nevruz'u kürt bayramı olarak algılayanların, hatta algılamakta ısrar edenlerin dikkatle okuması gereken bir makaleyi uludağ sözlük kanalı ile kamuoyuna duyurmaktır. nevruz hepimizindir. bizim sizin dersek daha başlamadan kaybederiz. günün önemine binaen gaza gelmeyelim, kimseleri gaza getirmeyelim, güzellikleri hep birlikte yaşayalım..
--spoiler--
Bugün Nevruz Kutlu olsun Türkiyede yıllardan beri Nevruz, sürekli olarak bir Kürt bayramı gibi gösterilmek isteniyor, özellikle de Kürtler tarafından sahipleniliyor. Oysa Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında Nevruz, Ergenekon Bayramı olarak kutlanıyordu. Çünkü Nevruz, Orta Asyadan Adriyatik kıyılarına kadar çok geniş bir coğrafyada Türklerin bahar bayramı olarak kutlanıyor.
Ergenekon Destanına göre düşmanları Türkleri bir hile ile yenerler ve çoğunluğu öldürülür ya da tutsak düşer. Kurtulanlar kimsenin bilmediği dağlık, verimli bir yer olan Ergenekona gelirler. Zamanla nüfusları çoğalınca buradan çıkmak istediklerinde etrafın demir dağlarla çevrili olduğu görülür. Bunun için büyük ateşler yakıp dağları eritirler ve tekrar eski yurtlarına dönerler. işte Türk Kültürüne göre Nevruz, takvim başlangıcı olan Ergenekondan çıkış günüdür. Bu adet Türklerdeki demirciliğin milli sanat olması ve demir kültü ile açıklanabilir. işte Türk Kültürüne göre Nevruz, takvim başlangıcı olan Ergenekondan çıkış günüdür.
O günden beri yeni yılın başladığı gece Kök-Türklerde adettir, o günü bayram sayarlar. Bir parça demiri ateşe salıp kızdırırlar. Önce Kağan bunu kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Ondan sonra beyler de öyle yaparlar. Bunu mukaddes bilirler, böylece Tanrıya şükretmiş olurlar.
Nevruz, Türklerin tabiatın dirilişini alkışladığı, yıl esaslı zaman değişiminin başlangıcı saydığı, değişmeler için Tanrıya şükrünü ifade ettiği özel bir törendir. Bu kutlama sarı, kırmızı, yeşilin yan yana gelmesiyle oluşan sembolleşme ile tamamlanır gibidir.
Sarı, kırmızı ve yeşili bir inanış ve varlık dünyasını yorumlayış sonucunda yeşili; dirilik, tazelik gençlik, sarıyı; merkez, hükümranlık, kırmızıyı; Tanrı, koruyucu ruh, ocak (ev), dirlik, bağımsızlık, hürriyet anlamlarının sembolü halinde yorumlayan sadece Türk kökenli halkalardır.
Türk boyları, söz konusu bayramda çeşitli eğlenceler düzenlemekte ve bir çok pratiği de yerine getirmektedirler. Mesela; Nevruzda pişirilen özel yemekler, oynanan oyunlar, güreş müsabakaları, yarışmalar, musiki makamları, şiir söyleme gelenekleri gibi faaliyetler yüzyıllardan beri yapılmaktadır. Nevruz, bu özellikleriyle Türk boyları arasında tam manasıyla sanat, edebiyat, spor ve musiki erbabının hünerlerini gösterdikleri bir bayram haline dönüşmüştür.
Tarihi bakımdan Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Nevruz, bir örfi bayram olarak kabul edilmiş, çeşitli eğlence ve merasimlerle idrak edilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürkün önderliğinde 1922, 1923, 1924 ve 1926 yıllarında Ergenekon Bayramı adıyla kutlanmış, daha sonraki yıllarda bu kutlamalar mahalli seviyede olmuştur.
Ülkemizin Batısında Mart Dokuzu, Hıdrellez veya Kakava Şenlikleri adıyla kutlanan Nevruz Bayramı, bizleri birbirimize daha çok yaklaştırır. Ortak bir kültüre, birlik ve beraberlik içinde sahip çıkar ve aynı kültürün insanları olarak kaynaşmamıza, birbirimizi sevmemize yardımcı olur.
Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan bağlantısı olmayan, islamiyetten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir dinin ve mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden herhangi bir şekilde bir mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi, bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.
okumadan bastım eksiyi sözünün edilmesine neden olan acı ama gerçek bir başlıktır. sindire sindire okunmalıdır. hem okunmadan nasıl bir değerlendirme yapıyorsun ki diye de merak ettiğimdir. her ne kadar insanın başına ya meraktan ya taraktan bişeyler gelse de asla tavsiye etmediğimdir.
hem okuyup hem de anlasınlar ve kusura bakmasınlar ama bu durum gerçek. ilkokul ve ortaokuldayken her nevruz bayramında tüm sınıf pikniğe gittiğimizi hatırlıyorum.* baharın gelişini kutlamak adına özel olarak seçilmiş bir gündü öğretmenlerim tarafından. kusura bakmasın kimse ama kürtler son zamanlarda "kürtlere statü ve özgürlük", "nevruz kürtlerin bayramıdır" kafası yaşamaya başlayınca ortalığı piç ettiler. şimdi nerde olay çıkacak, aman burda nevruz kutlaması var molotof yemeyelim diye günden nefret eder olduk. hani kardeştik ?
cemşid bender denen dallamanın söylediklerine inanan bir toplumdan bilgiye dayalı rasyonalite beklemek en hafif deyimiyle "iyimserliğin suyunu çıkartmak"'dır.
adamlar hazreti adem'in mevlana'nın kürt olduğuna, yazıyı ve tekerleği hatta ata binmeyi kürtlerin bulduğuna, sümerlerin, kommagene uygarlığının kürtlerce kurulduğuna, farça'nın kürtçe'yi değil, kürtçe'nin farsça'yı doğurmuş olduğuna inanıyor...
nevruz isterse capon bayramı olsun bunlara farketmez...
önemli olan türkler'in milli benliklerine uyanması.
iyi de kardeşim siz kimsiniz?
siz, biz yüzünden değil mi yıllardır akan kan? bahar bayramının başında kavga çıkarmak neden. bırak o da kutlasın sen de.
atı alan üsküdarı geçti sen hala eşeğin semerinin rengi ile uğraşıyorsun.
yaptıkları en iyi şeylerden biri olan halay çekmek eylemini en iyi ve uzun süre sergiledikleri bayram olduğu için inanmayacaklardır ve okumayacaklardır da.
zamanında dünyayı yönetmiş binlerce yıllık bir medeniyetten birşeyler koparmak herkes için büyük bir hediyedir. köpekbalığının etrafındaki küçük balıklar onun artıklarıyla beslenir ya bu sanal halklarda Türklerin kültüründen birşeyler kapmaya çalışmaktadırlar. kendilerince kültür ve gelenek oluşturma isteğidir bu. ama gerçekleri tarih yazar birçoğununda bu tarihte yeri yok.