çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiye’de kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanya’da türk olacağız
hollanda’da surinamlı
fransa’da cezayirli
iran’da azeri
amerika’da zifiri zenci olacağız
çoğalan zencide mutlaka kızılderili
israil’de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı
çiçeklerden kamelya olacağız
az kolumuzun tarafında
solda olacağız
bu itirazın ilk şartı
solda da az olacağız
devrimi çoğaltırken çünkü
bir başka devrime hızla azalacağız
bu da itirazın ikinci şartı
not: çok anlamlı ve güzel bir şiir, tüm yoldaşlara gelsin.
şafak türküsü şiirinin yazarı. 1980 cuntasında tutuklanıp, dev-sol davasından yargılanmış şair. idamla yargılandığı süre boyunca her sabah "kesin bu sabah asıcaklar beni" psikolojisi yaşayarak yazmıştır bu şiiri.
şiirinin bir kısmı;
ne garip duygu şu ölmek
öptüğüm kızlar geliyor aklıma
bir açıklaması vardır elbet
giderken darağacına
her kavgada ölen benim
bayrak tutan, çarpışan
her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni
özlem benim, kavga benim, aşk benim
bekle beni anne
bir sabah çıkagelirim
bir sabah anne, bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
türkiye'de kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanya'da türk olacağız
hollanda'da surinamlı
fransa'da cezayirli
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zencide mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek.
-iran'da azeri-
herif gerçekten azeri diye farklı bir ırk olduğunu düşünüyor herhalde.
gül diyorum
yoksul acıların gölgesinde
gül tenin solsun istemiyorum
ay diyorum sonra
ay ne olur
bir vaktinde gecenin
yaraların açsın istemiyorum
hangi sevda vurmuş seni
hangi delikanlı gönlüne
salvo bakışlarla...
soramam
zeytin karası gözlerini
yoluma yatırma
dayanamam..
şimdi sen uykunun en derininde
kavganın en serininde olabilirsin
bir kurşunun önünde kurşundan hızlı kaçabilirsin
aldı alacaktır canını yaktı yakacaktır saçını
ve belki herkes kapatmıştır sana kapısını
ve belki senin hiçbir kapıyı çalamıyor elin
fakat şundan emin ol ki sevgilim
ayaydınlık bir kitap gibi
sayfalarını savura aça
metris içinden istanbula sarkan çığlığımıza bakıyor
güzelim bir dünya.
"Gidemezdi. Aklına, kalbine, bedenine bu kadar yabancılaşmışken, bir başka kente gidemezdi. Cinayet mahalinden uzaklaşamayan bir katil gibi, kanatıldığı kentten kaçamıyordu. Oysa vurulup da ölemeyen kendisiydi. Güneye gitse ne olacaktı? Bedenini dalgaların kucağına atsa, derinlere atsa... uzakları, başka hayalleri kulaçlayabilir miydi? Kollarından, bacaklarından önce kalbine kramp girerdi, biliyordu. Barlarda yalnız oturmanın, pansiyon odalarında çığlık çığlığa uyanıp yapayalnız olduğunu bir kez daha görmenin iyileştirci yanı ne olabilirdi ki? Acının da hakkı verilmeliydi!"
(bkz: şafak türküsü)
(bkz: müebbet türküsü)
(bkz: kitap türküsü) gibi uzun ve türkü tadında şiirleri vardır.
yeri gelir sol tarafını tutar içeri düşer, idam yer ve dökülür kelimeler.
beni burada arama anne
kapıda adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne
ağlama
baba olmakta ister ama o zamanlar aklına ölümden başka birşey gelmez.
baba olamayacağım örneğin
toprak olmak ne garip şey anne
müebbet türküsünü söyler hükmü kesinleşince
idamdan müebbete düştüm müebbetten hücreme
diye başlar ve filistinli sena'yı anlatır, onun özgürlük mücadelesi için kendini feda etmesini anlatır.
belki en can alıcı kelimelerini kitap türküsü şiirine başlarken dizer
ve bir gün eline
ustura ağzında sınanmamış
allı-pullu mektuplar geçerse
bil ki sevgilim
ben artık elleri üzerinde yürüyen
şaklabandan başka birşey değilim
ne zaman ki şiirle türküyü ayırdı birbirinden.
o zaman işte söyleşilerde viski bardağıyla gördük kendisini.
unutma zamanında kurduğun düşleri, unutma annenin önünden geçtiği ilkokulunu.
nasıl ki tahliyecinin ardından yanık bir türkü söylerdin.
şafak türküsü filmi için çalışmalarda olan şair. geçen sene fuara geldiğinde senaryoyu tamamladığını ilk bittiğinde dört yüz sayfa kadar olduğunu, içi gide gide bunu yüz sayfaya indirdiğini söylemişti.
"Bir yanda yangın vardı, bir çağ yangını. Herkese şu ya da bu oranda bir pay düşüyordu bu yangından. Kıyısında, köşesinde yananlar vardı. Bir de tam ortasında yananlar! Ben, yangının tam ortasında, hem de hiç yakınmadan yananları, etiyle kanıyla, özlemleri, kavgaları ve umutlarıyla duyurmak istedim." demiş, şafak türküsü gibi onlarca güzel şiir yazmış şair.