sadece benim muzdarip olduğum bir illet olmadığını düşündüğüm illet.
bir keresinde memlekete geldim. geldiğim günün akşamı arkadaşlarla buluşacaktık. tam çıkarken ceplerimdeki ıvır zıvırı boşaltıyordum, üniversite kartım geldi elime. "memlekete geldim sana burada işim düşmez" deyip atmıştım. arkadaşların yanında da üzüntümü belli etmeden oturdum. çok üzülmüştüm o karta. oysa ki o kart bana bir kere bile of demeden denizlide beni kampüslere göndermişti. yemek yedirmişti, kütüphaneden kitap almıştı bana. şimdi anlattım gene boğazımda bir düğüm oluştu. ama gönlünü aldım. kadife bir kılıf yaptım ona.
canlılara karşı hissedilenlere benzer duygular beslemektir. anladığım kadarıyla nesnelere karşı duygusallık beslemek, insan ve hayvanlara beslemekten ayrı tutuluyor.
sen olmayan her var olan nesnedir. sonra insan ve hayvan olur ama sonra yine nesne olur. hatta hayatınızda fazlasıyla yer tutan ve kendisine karşı güçlü duygular hissettiğiniz bir insan,bir eşya ve düşünce olabilir. hepsi aynıdır. buradan şunu da çıkarıyorum, sevgiliye duyduğunuz ilgi ve bağlılık, herhangi bir düşünceye duyduğunuz ilgi ve bağlılıkla aynıdır. sevgilisi olan insanların başka hiçbir şey için tutku duymayışı, sevgililerine karşı duyduğu hislerin çok kuvvetli olmasından kaynaklanır. yani diyorum ki, bir düşünceye ve amaca olan aşkınız ne kadar kuvvetliyse, insanlara olan bağlılık ihtiyacınız da o kadar azalıyor.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1692543/+
Mesela bugün karşılaştığım karpuz. Çok hüzünlü. Kenara sinmiş istediği yerine getirilmemiş. yenmemiş, gözyaşlarını kaldırıma döküyor.
Asfaltlar desem 45 derecede sıcaklıyor, toz olup üzülüyorlar. Hortum bulsam tüm sokakları yıkarım.
Yıllardır aynı deli düşüncedeyim. Ağlayan nesne görmek istemiyorum.
Kesinlikle bunun bir adı olmalı deliricem misal yatagimin açısına bile bir anlam yüklüyorum o açıyı degistirirsem bir daha yakalayamam gibi misal odamin arka manzarasindan mahalleden odama vuran lambanin gölgesine bile anlam yukluyorum bunla da sınırlı değil takmaya kiyamadigim bir kolyeye veya işimin bittiği bir kitaba bile duygusal bir anlam yükleyebiliyorum.
Evlenince napicam hiç bilemiyorum.resmen nesnelerle aramda manevi bir bag kuruyorum ve eğer goremezsem kaybedersem filan çok kötü hissediyorum.
Yeni telefon alınca hep eski telefonuma karşı mahçup hissederim kendimi.
Hatta bunları geçelim ben küçükken bizim arabanın üst modeli bir araba almıştık fakat eskiyi henüz satmamıştık. Durup durup biz onu kullanmıyoruz diye üzüldüğü için ağlıyordum. Öyle içim parçalanmıştı ki o zaman çektiğim acıyı çok net hatırlıyorum.
Sonra geçti tabi. Ama o ikinci aldığımız araba ile ben araba kullanmayı falan öğrendim, benim oldu o. Onu da sattık geçen sene. Yine içim kıyıldı ama volkswagen'ın servisinde çalışan biri aldığı için çok daha iyi durumda olacağını bilmek aşırı üzülmemi engelledi.
Hem buralarda oturuyor alan kişi. Arada görenler söylüyor. Eski bir tanıdık sanki.
Bunu araç satışlarında da görmek mümkün. Adam kıyamıyor ya arabasına. Bakıyorsun satacak ama sanki sonra gözü kalacak. Almayın onun malını hayır getirmez o.
Öte yanda bu durum aşılabilir. En sevdiğin eşyan neyse onu hiç sevmediğin birine hediye et. Böyle 10 sefer yaptınmıydı bak gör mesele kökünden hallolur hiç sorun kalmaz ortada.