bir nev şarkısı
sözlerini de istersiniz şimdi siz;
sozleri duğumlenir gozlerimde
nerden ba$lasa bir turlu bilemez
gulemeyen gozleri icin mahcup
mağrurum kirginim soyle nereye
soyle nereye
belli ki bir derin ağri yureğinde
sanma ki bu islak sokaklarda bir sen ba$i onunde
gun olur melekler bile ağlar bu $ehirde
mağrurum kirginim soyle nereye
soyle nereye
varsin aksin gozya$larin
katsin kederleri onune
sen derin bir nefes al hayattan yine
bir huzur uykusuna dal bu gece
melekleri de cağir ba$ucuna
uyandiğinda sen yine umut $arkilari soyle
"new york'taki kıyametin ardından gelen görüntü yağmuru içinde 2 kadın dikkatimi çekti: biri lübnan'daki şatila mülteci kampında kutlama gösterilerine katılan siyah peçeli, kocaman gözlüklü, şişman bir filistinliydi. neşeyle el çıraparak zılgıt çekiyordu. öbürü, new york'ta bir bardaydı. ekrandaki dehşet görüntülerini izlerken ağzından şu sözler döküldü: "tanrım! bunun benim şehrim olduğuna inanamıyorum. beyrut gibi.."
insanlığın önünü açacak başarı, küreselleşen dünyada o 2 kadının kendilerini aynı yerkürenin benzer olanaklarını paylaşan 2 eşit yurttaşı olarak hissetmesinde ve refahtan hakça pay almasındadır."
yukarıdaki alıntının yer aldığı, dünyanın bugünkü durumunu ısrarla anlamak istemeyen insanların bu konuda bilgi sahibi olabilmeleri için hafif bir başlangıç sayılabilecek, dünyanın nereye doğru gittiğinin gözlemlendiği; dünya nereye, yeni çağ nereye, hayat nereye ve aşk nereye adlı dört ana bölümden oluşan güzel bir can dündar kitabı..
"Bir mektup yazmak istiyordum, ama adres bilmiyordum. Yani hiçbir adres bilmiyordum. Buna inanmazlardı, bunun için utanıyordum. Bana herhangi bir adres söyler misiniz? diyemezdim. Oysa herhangi bir adres yeterliydi benim için.." **
içimizde yolculuklar nereye
denizler aşmadık mı?
dünyalar yakmadık mı?
sözlerden dönmedik mi?
hepimiz...
şimdi hiçbir şey yok geride
içimizde yolculuklar nereye
sevdalar gördük burda hiç yaşanmamış gibi
şimdi hiçbir şey yok geride
içimizde yolculuklar nereye
içimizde yolculuklar nereye
bu yolculuklar bitmez
herkese bir yol düşer
döner her insan kendine
şimdi hiç bir yol yok geriye
sevdalar gördük burda hiç yaşanmamış gibi
içimizde yolculuklar nereye..
serdar ortaç'ın söylediği "nereye" adlı şarkının trainspotting filmi soundtracklerinden, "elastica trainspotting theme"'den feci bir şekilde kolpalandığını farketmişimdir.
Mülteci ve mültecilik olgusunu kurcalayıp, derinlemesine ele alan Ankara devlet Tiyatrosu oyunu.
Savaştan, töreden, kaderlerinden kaçan; hayatın ellerini ümüklerinde hissettirdiği insanların bir kamyon kasasında geçen öyküsünün yer yer hüzünlü yer yer eğlenceli yanları yansıtılmış.
Oyunculuklar çok başarılı olmasına rağmen dekor ve ışığın vasat olduğu bir oyun.
Her ne kadar öyle de olsa üst düzey oyunculuklar oyunu kotarmaya fazlasıyla yetmiş.
insanın yaşam mücadelesi içerisinde üzerlerine serpiştirilmiş "umudun" hikayesinin sahnede bedenlere büründürülmüş hali.
Nereye?
Kimsenin kimseyi üzmeyeceği bir yere
Üzüntüsüz bir yere.
insanların ağızlarından çıkan her sözün
doğru olduğu,
sevmenin gerçekten sevmek,
anlamına geldiği bir yere...
Var mı öyle bir yer?
Var.....Ama biraz uzak...
izmir devlet tiyatrosunun bu ay oynamaya devam edeceği oyun.
Anlatılan Bir kamyon kasasında yasadışı yollardan yurtdışına kaçışın öyküsü. Birbirini tanımayan ama umutları, hayalleri olan birbirinden oldukça farklı şekillerde sınanan ve yine de bir yerinden hayata tutunmaya çalışan bir grup insanın daracık bir yerde saatlerce ve hatta günlerce birlikte yol alışı, yolculuk esnasında tanışmaları, kaderlerinin bu yolculuk sebebiyle ummadıkları bir şekilde kesişmesi ve birbirlerine o kadar önyargılı olmalarına rağmen aslında hepsinin ayrı birer hikayesi olduğunun farkına varmaları... Kamyoncunun kamyonu kötü kullanması ve defalarca yapılan "insan taşıyorsun, insan!" Vurgusu...
Oyunun sunumu, müzik ve dekor kesinlikle harikaydı. izleyiciler olarak kesinlikle biz de o daracık yerde yolculuk yaptık ve yer yer oyuncularla birlikte bizim de nefesimiz kesildi. Diyaloglar ve hikayenin akıcılığı bakımından evet biraz sıkıcı; ama oyunculuklar bunu hoş görebilmeniz için yeterli.
Son sahnedeki oyunculuğa bayıldım; gerçekten oradaki duyguyu tam olarak hissettim ve bunu hissedenin sadece ben olmadığıma eminim. Bunun üstüne sadece bi sigara yakılabilirdi ve ben de öyle yaptım.
Yalnız o deodorantın markası neydi hala merak ediyorum*.
Can Dündar'ın 2000'li yılların başında yazdığı; mini tespit ve paylaşımlardan oluşan, edebi değeri olmayan orta düzeydeki derleme ve düşünsel kitabıdır.