fotoğraf derslerinde gösterilmesi gereken karelerle dolu bir film. soluk renkler, sağlam senaryo, iyi oyunculuk ve kuzey ingiltere daha ne beklenebilirki.
misyon tamamlamanın resmen insanın içini kıyım kıyım kıyıp ele verdiği film. bağış için yaşayan insanların kendi hayatlarından ödün vermeleri ve şu dünyadaki en kendi halinde duygu olan ''sevgi''yi bile yaşayamamaları. öleceği günü bekleyen gençlerin hatta öleceği bağışları bilen gençlerin yaşamla olan münasebetinin misyon bazındaki acısı ete kemiğe bürünüyor.
beğenilmesi gereken salt olarak, acının sade haletlerde verilme şekli olabilir.
Hep daha sonra, daha sonra diyerek bu zamana dek seyretmediğim filmdi. 10 gün öncesine kadar seyretmemiştim yani.
Kaderlerine böylesine razı ölüme giden , öleceğini bile bile seven, sevilen ve aşık olan bireylerin hikayesinden etkilenmemek imkansız.
Carey Mulligan'ın bu şekerliği daha ne kadar devam edecek acaba? Ama tüm filmi tek başına götürmüş adeta.
Çocukluğunu oynayan oyuncu da ona öylesine çok benziyor ki...
Belli bir yaşta öleceksiniz ve bu yaş asla çok geç bir yaş da değil.
Öldürülmek üzere üretilmişsiniz.
En değerli şey ise zaman.
Buna rağmen yıllar boyunca aynı kişiyi sevmek ve ondan başkasıyla olmayı düşünmemek...
Muazzam bir zaman kaybı, muazzam bir fedakarlık ve elbette aşk...
Bu arada koskoca imdb filmin künyesinde soundtrack albümünde resmen sıçmış...
Filmin tüm müziklerini Rachel Portman yaparken alakasız tipleri ve şarkıları koymuş.
Filme adını veren şarkıyı Jane Monheit söylüyor demiş.
Jane Monheit'in oldukça güzel bir "Never Let Me Go" su var ama bunun filmle alakası yok.
Filmle aynı adı taşıyan soundtrack albümünde tüm şarkıları Rachel Portman yapmış.
organ bağışı için yaratılan insan klonların aşk hikayesini anlatıyor.
son 45 ya da 30 dakikasın da böğürerek ağladığım filmdir ayrıca. Hep yerimi yadırgardım niye bu lanet medeniyetsiz türkiye de doğdum diye. Filmden sonra camdan baktım ve sana şükürler olsun allahım dedim yani hatırası çoktur.
nasıl ve ne zaman öleceğini bilen insanların! filmi. bilim kurgu'nun bu denli dramla komplex olduğu bir filmi daha önce izlememiştim desem yeridir.
kathy'nin bakışlarındaki acı, tommy'nin çaresiz haykırışları, öfkesi, ruth'un ihtiraslı halleri 'ama insan bunlar bakın' diye ekranla konuşturur sizi izlerken. içiniz burkulur her sahnede.
ayrıca pek çok soruyu da akılda bıraktıran filmdir, cevap bulamazsınız.
imdb puanı da oldukça güzel olan bu film, izlenmelidir efendim.
filmi izlerken hepimizin en azından bir karakterden beklediği davranış: 'arkadaşlar napıyoruz biz ya ölcez gitcez, kaçcak zaman cok haydee' bu idi. ama bırak bi karakteri hepsi yaptıkları bu onurlu ama güç davranışın o kadar normal olduğunu sergiliyo ki yalnız kalıyosun, resmen seni dışlıyolar, öteki oluyosun ve uzaktan bakan biri olarak yanlışın ne olduğunu bulmak, sonra sorgulamak.. neyi mi? bize dayatılan bu hayatı.
depresyonun kız kardeşi olan bu filmin ana teması, tabiki de orda olduğunda herşeyin üstüne geçen ölüm. peki ölüme isyan etmemeleri saçma değil mi? peki ölümün bu kadar kötü bişey değilde 'tamamlamak' olduğu ve bunu çevrendeki herkesin bi ödev gibi yaptığını görsen isyan eder misin? belki evet diyosun çünkü biliyoruz ölüm korkunç.. ama hayatındaki bi çok şeyi ekrandan izleyemediğinin, sana dayatılan bi çok şeyin farkına varamadığının farkında mısın? mesela en basit örnek olan 'din'. küçüklüğünden beri sıkı bi dini eğtimden geçen biri sorgulıyamıyo.. tıkanıp kalıyo.. filmde aman canım sende bu klon,, insan olsa kesin bişeyler yapardı demiyelim diye klonlarında bi ruhu olduğunu ispatlamışlar bize, yani saf insan bunlar, al bi insanı istediğin gibi eğit hatta ve hatta konu ölüm olsa bile gık demez,, işte bol soru sordurtan film.. hayatımızın sembolik görünüşü..
--spoiler--
gece 3.00 sigarasından derin derin çekerken göz yaşlarıma da hakim olamadığım film, duygusal biri hiç olmadım ama ağlatıyor be adamı. beni Düşündüren yanı ise onların öleceklerini bilerek yaşamaları. sanki günlük yaşam koşturmasında ölümü unuttuğumu hatırlattı bana. Ne zaman öleceğimizi bilmesek de ölümün varlığını unutmamamız hepimizin yararına olur sanıyorum. Sevdiklerimize daha sıkı sarılmak gerek , dinimiz imanımız para iş güç olmasın azıcık da hayata bakalım, duygularımızı dinleyelim. Efkar bastı gece gece.
aklımda bir kaç soru işareti bırakan guzel bir film. carey mulligan filmden kopmamı saglayan kişidir.o kadar sevimli ve çaresiz bakışları var ki filmde, izlerken gercekten içinizdeki o acıma duygusunu hissediyorsunuz. izlenilesi, tavsiye edilesi, dağ çileği tadındaki film.*
dayanamayıp cuma akşamı * izlediğim filmdir. hakkında söylenecek çok şey bulunmaktadır; önceliklecarey mulligan o kadar tatlıdır ki keira knightley'in gemeliğini arka plana itmeyi başarmıştır. andrew garfield'ı social network te az birazcık ortalarda yakışıklı yakışıklı gezen aktörümsü zannetmiş olsam da ona da aferin ** her ne kadar biraz öylesine anlatılmış olsa da eninde sonunda belki de kendileri için öylesine yaşıyor oldukları kanısına varıyorsunuz. bir de şu var ki biz insanlar klonlar kadar olamıyoruz bazen.**
cumartesi akşamına izlemek üzere özel olarak hazırlandığım filmdir. nedenini bilmemekle birlikte kendi kendime büyüttüm filmi; beni çok feci alıp götürmesini, paramparça etmesini bekliyorum filmden. *
son derece sade, basit ve aynı dozda etkileyici bir film. yani bırus vilıs ölsün istemiyorum ama o üç gencin yerine koyabiliyor insan kendini. gerçeklik noktasındaki uçukluğa rağmen kişiyi empatiye meylettirmesi filmin başarısı olsa gerek. şu da var ki bir uyarlama olmasaydı daha çok severdim kendilerini. filmden sonra kitabı arzuluyor insan, öylesine engin bir derinliği var ki doyamıyorsunuz mevzuya.
filmin yıldızı ise kesinlikle carey mulligan, keira knightley de yakışmış hani, tip olarak hayat verdiği karaktere cuk oturmuş. andrew garfield'ın o çelimsiz halleri de katkı sağlamış karakterine. yalnız bu adam nasıl peter parker olacak orası da ayrı bir muamma.
velhasıl hoş film, 10 üzerinden 6.5-7'yi hak ediyor.
daha fragmanıyla bile beni etkilemiş, tüylerimin diken diken olmasına neden olan film. fragmanı da "hemen bu akşam izlemeliyim bu filmi" dedirtmiştir. tommy nin o haykırışları çok etkilemiştir. fragmanı için buyrun;
romandan uyarlama bi film olduğunu filmi izledikten sonra öğrendim. kitabı okuyanlar film hakkında olumsuz düşünmüşler, fakat ben filmi, oyunculukları falan çok beğendim. izleyecek olanlara tavsiyem mutlu olduklarında değil de mutsuz oldukları bi anda izlesinler lakin film bütün enerjinizi alıyor, kısacası depresif bi film.