bir şeyi iptal etmek ve onun yerine başka bir şeyi ikame etmek, yer değiştirmek, nakletmek, gidermek (izale etmek), yazdırmak gibi manalara gelen sözcük.
kuran'da allah'ın fikir değiştirmesine verilen addır. önceden gönderilen bir ayetin, sonradan gönderilen ondan daha iyi bir ayet ile geçersiz kılınması ya da ertelenmesidir. hükümsüz kılma ve değiştirmedir.
nahl suresi 101 ayette varlığından haber verilir: "biz bir ayetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- 'sen ancak bir iftiracısın' dediler. hayır; onların çoğu bilmezler."
bakara suresi 106. ayette de bu fikir değişikliğinden şöyle bahsedilmiştir: "biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. bilmez misin ki allah her şeye kadirdir."
her şeye kadir bir allah, hangi ayeti ne zaman göndereceğini bilmez mi? her şeye kadir de, ayet gönderme zamanına niye kadir değil? önceden gönderilen bir ayetin, sonradan gönderilen bir ayet ile ortadan kaldırılması ya da ertelenmesi her şeye kadir olunmadığının da açık bir belirtisi değil midir? acemilik ve kusurluluk göstergesi değil midir? bir kere bir ayeti ondan daha iyisi ile değiştirmek, ilk ayetin eksik ve hatalı olduğunu kabul etmektir. yine aynı şekilde ayeti ertelemek demek, o ayetin vaktinden önce gönderilmesi demektir ki bu da bir kusurdur, yaratıcılık sıfatı ile bağdaşmaz.
a) allah, bir müslümanın kaç kafire bedel olduğunu ve bir mü'min'in kaç müşriği haklayabileceği konusunda bir savaş yaşandıktan sonra ancak karar verebiliyor.
.enfal suresi 65. ayet: "ey peygamber! müminleri savaşa teşvik et. eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. çünkü onlar anlamayan bir topluluktur." (1 müslüman 10 kafire bedeldir)
.enfal suresi 66. ayet: "şimdi allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. o halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) ikiyüz kişiye galip gelir. ve eğer sizden bin kişi olursa, allah'ın izniyle (onlardan) ikibin kişiye galip gelirler. allah sabredenlerle beraberdir." (1 müslüman 2 kafire bedeldir)
b) ganimet, ilk ayette allah'a ve peygamberine aitken, diğerinde beşe bölünüyor.
.enfal suresi 1. ayet: "sana savaş ganimetlerini soruyorlar. de ki: ganimetler allah ve peygamber'e aittir..."
.enfal suresi 41. ayet: "...ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri allah'a, resulüne, onun akrabalarına yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir..."
c) ölenin mirasınının nasıl paylaşılacağının düzeltilmesi - ilk ayet çocukları mirastan yoksun bırakır ve mirası ana/babaya bırakırken diğer ayet ile durum değişiyor.
.bakara suresi 180. ayet: "birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir hayır bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur."
.nisa suresi 11. ayet: "allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. bunlar allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır)."
d) kıblenin kudüs'ten tekrar kabe'ye çevrilmesi (allah, kıble konusunda nihayet kararını veriyor, önce kabe, sonra kudüs, buna rağmen yahudiler islamı kabul etmeyip de dalga geçmeye başlayınca son olarak bu ayetler ile yeniden kabe'yi kıble olarak belirliyor)
.bakara suresi 115. ayet: "doğu da allah'ındır batı da. nereye dönerseniz allah'ın yüzü (zatı) oradadır. şüphesiz allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, o her şeyi bilendir."
.bakara suresi 144. ayet: "(ey muhammed!) biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. işte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. artık yüzünü mescid-i haram tarafına çevir. (ey müslümanlar!) siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin..."
.bakara suresi 145. ayet: "yemin olsun ki (habibim ! ) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. sen de onların kıblesine dönecek değilsin. onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun."
.bakara suresi 147. ayet: "gerçek olan, rabbinden gelendir. o halde kuşkulananlardan olma!" (burada haklı olarak -ya hocam bu kıbleyi niye ikide bir değiştiriyoruz, allah bu kadar aciz midir gibisinden" bir uyanma olmuş galiba, ki peygamber aman ha kuşkulanacak bir durum yok türü bir çıkış yapmış)
.bakara suresi 148. ayet: "herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. (ey müminler!) siz hayır işlerinde yarışın. nerede olursanız olun sonunda allah hepinizi bir araya getirir. şüphesiz allah her şeye kadirdir."
.bakara suresi 149. ayet: "nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü mescid-i haram tarafına çevir. bu emir rabbinden sana gelen gerçektir. (biliniz ki) allah yaptıklarınızdan habersiz değildir."
.bakara suresi 150. ayet: "(evet resûlüm!) nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü mescid-i haram'a doğru çevir. nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. sakın onlardan korkmayın! yalnız benden korkun. böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız."
(kuru inatçılar diye nitelediği kıblenin kudüse çevrilmesine, bu göz boyamaya kanmayan yahudilerdir. ellerinden delil olmasın diye kıble tekrardan kabe'ye döndürülmüştür).
e) allah ile peygamber arasında namaz kılma konusunda eğlenceli bir diyalog yaşanmış, allah peygamberi gecenin ne kadarında namaz kılsın, ne yapsın bir türlü karar veremiyor. ki, okumayan bizden değildir.
.müzzemmil suresi 1. ayet: "ey örtünüp bürünen (resûlüm)!"
.müzzemmil suresi 2. ayet: "birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl."
.müzzemmil suresi 3. ayet: "(gecenin) yarısını (kıl). yahut bunu biraz azalt."
.müzzemmil suresi 4. ayet: "ya da bunu çoğalt ve kur'an'ı tane tane oku."
f) peygamber'e bir şey danışmak isteyenden önce zoraki bağış istenmesi, başvuranların bıçak gibi kesilmesi üzerine bu defa allah'ın aniden karar değiştirmesi. (?)
.mücadele suresi 12. ayet: "ey iman edenler! peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz. bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. şayet bir şey bulamazsanız, bilin ki allah bağışlayandır, esirgeyendir.
.mücadele suresi 13. ayet: "gizli bir şey konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? bunu yapmadığınıza ve allah da sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin allah'a ve resûlüne itaat edin. allah yaptıklarınızdan haberdardır."
gerçekte islamiyet budur. türk çocuklarının bilmediği, ezbere alıp kabul ettiği din işte budur. benim inandığım yüce bir yaratıcı bu abuk subukluklara imza atmaz, böyle aciz durumlara düşmez. olmaz, olmaz.
kuran'daki herhangi bir buyruğunun, konjonktüre göre bir başka al-ilah buyruğuyla değiştirilmesine verilen ad. kuran'ın inişi(!) sırasınca bolca yaşanmış bu olay, kuran'ın tanrısının konjonktüre göre fikir değiştirdiğinin kanıtıdır. değişen şartlar ve ihtiyaçlar içinde bu hâl pek doğaldır. doğal olmayan ise, kısa zamanda yaşanan bu hadiseleri görmezden gelip, insanları asırlarca değiştirilemeyecek kanunlara tabi tutmaktır!
bakara suresi yanılmıyorsam 106. ayeti olması lazım aynı bu şekilde başka ayetlerde var. bir kere kuran'da tek bir ayeti tabiri caiz ise cımbızlayıp almak şeklinde bir inceleme doğru bir yöntem değildir. söz konusu ayetin önüne ve sonuna bakılmalıdır. konu nedir o bulunmalıdır. o pasajda yani on-onbeş ayetlik o bölümde allah neden bahsediyor. bu ayet peygamberimize nerede nazil olmuş. varsa yani (bize kadar gelen)kayıtlarda mevcut ise hangi olayla ilgili bu ayet peygamberimize ulaştırılmış. bunların hepsi irdelenmelidir. ve ondan sonra bir sonuç yakalanmaya, o sonuca ulaşılmaya çalışılmalıdır. çünkü bir ayetle hüküm vermek bu en hafifi sadece kendinize bile olsa allah'ın sözüyle konuşmaktır. ve büyük sorumluluktur. o yüzden bunu en doğru şekilde yapmak önce kendimiz için sonra (olası)etkileyeceğimiz diğer insanlar için çok daha isabetli olacaktır.
gelelim nesh olayına yani nasih. bir ayetin diğer bir ayeti iptal etmesi, hükümsüz kılması. en baştan şunu bir kararlaştıralım. amacımız haşa kuran'da hata bulmak-aramak mı yoksa durumu anlamaya çalışmak mı. kastımız nedir(hac 51). bunu belirlediysek devam ediyorum. ben din alimi değilim. islamı en doğru şekilde yaşamaya gayret eden sıradan bir vatandaşım. kendi mantığım bana şunu söylüyor. bir ayetin diğer bir ayeti iptal etmesi allah'ın haşa kendisini çelişkide bırakması demek değil midir. nisa 82. ayet. açın bakın. orada allah çelişkinin-yanlışlığın-hatanın olmadığı ile ilgili net bir ifade takınıyor. ve bu kitap bizzat allah'ın koruması altında(hicr 9). o yüzden birilerinin(kaynak-insan-zaman-şartlar vb.) veya kuran'ın kendi kendini deformasyona uğratması söz konusu değildir. bu mantık dışıdır. düşünsenize siz bir kitap yazıyorsunuz ve bitirdikten sonra en son bir kontrol yapıyorsunuz. bu kontrolde hatalı gördüğünüz yerleri(cümleleri) ne yaparsınız. hatalıyı orada bırakarak yani hatalıyla birlikte doğrusunu mu yazarsınız yoksa hatalıyı silip yerine doğrusunu mu yazarsınız. tabi ki hatalı olan silinip doğrusu yazılır. insan bile bunu düşünebiliyorken allah'dan nasıl haşa böyle bir acizlik beklenir.
allah'ın tüm ayetleri kendi şartlarında hükmünü icra edecek kurallar-kaideler bütünüdür. sen o hükme isabet ettiysen o senin ayetindir. o seni ilgilendiriyordur. yakalayıp bırakmayacaksın anlamaya çalışacaksın. ben bu şekilde değerlendiriyor ve inanıyorum.
bu dünya hayatı bitene kadar yani imtihanımız bitene kadar(kişinin kendi ölümü) tüm ayetlerden mesulüz-yükümlüyüz-sorumluyuz.
NESH: Ist: Şer'i bir hükmü yine şer'i bir emirle kaldırmaktır. (itikada ait olan ve zamanla değişmeyen hükümlerde nesih olmaz, bunlar sabit birer hakikattırlar.) * Bir şeyin aynını kopya etmek, aynını çoğaltmak. * ibtal etmek, hükümsüz bırakmak, değiştirmek. * Nakletmek, kaldırmak, bir şeyi zâil kılmak. (Güneşin, gölgeyi giderdiği gibi.)