı ın olduğu bir adam new york gibi bi yerde kafasına göre takılabilir mi?
14- harlem e gidip silahlı bir grup zenci mustafa sandal standarlarında bir polis tarafından tokatlanabilr mi?
15- interpol tutuklusunu fbı ın elinden tereyağından kıl çeker gibi alan bir şebek, aldığı bu adamı amerika dışına çıkarmak için neden bu kadar çok zorlanır?
16- amerika da fbı tarafından kuşatılmış bir binada çatıya çıkarak kurtulmak fikri ne kadar realisttir. ( burda sırf new yor fonuna karşı çatıdaki güya etkileyici sahneyi çekebilmek adına kendine sahne hazırlamış. çok ucuz bir numara)
17- fbı operasyonunda nypd helikopteri kullanılır mı? ( bunu güneşi gördümde rus helikopterini tsk helikopteri yaparak ta sıvamıştı)
18- soyisimin değiştirmiş birisi emniyet teşkilatının gözünden nasıl kaçablir?
19- interpol, türk polisi ve fbı ı kandırmak bu kadar basit midir?
20- türk istihbaratının başındakiler mal mıdır?
21- türkiye de özellikle istanbulda ki çekimlerde neden sürekli cübbeli, çarşaflı insanlar fonda çoğunluktadır?
--spoiler--
izleyince göreceksiniz ki bir bu kadar daha soru kafanızı kurcalayacak. new york reklamımı izledim yoksa, türkiye yi karalama propagandası mı bilmiyorum. karar sizin.
edit : filmde aklımda kalan tek şey, finalde hacı nın annesi rolündeki yaşlı kadının oyunculuğuydu.
mahsun kim ki? kime ve neye hizmet ettiği çok açık bir şekilde belli bir şahıs olduğunu bildiğim için hayatta gitmem dediğim ve gitmeyeceğim film.
Zaten bu Mahsunun, Yılmaz Erdoğanın vb. insanların yaprıkları bu tür işlere ne demeye gidilir bir türlü anlamam. Sanırım gerçektende balık hafızalı bir milletiz.
Büyük bir önyargı ile girdiğim,haluk bilginer'e tekrar aşık olduğum ve suna selen'e hayranlığımı kat ve kat arttırmama sebep olan Mahsun kırmızıgül yapımı "eh işte" bir film.
kendi kendini harcamış film. hacı kim? film başladı hacı, film bitti hacı, geldi hacı, gitti hacı... koca film boyuca bu adam konuşuldu durdu.
--spoiler--
bu adam neden bu kadar mesele oluyor hem amerika'ya hem türkiye'ye?
on binlerce takipçisi mi var? yok.
tehdit olabilecek bir örgütlenmeye mi gitmiştir? hayır.
önceden gerçekleşmiş olaylarda parmağı olduğuna dair bir delil var mı? yok! Arkadaş nedir bu adamı filmin göbeğine oturtan? taktığı yuvarlak gözlüklerle beyaz takkesi mi?
en sonunda yakalanıp getirilen deccal, hacı'nın sözlerinden sonra neden başını eğdi? radikal adam böyle mi olur?
'birgün birgün bir çocuk
eve de gelmiş kimse yok
açmış bakmış dolabı
şeker de sanmış ilacı
yemiş yemiş bitirmiş
akşama sancı başlamış
yaptığından utanmış'
derinlik bu kadar.
--spoiler--
ancak potansiyeli güçlü bir filmdi. filmin başındaki tarikatlar, şu milliyetçiler falan ilerleyen kısımlarda olaylara dahil olsaydı, bir kaç çatışma sahnesi daha olsaydı, işler biraz derin ve karışık olsaydı ne olurdu be mahsun ha ne olurdu?
ilk yirmi dk. ağzımıza bal çaldılar sonra film ilerlersin diye zikre kalktık.
altyazı kavramınından bihaberlerdi sanırım.
ayrıca fethullah gülen ile bağdaştıracam diye çok uğraştım, mahsun da uğraşmış ama olmamış. fethullah reklam olsun diye ortaya atılmış zımbırtıymış.
filmi izlerken görüntü yönetmeninin takdir ettim oda yabancı çıktı; james gucciardo
adı ilk duyulduğunda komedi filmi olduğu izlenimi veren özünde galaksinin en yetenekli insanı mahsun kırmızıgül'ün yönetmenliğini yaptığı sinema filmidir. mahsun kırmızıgül bu filmin gişe başarısına göre başka alanlarda da şansını deneyeceğini ifade etmiştir ve ilk olarak dersanecilik sektörüne adım atacağını ve özel bir dersanede coğrafya öğretmenliği yapacağını belirtmiştir. kendisine sağ açıkta ve pivot mevkinde de başarılar dileriz.
Daha yeni filmden geldim. Ayağımın tozuyla entry gireyim dedim. Biraz uzun olabilir, onun için madde madde gitmekte fayda olduğunu düşünüyorum.
1)Emniyet istihbaratı bünyesinde görev yapan birisinin kişisel husumetleri yüzünden interpole
talimat verdirip o kişiyi türkiyeye getirtecek kurgu kopukluğu olamaz. Güvenlik teşkilatları rütbeler üzerinden bir hiyerarşi bütünlüğünü temsil eder. Bu "Hacı"nın diğer hacıyla karışması o kadar kolay mı, o kadar teknik dinleme cihazlarınız, adamlarınız, ajanlarınız var. O kadar aksiyon oluyor vs. sonra bir bakıyoruz ki; meğersem o kadar aksiyon sahnesi, interpol, federal ajanlar vs. bunun babasını öldüren(öldürdüğünü sandığı) adamı türkiyeye getirtmek içinmiş, hemde babasının öldürüldüğü yere getirip, orda kan davasını temizlemek için bla bla bla.
2)Filmi kurtaran şeylerden birisi, hakkı verilmelidir ki; Haluk Bilginer'in oyunculuğudur.
Not1: Mahsun Kırmızıgül'ün sorgu odasındaki iki sahnesi de iyiydi. Her zaman psikopat rolünü oynamak zor olmuştur.
3) Mustafa Sandal'ın ajan Becker'ın odasındaki; "Özgürlüğü petrol bakımından zengin olan ülkelere götürmeniz bir tesadüf mü ?" çıkışı, aklımda kalan güzel sahnelerden birisiydi.
Sanki biraz daha ileri gidilse daha güzel olurmuş ama, tadında bırakılmasında da bir sakınca yok.
4) Hacı'nın hristiyan bir bayanla evli olması ve önemli olan tek bir allaha inanmak demesinin Fetullah'ın "dinler arası diyalog" açılımını anımsattı bana, sanki öyle bir mesaj verilmek isteniyormuş gibime geldi.
5) Emniyet Müdürü'nün "Bu örgütün arkasındaki desteği acilen bulmamız gerekiyor." deyip, daha sonra film içinde buna yönelik hiç bir girişimin olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı açıkçası. O kadar otomatik silah, roketatarın kimler tarafından sağlandığı, bunun finansörlüğünü kimin üstlendiğine dair bir açıklık getirilseydi, iyi bir mesaj taşımış olacaktı film.
Not2: birisi çıkıp, sanatsal eserler mesaj kaygısı taşımamalıdır diyebilir, saygıyla karşılarım bunu.
6) Filmin sonunda Mustafa Sandal, Mahsun Kırmızıgül'ün dedesini bilerek mi yoksa, onun dedesi olduğunu bilmeden mi vurdu, o kısmı tam anlayamadım ben. Birisi o kısma açıklık getirirse bu anlamda sevinirim.
7) Hacı'yla annesinin kucaklaşma sahnesinde ağladım, dokunaklı geldi bana. Belki de en ön sırada oturduğumdandır, olayın içinde gibi hissettim kendimi.
danny glover'ın aman aman oyunculuk sergilemediği, gina gershon'a aşık olduğum ve enteresandır beklemediğim şekilde beğendiğim filmdir. haluk bilginer için diyebileceğim tek şey: bu adam türkiye'de değil hollywood'da oyunculuğa başlamış olsaydı ilah olurdu.
başı ve sonu güzeldi, ortalarda sahneler çok kopuk kaldı, uzayıp gitti. mahsun kırmızıgül yazdım, yönettim, oynadım diye bu kadar abartmasaydı; senaryoyu daha güçlü oluştursaydı keşke. anlamadığım; koskoca teşkilatının başka adamları yok bir mahsun'a inanıp, onun intikamı uğruna herkes ayağa kaldırılıyor. hacı için bu kadar tantana koparken -yakalandı, kaçtı, tekrar döndü- asıl deccal film sonunda birden bulunabildi. bu böyle devam ediyor.ama yinede haluk bilginer ve suna selen için izlenir derim.