aziz nesin'in mezarının yeri, vasiyeti sebebiyle bilinmiyor. iyiki de bilinmiyor. çünkü aziz nesin, yaşarken yetmezmiş gibi öldükten sonra da kendi büyüklüğünü, önemini hazmedemeyen zihniyetler tarafından tacize uğrardı. bundan eminim. işte, geçtiğimiz hafta çığırtkan basınımızın ve nesin vakfı çocuklarının gözaltına alınma sürecinde, cezaevindeki yetkililerin tavırları bunun en büyük kanıtıdır:
cezaevi yetkilisi (cy): sen allah'a inanıyor musun?
nesin vakfından suçlu bulunan çocuk (nvsbç): evet abi.
cy: sen nesin vakfından değil misin?
nvsbç: evet..
cy: o allahsız aziz nesin'in yerinde nasıl inanırsın allah'a lan!!
memleketin en önemli matematikçilerinden biri ve babasının tek hayırlı evladı olan ali nesin, kaç günden beri babasının büyük emekler sonucunda tırnağıyla, dişiyle yarattığı 30 yıllık vakfa atılan çamuru temizlemekle uğraşıyor. ve temizledi de... adli tıp raporları, 2-3 gün boyunca suçsuz yere cezaevinde adi suçlularla aynı yerlerde tutulan, gardiyanlardan, mahkumlardan dayaklar yiyen, falakadan ayakları şişen gencecik çocuklar ve memleketin belki de en insancıl niyetlerle kurulan vakfına attığınız çamurlar sonucunda suratınıza tükürmek isteyen insanlar var büyük türk basını...
Hayat bir mucadeledir. Bu sel felaketini de bu mucadelenin bir parcasi olarak degerlendirip eski gunlerimize donmek icin canla basla, askla sevkle calisacagiz. Eskisinden daha da guzel bir vakif yapacagiz.
Yarin cok daha kotu bir sel felaketi bekleniyormus. Nasil mumkunse!
Elimizden geldigince hazirlaniyoruz.
Kucuk cocuklarimizi anneleriyle birlikte Istanbul'daki evlerimize yolladik. Vakif'ta sadece eli is tutan gencler kaldi.
Gormeden anlasilmaz ama felaketin boyutlarini anlatmaya calisayim.
Su anda camurdan bir vakfimiz var desem abartmis olmam.
Bodrum kat bastan asagi, giris kati bir bucuk metre kadar su altinda kaldi.
Bahcedeki su dune kadar boyu asiyordu.
Simdi suyu gitti diz boyu balcigi kaldi. Cizmeyi birakmadan ayaginizi balciktan kurtarmaniz zor. Selin surukledikleri meyve agaclarinin arasina takilmis, agaclari egmis, kocaman bir bariyer olusturmus. O yemyesil bahceden geriye eser kalmadi. Coluk cocuk hep birlikte o kadar da cok emek vermistik ki...
Hayvanlarimiza yem icin ektigimiz onlarca donum tarla batakliga dondu.
Seralarimiz kimbilir nerelerdeler.
Komsu haradaki onlarca at boguldu. Muhtesem atlardi. Hep birlikte kosmaya basladiklarinda zemini zangir zangir titretirlerdi.
Cocuklarimiz, o atlari kucucuk boylariyla citin ustunden uzanarak, bahceden kopardiklari tutam tutam cimlerle beslerlerdi. Minicik ellerle atlarin koca koca dislerini yanyana gormenin keyfine doyum olmazdi ...
Baskalarina para kaynagi olan o atlar bizim nese kaynagimizdi. Gitti gider canim atlar.
Tiyatro salonumuz taninmaz halde. Su anda icine bile girilemiyor.
Mutfagimiz kullanilmaz durumda, icine zor giriliyor.
Camasir makinalari, bulasik makinalari, kurutma makinasi, buzdolaplari, firinlar, sogutma depolari, kalorifer kazani... Medeniyet namina ne varsa yok oldu.
Et stogumuz perisan. Kokusmadan gommek gerekiyor. Ama nereye? Her yer balcik.
Su, elektrik, telefon, internet kesik elbet.
"Dereboyu"ndaki evime uzun sure ulasamadik. Aziz Nesin'in en onemli notlari oradaydi. Sel, agac kutugunden karavana kadar, ne bulmussa onune katmis tum siddetiyle akiyordu. Neyse ki ev yikilmadi ve notlara bir sey olmadi. Mucize diyesim geliyor.
Kullanilmaz hale gelen koltuk, kanape, yatak yorgandan ya da tamamen suya gomulen elbise depolarimizdan soz etmiyorum bile.
Bitirmek uzere oldugumuz "Sanatci Evi" perisan. Yeni bastan yapacagiz.
Kitap depolarindaki on binlerce liralik Aziz Nesin kitabi mahvoldu.
Aziz Nesin'in yillarca biriktirdigi gazete koleksiyonunun buyuk bir kismini ciltletmistik. Buyuk olcude parasizliktan ama bir miktar da
ihmalkarliktan ciltletemedigimiz binlerce gazete hamur oldu. 1976'nin Politika gazetelerini gordum. Icim acidi.
Mezunlar dahil butun buyuk cocuklarimiz Vakf'a geldiler. El birligiyle Vakf'i temizlemeye calisiyorlar.
Felaketin boyutunu anlamak icin gormek, yasamak lazim.
Iki tesellimiz var:
1) Hicbirimize bir sey olmadi.
2) Aziz Nesin'in butun arsivi kurtarildi. Cocuklarimizin ilk aklina bu notlar gelmis. 3000 dolayinda dosya... Inanilmaz bir surat ve
imrenilecek bir isbirligiyle cocuklar butun dosyalari su basmadan kutuphaneden ikinci kata cikarmislar. Sabahin korunde uykularindan firlayip... Cocuklarimizin kimisi haylaz kimisi yaramaz kimisi soz dinlemez olabilir, ama hic gormedikleri Aziz Dede'lerinin notlarinin ilk kurtarilacak esya oldugunu biliyorlar.. . Egitim iste boyle bir sey olmali.
Her seye karsin iyimserligimizi elden birakmayacagiz ama. Surekli ileriye bakmaya and ictik. Mucadeleye devam!
Sevgili Dostlar,
Nesin Vakfi'nin ana binasini depreme karsi guclendirmek gerekiyordu. Bu sel felaketiyle birlikte binanin zemini daha da zayiflamistir. Binayi guclendirmenin maliyeti 350-400 bin lira arasinda. Sel felaketi dolayisiyla zararimizin da (insan gucunu saymazsak) 250 bin TL dolayinda oldugunu saniyorum. Bizim boyumuzu fersah fersah asan meblaglar bunlar.
En zor zamanlarimizda hep yanimizda olan sizlerden butcenize gore bir katki bekliyoruz. Internetten bagis icin:
https://secure. cs.bilgi. edu.tr/nesinvakf i/bagis.php. Banka hesap numaralarimiz asagida.
bugün çıkan haberlere göre, mahkeme nesin vakfı'nda kalan küçük kızın tecavüze uğramadığını, aksine bakire olduğunu adli tıp raporuna dayandırarak açıkladı. ancak tecavüzle suçlanan iki gencin hapiste gardiyanlar tarafından işkenceye ugradığı da yine raporla tespit edildi.
Şimdi sormak isterim bilip bilmeden bir eğitim vakfına bok atanlara. Aziz nesin sırf ateist idi diye bu boku attınız. Peki ya .öt olmanın verdiği hafiflik? dayanılmaz değil mi? Kızgın kumlardan serin sulara atlamaya benziyor mu?
tecavüz iddialarıyla çalkalanmış kurum. bazıları hayır için yapılmış bir işe saldırmak için kolladıkları fırsatı yine kaçırdılar. kızlar bakire çıkmış. anneleri meşhur olur ama orası kesin. kim destekledi acaba kadını? hangi dış mihraklar? bir de bunu araştırmak lazım. yine bir taş koymadan alttan taş çekmeye başladılar. iki ileri gidilecek ya sırtımızdan yapıştılar "bir geri" diye. ayıptır ayıp!
Ben insanım diyen herkesin bir kez gidip o çocukların ürkek, ama mutlu yüzlerini görmesi gereken vakıf.
Alın elinize çikolatalar, meyve sularını, hediyelerinizi, oyuncaklarınızı, kitaplarınızı; takın kız/ erkek arkadaşınızı kolunuza, sabahtan çıkın, bir saatte oradasınız (istanbul'da oturanlar için konuşuyorum). Bu görünen küçük hediyeleriniz olsun; banka hesaplarına da bir miktar para yatırın, mesela galatasaray'ın, fenerbahçe'nin bir maçına gitmeyiverin o bilet parasını, sinema paranızı, avm'de yarısı su kolaların parasını onlara verin, çok ihtiyaçları var.
Eğer çok duygusal biriyseniz, yanınıza mendil almayı unutmayın bazı çocuklar, hayat hikayelerini masal gibi anlatırken kendinizi tutamayabilirsiniz. Bahar aylarında giderseniz, niye ağlıyosun ama sorularını, ağlamıyorum alerji o diyerek savuşturmanız daha kolay olur.
- Çocukların tutuklanıp serbest bırakılma sürecini özetler misiniz?
Cocuklar Pazartesi aksami (8 Ocak) gozaltina alindilar. Carsamba aksami tutuklandilar. Carsamba ve Persembe gecelerini cezaevlerinde gecirdiler. Cumayi cumartesiye baglayan gece saat 00,30 gibi serbest birakildilar. Tutuklama kararini veren de bozan da Catalca Sulh Ceza Mahkemesi.
Bu arada jandarmadan hicbir sikayetimiz olmadigini bildirmeliyim. Son derece uygarca, insan ve cocuk haklarina saygili bir bicimde davrandilar. Kendilerine tesekkur ederiz. Ama cezaevinde ayni sey olmadi.
- Çocukların cezaevinde dayak yediğini söylediniz. Durumları nasıl?
Cocuklarimizdan 18 yasindan buyuk olani Metriste kaldi. Orada hem disardaki askerlerden, hem de icerdeki gardiyanlardan dayak yemis. Surekli dovuldugunu, asagilandigini, korkutuldugunu, kogus agasina teslim edildigini, yerde battaniye ustunde yatirildigini soyluyor. Kogus agasi cocugumuzdan haftada 50 milyon istemis ve sen de nasil olsa eroin iceceksin demis. Giriste, yemek fisi verecegiz gerekcesiyle parasina el konulmus ama fis filan verilmemis ve cikista da parasi iade edilmemis. Bu cocugumuzun bacaginda yedigi tekmelerden kalan izler ve basinda bir sis var. Baska iz var mi bilmiyorum. Inceleme sonucu gorecegiz.
Ikinci cocugumuz 18 yasindan kucuk ve Bayrampasa cezaevinde kaldi. Yasi itibariyle serbest birakildiginda birine teslim edilmesi gerekirken, yalniz birakilmis, annesini bir telefon kulubesinden aramis ve annesi tarafindan alinmis. Ben biraz once (13 Ocak Cumartesi saat 16) gordum kendisini. Yurumekte ve konusmakta zorlaniyor. Psikolojik travma geciriyor. Bir gardiyan falakaya yatirmis ve suratina cok vurmus. Gardiyan surekli, sucu isledigini kabul et, seni birakayim demis. Cocugumuz kahramanca direnmis. Gardiyani gorurse taniyacagini soyledi. Daha sonra cocugumuzu cirilciplak soyup plastik borularla dovmusler. Kogusa alindiginda, kendisine salik verdigimiz gibi diger mahkumlara hirsizliktan yattigini soylemis, ancak tecavuz suclamasiyla girdigi anlasilinca, sen bize nasil yalan soylersin! diye tekme tokat dovmusler. Seni tecavuzculer kogusuna gonderecegiz, orada seni sisleyecekler, sana tecavuz de edecekler, burada yedigin dayagi her gun orada da yiyeceksin diye korkutmuslar. Cezaevinde gordugu vahset sonucu disleri kenetlendiginden yemek yiyemiyormus, sadece su icebiliyormus. Annesinin ifadesine gore butun gece annesine sarilarak ve yumruklari kenetlenmis bicimde yatmis. Cezaevinden ciktiginda ilk olarak annesini aramis ama disleri kenetli oldugundan konusamamis. Dorduncu arayisinda zar zor bir iki kelime edebilmis. Kendisine tahliye edileceksin dendiginde, kelimenin anlamini bilmediginden, tecavuzculer kogusuna alinacagini sanmis ve ben bittim! diye dusunmus.
Her ikisinin de uzun surecek bir psikolojik tedaviye ihtiyaci var, ozellikle daha genc olanin.
- Hangi hastanelere kaldırıldılar?
18 yasindan kucuk cocugumuz Vakfa geleli yarim saat ya oldu ya olmadi. Su anda Eyup savciligindalar. Ardindan Eyupteki Adli Tipa gidecek. Diger cocugumuzu da ayni Adli Tipta kontrol ettirecegiz.
- Çocuklarla görüştünüz mü? Neler söylüyorlar?
18 yasindan buyuk cocugumuzun agzindan laf almak kolay olmuyor. Sik sik dalip gidiyor. Savciya daha cok sey anlatacaklardir.
- Kız öğrencinin tecavüze uğrayıp uğramadığı belirlendi mi?
Basinda cikan haberlerin tersine birinci rapor olumlu cikti. Herhangi bir tecavuz bulgusuna rastlanmadigi gibi kizlar bakire ciktilar. Daha ayrintili ikinci bir inceleme yapildi. Sonuclari bekleniyor. Yalan haberleri yayan ve yayimlayanlarin pesini birakmayacagiz.
Koy Enstituleri de fuhus var iddiasiyla kapatilmisti. Ayni senaryonun tekrarlanmasina izin vermeyecegiz.
umarım kendi goruşlerinin tam karşısında haberler çıkınca basına hakaretler yagdıran bazı kişiler, hastane raporlarıyla yalan olduğu ispatlanan bu haber karşısında da karakterli bir duruş sergilerler. öyle b.k atmakla olmuyor. ayrıca sizler nasıl bilip bilmeden bu kuruluşun eğitimine laf ediyorsunuz.*
geçmiş yıllarda peşi sıra nesin vakfı adına okullar yapmak için bir kampanya başlatan, ama bir temel atacak parayı bile toplayamayan vakıftır. vakıfın çizgisi doğrultusunda düşünen vatandaşların aynı amaca inancı demek ki yok bağışta bulunmuyorlar.
cemaatçilerin, fetbazların, din bezirganlarının -ki bu türdeki insanları nasıl bir başlık altında toplamalı bilmiyorum - eğitime dayanıp kendilerine taraftar toplayanlarının, eğitim nasıl olurmuş görmesi gerektiği vakıf . çatalca'dadır. felsefesini iyice anlamak için * mutlaka ziyaret edin. http://www.nesinvakfi.org
cemaatçilik uğruna, iki genç üyesinin işkence görmesine sebep olunan yurdun sahibi vakıf. keşke biraz "çetevari" olsalardı da, gençleri saklasalardı bir süreliğine.
aziz nesin ve çocukları, vakfın inşaatında çalışırken* kimsenin görmediği, duymadığı... ancak okul yurdu, askeriye, cezaevi gibi herhangi bir ortak yaşam alanında yaygın şekilde yaşananların bir benzeri orada yaşanınca, ortalığın velveleye verilmesine sebep olan vakıftır.
devlet yurtlarında yaşayan çocukların fuhuş mafyası tarafından pazarlandığı bir memlekette, utanması olmayan vicdansız dangalaklar, vakıf sırf aziz nesin adını taşıyor diye, işi körüklemektedirler. yuh olsun...