Londra'da yaşamış biri olarak "ne kadar güzel ve farklı olabilir işte yeaaa" diyerek uzun süre gitmekten kaçtığım şehir. Bir kaç hafta önce ilk kez ziyaret ettiğim ve geç kaldığım için kendime kızdığım yer. Canlı, sanatsal, estetik.
efendim bu gece bir kez daha anladim ki new york tvde gordugunuz ama asla sahip olamayacaginiz bir bayan ya da erkek. benim icin jamie dornan gibi, ya da keanu reeves gibi. bir kizi 1000 kisi ister ama 1 kisi alir sozunun ete kemige burunmus hali new york. surekli bir kesmekes, surekli bir hareketlilik hakim. insan yalnizligini bile unutuyor o derece. burada milyonlarca kisi yasiyor, cogu insan buraya amerikan ruyasini yasamak icin gelmistir ama ne yapiyorlar. kisaca amelelik. new jersey tarafindan gokdelenlerine falan baktiginizda ya da brooklyn koprusune cikip financial district'i seyrettiginizde size gosteriyor ama elletmiyor. iste boyle bir sehir new york. hani asla donmeyecegini bildiginiz eski sevgiliniz vardir ama icinizde ufacik da olsa bir umut vardir. iste o eski sevgilidir new york...
şarkılarca sık sık kullanılarak insanların akıllarında ütopik bir kent oluşturmak için uğraşılan saçma kelimeler bütünü. aşağı yukarı yozgat büyük şehir belediyesi kadar oksimorondur.
ulaşımın filmlerde abartıldığı kadar zor olmadığı şehirdir. taksimetreler 2 dolarla açılır. km başına 1 dolar tutar. bekleme ücreti 5 dakikası 1 dolardır. geceleri (sekizden sonra) km başına 2.5 dolar falandır. eğer car service ayarlarsanız işiniz çok daha kolay. 5-10 dolara genelde istediğiniz yere gidersiniz.
aslında büyük bir koşuşturma, geceleri kısa ve uğultulu olsa da; aynı zamanda renkli bir şehirdir nyc.
huzurludur, diğer şehirlere göre nispeten daha düzenli yapılaşmıştır. hayat doludur.
ayrı bir dünyadır. gezip görmeden o havasını solumadan, gökdelenlerin arasında kaybolmadan, central parka uğramadan, özgürlük heykelini görmeden anlaşılmaz.
manhattan' i arsinlayan kalabaligindan mi, gurultusunden mi yoksa insani icmeden sarhos eden havasindan mi bilinmez insana istiklal ruhunu istanbul' dan cok cok uzakta tekrar hissettiren dunya uzerindeki belki de tek sehir.
bende mi bir sorun var bilemiyorum ama bu sehir insana birilerinin bir yerlerde arsizca sevistigi, bir kadinin dudaklarini sehvetle isirdigi hissini yasatiyor.
tüm büyük kentlerden çooooook sonra kurulduğu, dümdüz bir arazi üzerinde olduğu ve yangınlarla pek çok kez yeniden yapıldığı için sokak, cadde ve bulvarlar bu kadar düzenlidir.
gözünüzün gördüğü her yere yürüyerek gidebilirsiniz. istanbul'da falan böyle bir şey yapılamaz. eski olmasını bir yana bıraksak plansız kentleşme nedeniyle yapılan saçma yollar yüzünden yapılamaz. öyle de güzel yönetilen bir kenttir.
kente araçla girmek için para ödemeniz gerekir. park yeri için ayrıca para ödemeniz gerekir. akaryakıt için ayrıca fazladan para ödemeniz gerekir.
buraya ilk olarak hollandalı göçmenler yerleşmiş, adına new amsterdam demişlerdir. sonrasında parayla satın alınmıştır. hatta meblağın 1 dolar olduğu söylenmektedir.
dünyada kapitalizmin dibine kadar yaşandığı kentlerin tepesindedir. hatta, kapitalizm denen "ideal"in simgesidir. upper east side'da dünyanın en varsıl tipleri yaşar. iki blok ötede evsizler boşaltılmış bir binada sıçanlarla uyurlar. sürekli bir keşmekeş vardır sokaklarda. güneşi görmek için başınızı dik açıyla göğe çevirmeniz gerekir. tüketimin merkezidir. burada doğup çimene basmadan ölen insanlar vardır. buna tepki olarak bazıları, yasak olmasına karşın, apartmanlarının tepesinde bahçecik kurarlar.
dünyanın en pahalı kentlerinden biridir. yaşanacak kentler listesinde hep standart olarak kabûl edilir ve puanı yüzdür. ama asla birinci olmaz bu listede. hatta abd kentleri arasında bile zirvede değildir. kuzeydeki yaşı büyük kendi küçük kardeşi boston, batının avrupalısı san francisco, hatta hawaii'nin merkezi honolulu ve motor kent detroit bile hep nyc'den öndedirler. dünya listesindeyse istanbul'un bile gerisindedir. düşünün ne kadar "yaşanır" bir kent olduğunu.
gidilip görülebilecek ama asla yaşanmayacak bir kenttir.