kitabın adı her yere uyarlanan bir tamlamaya dönüşse de, son derece etkileyici, okunası, akılda kalası bir romandır, tıpkı tüm diğer kundera kitapları gibi. kimlik, gülünesi aşklar, ölümsüzlük vs...
Bazen insan bir imgenin peşinden bir ömür koşabilir. TOMAS iÇiN Tereza sazdan bir sepete konulup, nehir aşağı bırakılarak kendisine yollanmış bir çocuktu. BUNU seviştikleri ilk gecenin sonunda ateşlenen tereza'nın başucunda beklerken düşündü tomas. Ve bir ömür boyunca yarattığı bu imge tereza'ya bağladı onu. birisine merhamet duyarak sevmek gerçekten sevmek değildir diyordu oysa. bazen bir tebessüm, bir bakış, bir imge bir ömrü tüketebilir. Bazen sazdan sepetler içerisinde size yollandığına inandığınız bir çocuk için yollar sofokles'e kadar varabilir. bir ideale aşık olursanız eğer saçları başka kadınların vajina kokularına bulandığında dahi sonsuz bir aşk duyabilirsiniz tereza gibi.
erotik bir roman'a hafif kaysa da olguların cinsel istek uyandırıp uyandırmasıyla değil, hayatımızda bıraktığı etkilerle uğraşan kitaptır. işte 70'leri falan anlatır aynı zamanda o zamanların havasını da gayet iyi katmıştır olaylara.
edit: ayrıca ismindeki 'dayanılmaz' sözü, tahammül edilemez şeklinde anlaşılmalıdır.
(bkz: büyük yürüyüş)
(bkz: es muss sein)
(bkz: einmal ist keinmal)
milan kundera'nın savaş gibi kaotik bir ortamda bile kendi iç dünyasında devrimler yaratan bi kadının * hikayesini çok nadir görülen bir üslupla nalattığı eseri.
''çünkü romanın sorguladığı sır o sınırın ötesinde başlar. roman yazarın itirafları değildir, bir tuzak haline gelmiş dünyamızda yaşanan insan hayatının araştırılmasıdır.'' *
arka planı prag baharı dır; sarhoş yaşanan bir nefret karnavalının* ortasında yaşamı sorgulatır milan kundera tomas'a. einmal ist keinmal dedirtmeyi bile başarır en sonunda.
Çek romancı Milan Kundera'nın ünlü romanıdır. Roman siyasi bir atmosferin arka planında kadın erkek ilişkilerini, insan özgürlüğünü ele alır. Thomas'la Tereza'nın ilşkisinde kadınla erkeğin varoluş felsefelerine dek iner.
"Çok sayıda kadının peşinde koşan erkekleri rahatlıkla iki kategoriye ayırabiliriz. Bazıları bütün kadınlarda kendi öznel ve değişmez kadın düşlerinin gerçekleşmesini beklerler. Ötekiler ise nesenel kadın dünyasının sonsuz çeşitliliğini ele geçirme isteğiyle davranırlar.
Birincilerin saplantısı "lirik" tir; kadınlarda aradıkları şey kendileri, kendi idealleridir ve bir ideal tanımsal olarak hiçbir zaman bulunamayacak bir şey olduğuna göre, tekrar tekrar hayal kırıklığına uğrarlar. Onları kadından kadına sürükleyen şey, kararsızlıklarına bir tür romantik özgürlük sağlar, öyle ki birçok duygusal kadın onların bu gemi azıya almış çapkınlıklarında dokunaklı bir yan bulur.
ikincilerin saplantısı "epik" tir, ve kadınlar bunda en ufak bir dokunaklı yan görmezler; erkek, kadınlara öznel bir ideal yansıtamaz ve onun için her şey ilginç olduğundan, hiçbir şey hayal kırıklığına uğratamaz. Bu hayal kırıklığına uğrayamama özelliğinde rezilce bir yan vardır. Epik çapkının saplantısından kefaret yanının (hayal kırıklığı yoluyla ödenen kefaret) eksik olması insanların gözüne batar."
okunası kitap izlenesi filmdir aslında başlığa neden olan eser. kitabı okuyup filmini izlemişseniz kendi hayalinizde yarattığınız dünyayı karşınızda buluverirsiniz.
"aşık olduğun halde sevdiğine ihanet etmek" * ve "ihanete uğradığın halde sevdiğini terk edip etmemek arasında sıkışıp kalmak" * düşünceleri arasında köprü oluşturan ve bireylerin kendi iç seslerini sorgulayan okunmaya değer milan kundera romanı.
--spoiler--
bu dünyada gençlik ve güzelliğin bir anlamı yoktu; birbirinin tıpatıp eşi, ruhları görünmez olmuş bedenlerle dolu uçsuz bucaksız bir toplama kampından başka bir şey değildi yaşadığımız dünya.
--spoiler--
--spoiler--
insan kendi içindeki karanlıkta büyüdükçe, dış çizgileri küçülür, kaybolur.
--spoiler--
--spoiler--
aşk kaybettiğimiz yarıyı özleyişimizdi işte.
--spoiler--
tatsız bir kitap. tabi ki herkesin beğenileri farklı. sonsuz kere yinelenmeyecek vaktime acıdım. keşke okumasaydım.
"Sadece bir tek hayat yaşadığımız için bu hayatı öncekilerle karşılaştıramaz ya da kusurlarımızı gelecekteki hayatlarımızda gideremeyiz; bu nedenlede ne istediğimizi bilemeyiz.
Karşılaştırma fırsatı olmadığı için hangi kararın daha iyi olduğunu sınamanın bir yolu yok. Olaylar nasıl gelişirse öyle yaşıyoruz, önceden uyarılmaksızın, rolünü ezberlemeden sahneye çıkan bir tiyatro oyuncusu gibi."
"yaşanacak tek bir hayatımız varsa eğer, onu hiç yaşamamış da olabiliriz, farketmez"
"roman herşeyden önce bazı temel sözcükler üzerine kurulur.varolmanın dayanılmaz hafifliği'nde şunlardır: ağırlık,haiflik,bedeb,büyük yürüyüş,bok,kitsch,acıma,baş dönmesi,güç,güçsüzlük"
Milan kundera'nın muhteşem kitabı*imiş. bunca zaman fark etmediğim için kızdım kendime.
--spoiler--
yattığım kadınlara hep şu açıklamada bulundum. " her iki tarafı da mutlu edecek tek ilişki, duygusallığa yer vermeyen ve sevgililerden ne birinin ne de ötekinin birbirlerinin yaşamı ve özgürlüğü üzerinde hak öne sürmedikleri ilişki biçimidir. Ki buna "erotik dostluk" derim ben.
- Dergi, K , 2011, Haziran 17, Syf 32 , parag. 2
--spoiler--
-“ben”de özgün ve benzersiz olan şey, bir kişide düşlenemeyen ne varsa onun içine gizlenir. düşleyebildiklerimiz herkesin başkaları gibi yaptığı şeyler, insanların ortak yanlarıdır ancak. bireysel “ben” alelade olandan farklı olan, yani önceden tahmin edilip kestirilemeyen, peçesini, örtüsünü sıyırıp açmak, ferhetmek gereken şeydir.