ailece iftara gitmeler, iftara misafir davet etmeler, yemekten sonra içilen mis gibi çay, babaların tavla oynaması, annelerin sohbeti, çocukların kendi aralarında oyunları hey gidi heyy hepsi geride kaldı.
geçmişi özlemenin değil, geçmişteki sıcak yaşantılara duyulan hasretin tezahürüdür bu sözler. sadece ramazan için geçerli değildir bu. geçmişteki sıcaklığın, ne toplumsal ne de global bazda kalmadığı bir devirde yaşıyoruz. maddemiz, bedenimiz modernleşti belki ama ruhumuz yabanileşti, bu gerçeği anlamak için 'gelenekçi' olmak gerekmiyor, azıcık objektif olmak yeterli.
'gelenekçi' diye küçümsenen o kesim, geçmişteki teknolojisiz yaşamı özlemiyor.
sadece biz geçmişteki o sıcak insanları, saf ve temiz insanları geri istiyoruz, o kadar.
klişenin ceddin dedesi, neslin babasıdır. her sene aynı geyik olur mu ya!
benzer ramazan geyiği örnekleri de;
açlık değil de susuzluk mahvediyo insanı,
madenci ve gecekondu ziyareti,
orucu neler bozar,
orucu seksle bozmak, şeklinde sıralanabilir.